savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,7784
EURO
36,7823
ALTIN
2.946,32
BIST
10.081,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
14°C
Ankara
14°C
Az Bulutlu
Pazartesi Parçalı Bulutlu
14°C
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
7°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
6°C

SAVAŞ ALANINDA SÜRÜ KONSEPTİ

SAVAŞ ALANINDA SÜRÜ KONSEPTİ
A+
A-

Savaş Alanında Sürü Konsepti

Yazan: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 2 Şubat 2018


Birleşik Devletlerde, girilmesi zor olan muharebe ortamlarındaki karmaşık görevleri icra etmek maksadıyla; düşük maliyetli ve feda edilebilir İnsansız Hava Araçları (İHA)’nın ‘‘sürü’’ halinde kullanılmasını öngören birçok program yürütülmektedir. Bu teknoloji aynı zamanda, bir hava aracının çok maksatlı otonom platformlar taşıyabilmesini de gerektirmektedir.

Otonom Sürü Sistemlerin Karakteristikleri:

  • Feda edilebilir,
  • Maliyet etkin ve
  • Robot İşletim Sistemleriyle uyumludur.

2030 yılı harekât ortamı şimdiden çok uzak görülebilir, fakat geleceğin muharebe sahasında kullanılacak teknolojilerin doğru bir şekilde belirlenebilmesi için şimdiden değerlendirilmesi gerekmektedir. Günümüzde olduğu gibi gelecekte de İnsansız Hava Sistemleri, muharebe sahasında kilit bir rol oynamaya devam edecektir. Günümüzde keşif, gözlem ve düşman hedeflerinin etki altına alınması rollerinde kullanılmakta olan bu teknolojiden, geleceğin karmaşık muharebe ortamında, çok daha fazla yararlanabilmek maksadıyla çalışmalar aralıksız olarak sürdürülmektedir.

Aşılması Gereken Zorluklar

ABD, insansız sistemlerin geliştirilmesindeki deneyiminin yanı sıra, Pentagon’un Üçüncü Ofset Stratejisi ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla, doğal olarak bu teknolojinin geliştirilmesine önayak olmaktadır. Üçüncü Ofset Stratejisi; gelecek nesil teknoloji ve konseptlerin, ABD’nin askeri üstünlüğünü sağlamak maksadıyla takip edilmesidir, fakat asıl odak noktası, ABD’nin konvansiyonel caydırıcılığının, savaşları önleyecek şekilde güçlendirilmesidir. Üçüncü Ofset Stratejisi, mütecavizler üzerinde, tank ve uçak sayıları bakımından birbirlerine denk kuvvette olan ulusların, büyük kuvvetler kullanması yerine, teknolojik ilerlemeler vasıtası ile stratejik avantaj sağlamasını hedeflemektedir.

Bu maksatla, taktik ve gelişmiş sistemlere gereksinim duyulmaktadır ve ABD, DARPA gibi devlet araştırma ajansları aracılığı ile birçok farklı programlar yürütmektedir. Her tipte ve ağırlıktaki İHA’lar, birçok askeri operasyonun önemli ve ayrılmaz bir parçası konumuna gelmiş durumdadır ve İHA’ların sürü halinde kullanılması çözülmesi gereken birçok zorluklar içermesine rağmen, İHA kullanımı hakkındaki bu yaklaşım, İHA’ların operasyonlarda kullanılmalarını bir üst seviyeye taşıyacaktır.   

Bu konseptin gerçekleşebilmesi; taşıyıcı platform olarak bir hava aracının çok miktardaki İHA’larını taşıması, taşıyıcı platform ile İHA’lar arasındaki muhabere linklerinin yeterince güçlü olması ve ABD’nin, ihtiyaç duyulduğunda, belirli İHA’ların feda edilerek gözden çıkarılmalarını destekleyebilmesine bağlıdır.

DARPA Gremlin Konsepti

Son 12 ay içerisinde, özellikle DARPA’nın Gremlin projesi başta olmak üzere, bu alanda başlatılan birçok proje halen devam etmektedir. DARPA, düşman hava savunma sistemlerinden korunmak maksadıyla, bir hava platformu ile taşınabilen ve vazifenin tamamlanması sonrasında, Lockheed Martin firması imali C-130J nakliye uçağı tarafından geri toplanabilen, küçük ve düşük maliyetli sürüler halinde kullanılabilecek İHA’ları geliştirmektedir.

