savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
20°C
Ankara
20°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Hafif Yağmurlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
21°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C

CHP VE DEĞİŞİM

CHP VE DEĞİŞİM

CHP VE DEĞİŞİM

 

Son seçimlerden sonra CHP içinde ve dışında bir değişim söylemi sürüp gitmektedir; ancak bu değişimin Değerler mi? Strateji mi? Teşkilat mı bazında yapılacağı tam olarak belirli değildir ve görünün o dur ki CHP yönetimi belirli bir söz kalabalığı ile 2024 yerel seçimlerine kadar kozmetik değişikler dışında herhangi bir değişiklik öngörmemektedir ve sonrasında ise CHP’de gerçek bir değişim yaşanma olasılığı düşük görülmektedir.  

CHP bugün 1945-1950 döneminde olduğu gibi muhafazakar ve liberal görüşlü seçmenden oy alma düşüncesi ile ana kaynağı olan Atatürkçülük ve Sosyal Demokratlık ilkelerinden taviz veren parti görünümündedir. İşin kötüsü, bu yaklaşım sağ seçmenden oy getirmediği gibi, şeriatı hedefleyen parti, tarikat ve cemaatlerin daha cesur ve kararlı davranmalarına neden olmakta, Atatürkçü ve sosyal demokrat kesimlerde ise hayal kırıklığı ve umutsuzluğa neden olmaktadır.

Unutmayalım ki 1924 Anayasasına göre devletin dini İslam’dır. Bu hüküm ancak 1928 yılında kaldırılabilmiş ve laiklik 1937 yılında yapılan değişiklik ile Anayasa’ya girmiştir. Son yıllarda ise süreç tersine doğru işlemişte olup, Türkiye Anayasa’sında laik bir ülke olduğu halde, fiiliyatta ise şeriat devletine doğru evrilmektedir. Bugün için laiklik; İslam ülkeleri, Hindistan ve İsrail gibi ülkeler için çağdaş devlet yapısı, temel insan hak ve özgürlükleri ile demokrasi açısından hayati önemi haiz bir ilkedir. CHP’nin son yıllardaki bu ilke ve bu ilkeye karşı faaliyetler karşısında tutumu, maalesef yanlıştır veya etkin değildir.

Bütün dünyada ve ülkemizde milliyetçilik artarken ve Altı Ok’tan biri milliyetçilik iken maalesef bu ilkeye de pek uyulmamaktadır. Benzer şeyler Halkçılık için de geçerlidir. Devrimcilik ve devletçilik ise adeta rafa kaldırılmış ilkelerdir.

CHP’nin programına bakıldığında Atatürk ilkeleri ile Sosyal Demokrasinin ilkelerinin kes yapıştır şeklinde olduğu; bütüncül kapsamlı çağdaş ve yalın bir program yerine 344 sayfalık eklektik ve uzun bir program olduğu görülmektedir. Bugün CHP içinde program değişikliği gündeme gelmektedir, ancak geç kalınmış bir çalışmadır ve ne Sn. Kılıçdaroğlu, ne de Sn. İmamoğlu ne de CHP üst yönetimindeki bir kişi CHP’yi kuruluş kimliği aynı kalmak koşuluyla çağdaş ve Halktan uzun süre oy alabilecek partiye dönüştürebilecek vizyona sahip değildir. Parti Programı önemlidir ve aceleye getirilecek bir şey değildir.

Program için söylenenler kısmen tüzük için de söylenebilir.

Tüm siyasiler için söylenebilecek genel hususlar CHPli siyasetçiler için de geçerlidir. Bir ülkenin rejimini esas olarak Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim kanunları belirler. En azından hukuken böyledir.

Anayasamızın Kanun Numarası 2709 ve Kabul Tarihi 19/10/1983’tür. Anayasalar insan hak ve ödevleri ile devlet yönetimi olmak üzere iki ana bölümden oluşur. 1982 Anayasası’nın devlet yönetimi ile ilgili bölümü 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandum ile değiştirilmiş, yapılan değişikler ile Türkiye, tarihinin en otokrat Anayasasına sahip olmuştur (1876 Anayasasının 1908 değişikleri önceki hali hariç). Yani yapılan değişiklik ilerici ve çağdaş değil, kişiye özel ve geri bir devlet yönetimidir. Diğer yönden Türk siyaset anlayışı dikkate alındığında Cumhurbaşkanı’nın partisi tek başına veya bugün olduğu gibi ittifakla/koalisyonla Meclis çoğunluğunu sağlayamazsa rejim kilitlenir. 