Projenin ilk safhası için geçtiğimiz yılın Mart ayında Dynetics, General Atomics Aeronautical Systems, Kratos/Composite Engineering ve Lockheed Martin firmaları ile sözleşmeler imzalanmıştır. Projenin gerçekleştirilmesi için firma sayısının ikiye düşürüldüğü anlaşılmakla beraber, DARPA ve endüstri kaynaklarından bunu teyit edecek bir açıklama henüz yapılmamıştır.

Projenin ilk safhasında, mevcut İHA sistemlerine çok az miktarda modifikasyon yapılarak imal edilen düşük maliyetli ve feda edilebilir Gremlin İHA konsepti gerçekleştirilmiştir. Projenin birinci safhası İHA’ların fırlatılma ve görevin tamamlanması sonrasında geri toplanmalarının yanı sıra, uçuş kontrol ve seyrüsefer kabiliyetlerinin geliştirilmesi çalışmalarını da kapsamaktadır.

DARPA’nın açıklamasına göre; Gremlin programının ilk safhası, çoklu Gremlinlerin uçuş ve geri toplanmaları konseptinin gösterilmesini hedeflemektedir. Feda edilebilir olarak tasarlansalar da küçük İHA’ların her birinin en az 20 kez kullanılması planlanmaktadır. Bu tasarım, onlarca yıl kullanılmak üzere tasarlanmış konvansiyonel platformlara nazaran, taşınabilir yük ve gövde ile görev ve bakım maliyetlerini azaltarak önemli ölçüde maliyet avantajı sağlayacaktır.  

Programın hedefinin, üreticilerin sadece mevcut İHA’lara küçük modifikasyonlar yaparak, yeni rollerine uygun hale getirmesini gerektirdiği göz önüne alındığında, bu alanda belirli bir deneyime ihtiyaç duyulmaktadır. MALE (Medium Altitude Long Endurance – Orta İrtifa Uzun Süre Havada Kalabilen) Predator insansız hava araçlarını imal eden General Atomics firması için bu gerçekten stratejik bir değişiklik olmuştur.

Şirket, Gremlin projesinin hassasiyetini göz önüne alarak yorum yapmaktan kaçınmaktadır, fakat mevcut portföyünden ayrılarak, bu yeni alan üzerinde odaklanmaya başlamıştır. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında Maryland’de icra edilen Air Force Association gösterisinde, General Atomics firması, küçük İHA’ları kullanıcıların beğenisine sunmuş ve o günden sonra küçük sistemlerin geliştirilmesi maksadıyla da yeni bir iş hattı oluşturmuştur.

Uyarlanabilir Teknolojiler

Composite Engineering firmasının ortak şirketi olan ve projenin ilk safhası için sözleşme imzalanan, ABD ordusu için hava hedefleri imal eden Kratos firması, göründüğü kadarıyla bu teknolojiyi Gremlinlere uyarlamaktadır. İnsansız Taktik Hava Platform konseptine (UTAP – Unmanned Tactical Aerial Platform) dayanarak, her ikisi de kirletilmiş ortamlarda görev yapmak üzere tasarlanmış UTAP-22 ve UTAP-222 konfigürasyonlarında bir dizi ürün imal etmiştir.

UTAP-22 modeli, ABD Hava Kuvvetlerinin BQM-167A modeli hava hedef dronlarından uyarlanmıştır ve insanlı bir savaş uçağına eşlik ettiği bağımsız uçuşlar gerçekleştirmiştir. Firma yetkililerinin bildirdiğine göre, UTAP-22 artık ihtiyaç duyulacak her türlü sensör entegrasyonu ve müteakip görevlere hazırdır. Henüz üzerine herhangi bir sistem entegre edilmeyen UTAP-222 modeli ise, dâhili bir bomba kompartımanı ve kanat istasyonlarından silahların atılabildiği, uzun menzilli ve yüksek süratli bir sistemdir. Zaman, projenin ikinci safhası için hangi firmaların sistemi geliştirmek maksadıyla seçildiklerini gösterecektir, fakat 2017 yılının ilk çeyreğine kadar DARPA’nın ayrıntılı açıklama yapması beklenmemektedir.


Kratos bunun yanı sıra, ABD Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı (AFRL – Air Force Research Laboratory) ile geçtiğimiz Temmuz ayında, Düşük Maliyetli Feda Edilebilir Vuruş Özellikli İnsansız Hava Sistemleri (LCASD – Low-Cost Attritable Strike Unmanned Aerial System) sözleşmesi imzalamayı da başarmıştır. LCASD’lerin görev yarıçapı 2.800 km olacak ve dâhili olarak en az iki adet GBU-39 modeli küçük çaplı bombanın taşınabildiği, toplam 225 kg faydalı yük kapasitesinde olacaklardır. LCASD’ler, pistlere bağımlı olmayacaktır ve rafta hazır teknoloji ve açık sistem mimarisi teknolojileri kullanılarak imal edileceklerdir.

 

Kratos Firması tarafından geliştirilen Kratos UTAP-22 İnsansız Taktik Hava Platformu

Maliyetin paylaşıldığı projede şirket, 7,3 milyon dolar tutarında devlet fonu alacak, kendisi de İHA’ların teknik esaslarının tasarım, geliştirme, dağıtım, konsept gösterim ve testleri için 33,5 milyon dolar yatırım yapacaktır. Proje, düşük maliyetli ve feda edilebilir hava araçları için teknoloji geliştirilmesini ve üç yılı kapsayan sözleşme süresinde, gelecek nesil kabiliyet ve teknolojiye sahip bir aracın kullanıma hazır hale getirilmesini de içermektedir. Kratos yetkililerinin bildirdiğine göre, 99 adetlik bir talebe göre İHA’ların maliyeti 3 milyon dolardan daha az olacak, talep edilen sistem sayısı 100 adedi geçtiğinde ise birim maliyet 2 milyon dolardan daha az olacaktır.

Kratos firmasının başkanı ve CEO’su Eric DeMarco’ya göre, firmaya verilen LCASD ihalesi, yüksek performanslı insansız hava sistemleri imalinde atılan büyük bir adımdır. DeMarco, Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarından aldıkları Feda Edilebilir Vuruş Özellikli İnsansız Hava Sistemleri, DARPA’dan aldıkları Gremlin, UTAP-22 ve son taktik İHA ihaleleri sonrasında, 2017 yılının sonuna kadar yeni insansız hava hedef dron yapım ihaleleri almayı beklediklerini de ifade etmektedir.

Bu ihaleleri kazanmakla Kratos, DARPA Gremlins projesi kapsamında aldığı ana yüklenicilik ve taktik insansız hava sistem ihaleleri dâhil, bugüne kadar verilen en büyük, yüksek performanslı insansız taktik veya muharebe hava sistem ihalelerini kazanmıştır ve bu da firma yetkililerine göre Kratos’un stratejisi, teknolojisi, kabiliyetleri ve maliyet-etkinliğinin en büyük göstergesidir.

 

Raytheon Firması tarafından geliştirilen Coyote modeli drone. Foto: Raytheon

Bu arada, ABD Deniz Araştırmaları Bürosu tarafından görevlendirilen Raytheon firması da Coyote modeli insansız hava aracı sisteminin uçuş testlerini başarıyla sürdürmektedir. Firma, ABD Deniz Araştırmaları Bürosu Locust programı kapsamında, kara ve deniz araçlarından insansız hava araçlarının fırlatılması ve 30 adet hava aracının aynı anda uçabildiğini göstermiştir. Denizcilere ‘‘belirleyici bir taktik avantaj’’ sağlamayı hedefleyen program gerçekleştirildiğinde, çok sayıdaki insansız hava aracı, mütecaviz unsurları otonom olarak baskı altına alacaktır.

Hava araçları üzerine yerleştirilen tüp esaslı lançerler kullanılarak, operatörler çok sayıda insansız hava aracını düşman bölgesine gönderme imkân ve kabiliyetine sahip olacak ve çok sayıdaki insansız hava araçları, bilgi paylaşmak ve otonom olarak iş birliği içinde hareket edebilmek için birbirleri ile haberleşerek hem taarruz hem de savunma görevlerinde etkin bir şekilde kullanılacaktır. Çok sayıda Coyote’nin taşındığı ve dokuz kadar insansız hava aracının otonom olarak senkronize şekilde bir kol içinde hareket ettikleri uçuş testlerine 2015 yılında başlanmıştır.