Anayasa Değişikliği Referandumu sırasında usul hatası yapılmış, CHP buna klasik söylemler dışında tepki göstermemiştir. Daha da vahimi 31 Mart 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptaline de CHP yönetimi yeterli ve etkili tepki göstermemiştir. Üstelik Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun her iki seçimde kullandığı ana mülahaza birbirine taban tabana zıttır. 2017 yılında referandum için “usul değil seçmen iradesi önemlidir” derken 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İBB) seçiminde “usul, seçmen iradesinden önce gelir.” ana düşüncesine göre karar vermiştir. Belediye Başkanları ve Meclis Üyeleri de aynı usul ile seçilmiştir ama seçimleri iptal edilmemiştir. Hukukta usul esastan önce gelir. YSK’nın karar alma mekanizması da teamüllerine uygundur ancak hukuka aykırıdır.

Bir İstanbul seçmeni olarak bu hususlar ile daha bazı hukuki konuları açıklayarak YSK’ya 31 Mart İBB seçimlerinin iptali kararına karşı yargılamanın yenilenmesi kapsamında itiraz ettim ve YSK toplanıp benim itirazımı inceledi ve reddetti. Ben zaten baştan itibaren çok büyük ihtimalle reddedileceğini biliyordum, hem hukuki hakkımı kullanmak hem de YSK’ya vermiş olduğu kararların kesin hüküm olmasına karşın bunların sorgulanabileceği mesajını vermek istedim.

CHP ise nasıl olsa mağduriyet psikolojisi ile tekrarlanan seçimi kazanırız düşüncesinden hareketle doğru dürüst hukuk mücadelesi yapmamıştır, hatta şunu söyleyebilirim, benim İstanbul seçmeni olarak yaptığım hukuk mücadelesi CHP’ninkinden daha ciddi ve kapsamlıdır, bu durum söz konusu seçime yapılan itirazların ve YSK Kararlarının YSK belgelerinin incelenmesi ile görülebilir.      

Türkiye’nin Siyasi Partiler Kanununun numarası 2820, kabul tarihi ise 22/4/1983’dür. Bu kanun 1961 Anayasası sonrası yürütme lehine yapılan hukuki düzenlemelerin en üst seviyesidir ve Genel Başkan ve Genel Merkez sultasına dayanır. İşin gerçeği, CHP’nin tarihine bakıldığında partinin misyon ve vizyon eksikliği çektiği, belirli grupların ve dengelerin hüküm sürdüğü, bu gruplar arasında sinerji sağlanamadığı ve uzlaşma esasına dayanan, parti disiplini zayıf bir parti kimliği ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda rahmetli Bülent Ecevit’in CHP’ye genel başkan olmak yerine niye Demokratik Sol Partiyi kurduğu üzerinde düşünmekte yarar vardır.

Seçim    Kanunlarına gelirsek Cumhurbaşkanı, Milletvekili ve Belediye Seçimlerine ilişkin ayrı ayrı kanunların yanısıra bir de seçimlerin temel hükümlerine ve seçmen kütüklerine yönelik bir kanun vardır.  Bu Kanununun Numarası 298 ve Kabul Tarihi : 26/4/1961’dir.

Görüleceği üzere Türkiye’nin devlet yönetimini belirleyen ana hukuki mevzuatın büyük bölümü askeri darbeler sonrasında oluşturulmuştur ve işin kötüsü siyasetçilerin 16 Nisan 2017 tarihinde oylanan ve halen devletin yönetim şeklini düzenleyen Anayasa Referandumu usul ve esas açısından Türkiye Hukuk ve Tarihi açısından kara bir lekedir.

CHP, bu uzun anlatılan siyasi durumun ve oluşumun neresinde ve nasıl konumlanmaktadır? Fonksiyonu ve etkisi ne olmuştur?

CHP’nin artık “Her şey güzel olacak.” safsatasını bir kenara bırakma zamanı gelmiştir. CHPli siyasetçiler bu tür söylemler ile haşlanan kurbağa metaforunu anımsatmakta ve Türkiye gerçeğinden uzak mavi yakalı ve kravatlı siyasi bürokrat izlenimi vermekte, Türkiye’de mutlu Hollandalı imajı çizmektedir.