Bu testleri, Haziran 2016 tarihinde gerçekleştirilen, Meksika Körfezi yakınlarında, kara esaslı platformdan aynı anda atılan ve sürü şeklinde hareket eden 30 adet Coyote testi takip etmiştir. ABD Deniz Araştırmaları Bürosuna göre, yüzlercesi aynı anda kullanılsa dahi, otonom olarak sürü şeklinde hareket edebilen insansız hava araçlarının maliyeti, tek bir taktik hava aracına oranla çok daha düşüktür. Bunun da ötesinde, düşmanın hava sahasına giren yüzlerce insansız hava aracına karşı tepki göstermesi, tek bir taktik hava aracına tepki gösterme ve tedbir almaya nazaran çok daha zor bir görevdir.

Deniz Harekât Alanı

Gemi ve denizaltıları taşıyıcı platform olarak kullanmak da giderek çok daha fazla insanın ilgisini çekmekte ve insansız hava araçlarının gemi ve denizaltılardan süratle fırlatılması maksadıyla çeşitli testler yapılmaktadır. Tamamen elektrikli yakıtla çalışan pillerin kullanıldığı, bir denizaltıdan dakikalar içerisinde atılabilen ve altı saat süre havada kalırken canlı video görüntüleri gönderebilen XFC UAS (eXperimental Fuel Cell Unmanned Aerial System- Deneysel Yakıt Pilli İnsansız Hava Aracı Sistemi) konseptinin ortaya çıkışı 2011-2012 yıllarına kadar geri gitmektedir.

Katlanabilir kanatlı XFC, otonom olarak X şeklindeki kanatçıklarını fırlatabilmekte ve belirli bir irtifaya ulaştıktan sonra yatay uçuş konfigürasyonuna geçmektedir. Resim: NAVSEA-AUTEC

Bu alanda yapılan testler, Los Angeles sınıfı USS Providence denizaltısından, Oceaneering International firması tarafından geliştirilen, Sea Robin adlı fırlatma lançeri kullanılarak icra edilmiştir. XFC, boş bir Tomahawk torpido lançerinden fırlatılabilecek şekilde tasarlanmıştır ve taşınabilecek XFC miktarı, sadece lançer sayısı ve büyüklüğü ile sınırlıdır. Yapılan testler, ABD Deniz Araştırmaları Ofisine bağlı SwampWorks ve Savunma Bakanlığı Süratli Reaksiyon Teknoloji Ofisi tarafından sağlanan fon desteği ile ABD Deniz Araştırma Laboratuvarı tarafından icra edilmiştir.

Konsept aşamasından filo halinde uçuş gösterimine kadar bu yaklaşım ve proje, altı yıllık bir sürede ve çok düşük maliyetler ile gerçekleştirilmiştir, XFC projesi, çok uzun süren maliyetli projeler ile kıyaslandığında, oldukça maliyet etkindir. Sistem feda edilebilir özellikte olmasına rağmen yapılan testler esnasında rutin bir şekilde defalarca kullanılmıştır.

ABD Deniz Araştırmaları Ofisinin yaptığı açıklamaya göre; XFC hava aracı, Sea Robin lançerinden dikey olarak fırlatılmayı müteakip, katlanabilir kanatlı insansız hava aracı, otonom olarak belirli bir irtifaya çıkmakta ve sonrasında yatay uçuş konfigürasyonuna geçmektedir.

AeroVironment imali Multi-Pack Launcher (MPL). Foto: AeroVironment

XFC’lerin fırlatma işleminin tamamlanması için sadece birkaç dakika zamana ihtiyaç bulunmaktadır ve bu konsept, ihtiyaç duyulduğunda, diğer denizaltı modellerine de kolaylıkla uyarlanabilir özelliktedir. Deniz araçlarından İHA fırlatma alanında son zamanlarda yapılan çalışmalara diğer bir örnek ise, yine bir denizaltı aracından atılan, AeroVironment firmasının geliştirdiği BlackWing insansız hava aracıdır.

ABD Deniz ve Özel Operasyonlar Komutanlıkları tarafından müşterek olarak yürütülen, hareketli hedeflere karşı geliştirilen ve Denizaltı İHA Geliştirilmiş Silahları adlı bir yetenek gösterimi, 2013 yılında ihale edilmiş ve proje 2015 yılı Eylül ayında tamamlanmıştır. Müteakiben, 2016 yılı Mart ayında insansız hava aracının ABD Deniz Kuvvetleri envanterine dâhil edilmesine karar verilmiştir. Hava aracı bir tüp vasıtası ile denizaltılar, insansız su altı araçları, yüzey gemileri ve kara araçlarından fırlatılarak, üzerinde taşıdığı minyatür bir elektro optik ve kızıl ötesi kamera vasıtası ve GPS karıştırmasına dayanıklı SAASM (Selective Availability. Anti-Spoofing Module – Seçimli Erişim, Aldatmaya Karşı Koyma Modülü) ile süratli bir gözlem imkân ve kabiliyeti sağlamaktadır.

Ekim ayında AeroVironment firması, kullanıcıların, çoklu BlackWing ve Switchblade gezinen mühimmatlarını aynı anda fırlatabildiği Multi-Pack Launcher (MPL)’i geliştirdiğini açıklamıştır. İleri üslere gönderilebilen ve uzaktan kontrol edilebilen MPL, taktik kara araçlarına da entegre edilebilmektedir.

Switcblade modeli havada gezinen mühimmat. Foto: AeroVironment

Firma tarafından belirtildiğine göre; altı farklı sistemli konfigürasyona sahip MPL’in tam olarak yüklendiğinde ağırlığı 72 kilogramdır. 2-20 arasındaki İHA’ların yüklenmesi için mühimmat başına 30 saniyelik bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. BlackWing modeli İHA’ların deniz araçlarından da atılabilmesini sağlayacak olan bir versiyon, Deniz kuvvetleri için tasarlanma ve geliştirilme aşamasındadır. Bu sistem deniz kuvvetlerine, süratli ve daha geniş alanlarda istihbarat, gözlem, keşif ile komuta kontrol kabiliyetleri kazandıracaktır.

AeroVironment firmasından SUAS (Small Unmanned Aerial System – Küçük İnsansız Hava Aracı Sistemleri) genel müdürü Kirk Flittie’e göre MPL, küçük, modüler ve sağlam bir yapıda, muharebe sahasında ISR (Intelligence Surveillance Recconnaissance – İstihbarat Gözlem Keşif) imkân ve kabiliyetleri sağlayan, firmanın deneyimleri ve kullanıcıların taleplerine uygun olarak tasarlanan, tamamen ihtiyaçlara yönelik bir sistemdir.

MPL’den Switchblade veya BlackWing modeli İHA’larının atılabilmesi, geleceğin muharebe sahası ihtiyaçları göz önüne alındığında kullanıcılara, ilave bir esneklik de kazandırmaktadır. İlave olarak Ağustos ayında ABD Deniz Kuvvetleri tarafından icra edilen bir tatbikat esnasında BlackWing modeli İHA sisteminin, su altı insansız sistemleri arasında bir haberleşme rölesi olarak kullanılabildiği de gösterilmiştir. BlackWing modeli İHA, tatbikat esnasında yapılan denemelerde, komuta kontrol maksatlı olarak, insanlı denizaltılar ile insansız sualtı araçları ve yüzey gemileri arasında yüksek hızlı veri aktarıcı ve muhabere rölesi olarak görev yapabildiğini ispatlamıştır.

İcra edilen deniz tatbikatı esnasında, AeroVironment firması tarafından imal edilen güvenli sayısal link, BlackWing insansız hava aracına entegre edilmiş ve platform taşıyıcı konumundaki insanlı denizaltı ile sualtı insansız araçları arasında, BlackWing modeli İHA, gerçek zamanlı bir röle görevini başarıyla yerine getirmiştir. Denizaltıdan fırlatılan bir Switchblade’in de sayısal veri link görevlerinde kullanılabildiği tatbikat esnasında gösterilmiştir.

Meskûn Mahal Operasyonları

Aralık 2016 tarihinde başlatılan diğer bir DARPA programı da OFFSET (Offensive Swarm-Enabled Tactics – Sürü Kabiliyetli Taarruz Taktikleri) programıdır. Bu program, meskûn mahal operasyonlarında kullanılmak üzere, sürü İHA’lar geliştirilmesini hedeflemektedir. Günümüze kadar icra edilen operasyonlarda, hava keşfi ve bina temizleme gibi spesifik görevlerin yerine getirilmesinde, insansız hava ve kara araçlarının, meskûn mahal operasyonlarında oldukça etkin ve verimli bir şekilde kullanılabildikleri ispatlanmıştır. DARPA’ya göre insansız hava ve kara sistemlerinin sürü halinde kullanılması, kara birliklerine çok daha büyük avantajlar sağlayacaktır.