Bana göre CHP’li yöneticilerin anlaması gereken gerçek, 2015, 2019 ve 2023 seçimlerinde seçmen, CHP’nin gösterdiği adaylardan ziyade Sn. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki siyasi iktidarın gitmesi için oy vermiştir. Her üç adayın da yanlış seçim olduğu ortaya çıkmıştır. Mehmet Ali Çelebi ve Abdüllatif Şener gibi kişileri kim milletvekili adayı göstermiştir? Bugün İstanbul’da yolsuzluk rüşvet ve yolsuzluk ile anılan bir kişi milletvekili yapılmıştır. Böyle milletvekilinin bulunduğu parti yolsuzluk ve rüşvet ile mücadele konusunda ne kadar inandırıcı olabilir?

Türkiye’nin entelektüel seviyesi CHP’yi demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti anlayışı içinde Atatürk ilkeleri ile Sosyal Demokratlığı çağdaş koşullara uygun olarak harmanlayabilecek kapasiteye sahiptir. Bu ilkelere göre hareket edebilecek tutkulu, adanmış birçok liyakatli insan da mevcuttur. CHP Tavanı bunlardan istifade etmelidir. Yoksa askeri darbelerde siyasi partilerin kapatılmasının bir nedeni de siyasi tekeli kırarak, günün şartlarına göre yeni partilerin kurulmasına imkan sağlamaktır. Maalesef Türkiye’de parti genel başkanları Batı ülkelerden farklı olarak koltuklarını bırakmak istememekte, siyasi iktidar pratikte yargılanamamakta, siyasette Parti Genel Başkanı vesayeti oluşmaktadır. Darbe karşıtı biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu tür uygulamalar askeri darbelerde yapılan demokrasi dışı parti kapatma uygulamalarının haklı olduğu, bugünün en önemli sorunlarından birinin siyasi vesayeti olduğu izlenimi yaratmaktadır. Bu görüşe karşın seçmen zaten seçimlerde kararını veriyor, milli irade gibi yanıtlar vermek, 19. Yüzyıl demokrasisinden öteye geçememiş olanların çağdışı, demagojik takiyyeci yaklaşım olur.

CHP Yönetiminde bir helallaşma furyası yaşanmıştır. CHP’nin, önce benim gibiler ile hesaplaşması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü çocukluğumda bizim köyün ağası bir CHP milletvekili idi. Ben ve benim gibi ağalık mağdurlarından önce Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Hikmet Kıvılcımlı, Atilla İlhan gibi tek parti yönetiminin zulmüne uğramış kişiler ile helalleşilmeli, öte yandan Turan Emeksiz, Abdi İpekçi, Doğan Öz, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Cevat Yurdakul, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve Gaffar Okan ve ismini hatırlayamadığım demokrasi şehitlerinin kanlarını canlarını en önemlisi ruhlarını yaşatmaktır.

Seçimleri kazanmak hedeftir, ancak iktidarda kalmak maharettir. “Her zaferde yenilginin, her yenilgide de zaferin tohumları vardır.” sözü siyasetçilere düstur olabilecek bir sözdür. Seçimlerde önemli olan ittifak kurmak değil, seçim öncesinde sinerji yaratmaktır. Altılı masa yeterli sinerjiyi yaratamamıştır, empati ve sinerji kavramlarını bilmeyen kişilerin ulaşabileceği maksimum hedef, uzlaşmadır. Millet ittifakı, kendisine çimento olarak güçlendirilmiş demokratik sistemi almış, bunca ekonomik ve sosyal sıkıntıya karşın harç karılamamış, ne çimento kalmıştır, ne su, ne de kum. Demek ki yıllarca dillere pelesenk edilen güçlü parlamenter sistemi söylemi bir kamuflaj ve çıkar birliği aracı imiş.

Sonuç olarak CHP’nin mevcut üst kadroları ve hakim anlayışı ile gerçek bir değişim yapılması çok zor görünmektedir. Meslek kuruluşlarından, akademisyenlerden ve delegelerden oluşacak geniş katılımlı adeta mini parlamento gibi bir heyet ile değişim sağlayabilecek bir program hazırlanabilir. Bunun için gerekirse görevli kişilere empati, sinerji, Atatürk ilkeleri ve Sosyal Demokratlık, gelecek 50 yıl için Dünya ve Türkiye tahminleri gibi tazeleme eğitimi verilmesi yararlı olabilir. CHP Tavanı için daha genç, daha dinamik, daha tutkulu, daha adanmış daha cesur kişilere ihtiyaç vardır. Mevcut yönetimin yapacağı en makul iş ise, 2024 yerel seçimlerinde son kez seçmenden oy istenmesi, seçim sonrası parti programının, değişmezse tüzüğünün, üst kadrosunun değiştirileceğinin açıklanması ve bu konuda bir yol haritası sunulmasıdır.

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.