Bu hedefe ulaşılmasına engel olan esas problem robot teknolojileri değildir. DARPA’ya göre, birçok farklı İHA’yı yönetmek ve onlarla etkileşime girmenin yanı sıra, verilerin toplanarak ihtiyacı olan kullanıcılara süratle transferi, bu alanda karşılaşılan esas sorundur.

OFFSET program müdürü Timothy Chung’a göre DARPA, pratik ve çevik sürü sistemleri geliştirerek, kullanıcıların meskûn mahallerde icra edilen operasyonlarda, düşmana karşı avantaj ve üstünlük kazanması maksadıyla çalışmalarını sürdürmektedir. OFFSET programı süresince farklı İHA ve kara sistemlerinin kullanılacağı testler icra edilecektir.

Meskûn mahallerde operasyonlara katılan küçük birliklerin muharebe etkinliklerinin artırılması maksadıyla; DARPA tarafından OFFSET (OFFensive Swarm-Enabled Tactics – Sürü Kabiliyetli Taarruz Taktikleri) programı başlatılmıştır. OFFSET programının hedefi; 100’ün üzerindeki insansız hava ve/veya kara robotlarının etkin bir şekilde kullanılabildiği, 100’den fazla operasyonel sürü taktiğinin geliştirilmesidir. İnsansız sistemlerin sürü taktikleri ile kullanımı, dost unsurların korunma derecesini, ateş gücünü, hedeflerin hassas şekilde imha edilmelerini, istihbarat, gözlem ve keşif imkân ve kabiliyetlerini önemli ölçüde artıracaktır.

  • Bu program, meskûn mahal operasyonlarında kullanılmak üzere, sürü halinde kullanılabilen insansız sistemlerin geliştirilmesini hedeflemektedir.
  • Günümüze kadar icra edilen operasyonlarda, hava keşfi ve bina temizleme gibi spesifik görevlerin yerine getirilmesinde, insansız hava ve kara araçlarının, meskûn mahal operasyonlarında oldukça etkin ve verimli bir şekilde kullanılabildikleri ispatlanmıştır.
  • DARPA’ya göre insansız hava ve kara sistemlerinin sürü halinde kullanılması, kara birliklerine çok daha büyük avantajlar sağlayacaktır.

Vizyon: Özellikle meskûn mahallerde yürütülecek operasyonlarda, düşman unsurlara yıkıcı etkide bulunan geleceğin sürü sistemleri için yeni sürü taktiklerinin geliştirilmesidir.

Amaç: OFFSET programı, yeni sürü taktik ve teknikleri geliştirmek maksadıyla; gerçekçi bir oyun ortamında, otonom sürü platformları ile entegre simülasyon ortamında inovatif, interaktif ve entegre sürü taktikleri geliştirmektir.

Hedef: OFFSET Programı, 250 adet birbirleri ile iş birliği halinde hareket edebilen, üstün kabiliyette ve heterojen sürü sistemlerinin uzaysal ve zamansal ölçeklerde, örneğin sekiz adet kent bloğunu kapsayan ve altı saate kadar görev sürelerinde, meskûn mahallerde görev yapabilen, taktik seviyede sürü sistemleri oluşturmaktır.

Sürü Kabiliyetli Taarruz Taktik konsepti

OFFSET programı ile kara unsurlarına, çok büyük sayıdaki otonom hava ve kara robotlarının sağlanması hedeflenmektedir. Sağlanan toollar ile de sürü taktikleri, kullanıcı birliklerin istifadesine sunulacak ve birliklere sürü taktik ve tekniklerini deneme ve geliştirmenin yanı sıra, en iyi taktikleri muharebe sahasına entegre etme fırsatı da sağlanmış olacaktır.

OFFSET programına başlatılmasına neden olan faktörler: 

  • Sürü sistemlerinin karmaşıklıklarının giderilmesi,
  • Düşmanı alt edecek sürü yeteneklerinin geliştirilmesi ve
  • Meskûn mahallerde karşılaşılan güçlüklerinin üstesinden gelinmesidir.

Sürü operasyonlarının icrasında, özellikle kontrol ve geri toplama faaliyetleri taşıyıcı platform tarafından yerine getirilecek ise, anahtar faktör fırlatma platformunun kendisidir. Başlangıçta, C-130J modeli kargo uçağı DARPA Gremlins projesinde İHA’ların geri toplanması maksadı için düşünülmüştür. İHA’ların fırlatılmalarının ise bombardıman veya kargo uçaklarından yapılması öngörülmüştür.

C-130 modeli kargo uçakları, geçmişte 1960 ve 1970’li yıllarda DC-130 konfigürasyonuna dönüştürülmüş ve kanatlarında iki ile dört arasında farklı ISR maksatlı İHA’ları taşımak için kullanılmışlardır. ABD ordusu tarafından Çin ve Kuzey Kore üzerine gönderilen Ryan Firebee modeli ISR maksatlı İHA’lar, yer kontrol istasyonları yerine DC-130 modeli kargo uçakları tarafından kontrol edilmişlerdir.

Massachuttes Institute of Technology (MIT) öğrencileri tarafından ticari bir telefon kullanılarak geliştirilen mini Perdix İHA.

OFFSET Sürü Sisteminin Temel Unsurları:

  • Sürü İnovasyonu,
  • Sürü Entegrasyonu ve
  • Sürü İnteraktifliğidir.

Sürü inovasyonu ve interaktifliğinin geliştirilmesi ile Sürü İnteraktiflik Yapısı; Sürü inovasyon ve entegrasyonun birleştirilmesi ile Sürü Taktik Analitik ve Karar Desteği; Sürü interaktiflik ve entegrasyonun birleştirilmesi ile de Gerçek Zamanlı Taktik Güncelleme mümkün hale gelecektir.

Hava Araçlarının Taşıyıcı Platform Olarak Kullanılması

Araştırmaların yoğunlaştığı ilginç alanlardan bir tanesi de hava araçlarının İHA fırlatma platformları olarak kullanılması fikridir. Hava araçları, İHA’ların fırlatılması ve kontrol edilmesinde, sivil ve askeri maksatlı olarak kullanılabilecek çok uygun platformlardır.

Hava araçları, havada kalış sürelerinin uzun olmamasının yanı sıra, kontrol ettikleri İHA’ların yakınında olma gereklilikleri de de göz önüne alındığında, bu tür görevler için ideal bir platform olmasalar da İHA kontrol platformu olarak da kullanılabilmeleri muharebe sahasında dost unsurlara büyük avantajlar sağlamaktadır.

İHA’ları hava araçları ile harekât alanına taşımak, fırlatmak ve uygun sistemler ile donatarak kontrol etmek, herhangi bir hava aracının sağlayabildiği müşterek harekât resminden çok daha fazlasını sağlamaktadır.

Hava aracının kendisinin, sürü halindeki İHA’ların kontrolünde kullanılması bir yer kontrol istasyonuna olan gereksinimi ortadan kaldırmaktadır. Havadan hafif hava araçlarının düşük süratlerinin, sürü halindeki İHA’ların geri toplanmalarını kolaylaştırması, İHA kontrolünde hava araçlarının sağladığı bir diğer avantajdır.

2016 yılında çekilen bir video kayıtlarında Lockheed F-16 savaş jetinin bir mini İHA sistemini taşıdığı görülmektedir. Geliştirme çalışmaları, ayrıntıları açıklanmayan Project Perdix kapsamında yürütülmektedir. Perdix, MIT öğrencileri tarafından ticari bir cep telefonu kullanılarak geliştirilen mini bir İHA’dır. Mini olmasına rağmen üzerinde bazı faydalı yükler taşıyabilen Perdix, ana taşıyıcı hava aracı tarafından uzaktan kontrol edilmektedir. Perdix bir insanın avucuna veya hava araçları üzerindeki flare atma ünitesi lançerlerine sığabilecek büyüklüktedir. Bu minyatür İHA’ların hangi maksatla geliştirildikleri bilinmemektedir, fakat Perdix modeli minyatür İHA’lar sayesinde savaş jetleri de İHA taşıyıcı platformları arasına katılmıştır.

Girilemeyen Ortamlarda İşbirliğine Dayalı Operasyonlar

İHA’lar sürekli olarak pozitif kontrol gerektirdiğinden ve taşıma kapasiteleri yetersiz olduğundan, iletişim de çözülmesi gereken önemli problemler arasında yer almaktadır. DARPA, bu problemi çözmek maksadıyla; CODE (Collaborative Operations in Denied Environment – Girilemeyen Ortamlarda İşbirliğine Dayalı Operasyon) programını başlatmıştır. DARPA, mevcut İHA’ların kabiliyetlerini genişletmek ve operatörlerin girilemeyen ve kirletilmiş ortamlarda operasyon yapabilmelerini sağlamak maksadıyla, mevcut İHA’larda kullanmak üzere, birkaç İHA’nın bir operatör tarafından kullanılmasını sağlayacak yeni algoritma ve yazılım geliştirme çalışmalarını sürdürmektedir.

İnsansız sistemlerin en belirgin zayıflıkları, platform üzerinde insanın yokluğuna bağlı olarak, mantıksal çıkarım ve karar verebilme imkân ve kabiliyetlerinin olmamasıdır. İnsansız sistemler, görevlerini yerine getirebilmek için insan kontrolüne ve sistem üzerine yerleştirilmiş çeşitli otonom sistemler ve iletişim cihazlarına bağımlıdırlar. Görevler, basit bir rotanın uçulması gibi kolay olduğunda veya iletişim ağları çok iyi olduğunda kolaylıkla yerine getirilebilirler. İletişim ağları kesintiye uğradığında veya zayıfladığında veya harekât ortamı ve görev karmaşıklaştığında, insansız ve otonom sistemler ile görevlerin icrası çok daha zor bir hale gelmektedir.

İnsansız hava araçları günümüzde, çoğunlukla uydular vasıtası ile olmak üzere, sağlam ve güvenilir iletişim ağlarına bağımlıdırlar. Bu iletişim ağları düşman tarafından karıştırılma ve tahrip edilmeye karşı oldukça hassastırlar Modern hava araçlarının işletilmesinde gereken bant genişliğinin çoğu, hava aracının kontrolünden ziyade toplanan bilginin transfer edilmesi maksadıyla kullanılmaktadır. İnsansız hava araçlarının kontrolü maksadıyla ihtiyaç duyulan bant genişliği, bilgi transferi için gereken bant genişliğinin çok azıdır. İnsansız hava araçlarının kontrolü için gereken bant genişliği yaklaşık olarak 0.1 megabit/saniyedir. Bunun aksine radar ve elektro-optik sensörler tarafından toplanan bilgilerin transferi için gereken bant genişliği 1 megabit/saniyeye, tam hareketli bir video transferi için 10 megabit/saniyeye, hiperspektral imajlar kullanan çok gelişmiş bilgi transferi için ise 100 megabit/saniyeye kadar çıkabilmektedir.

DARPA CODE Programı günümüz İnsansız Hava Sistemlerinin küçültülmesi ve maliyetlerinin azaltılması alanında sınırları zorlamaktadır. Resim: DARPA

Bütün bu problemler, DARPA’ya göre insansız hava aracı sistemlerinin imkân ve kabiliyetleri ile maliyet etkinliğini düşürmektedir.

Mevcut sistemlerin çoğunluğu, sayısız uzaktan ölçme bağlantılı analizlerle de desteklenen pilot ve sensör operatörünün sürekli kontrolünü gerektirmektedir. Bu gereksinim, İHA sistem operasyonlarının maliyet etkililiğini azaltmakta ve uzak hareketli hedeflerin düşmanın elektromanyetik harp tedbir ve sistemlerinin etkin olduğu alanlarda ateş altına alınmalarını güçleştirmektedir.

DARPA tarafından önerilen çözüm, bant genişliği sınırlamaları ve haberleşme enterferanslarına karşı dayanıklı, mevcut sistemler ile uyumlu ve düşük maliyetli modüler bir yazılım mimarisi kullanmaktır.

Haziran 2016 ayı içerisinde Lockheed ve Raytheon firmalarına, DARPA tarafından CODE sisteminim ikinci safhasının kontratları verilmiştir. Sistemin geliştirilmesi maksadıyla birçok alan uzmanı da proje kapsamına dâhil edilmiştir.

DARPA program müdürü Jean-Charles Lede’ye göre; birinci safhada, simülasyon ortamında birbirleri ile iş birliği içerisinde çalışan otonom insansız hava aracı sistemlerinin, taktik seviyede ne kadar etkili bir şekilde kullanıldıkları ve olası gelecekteki operasyonel sistemlerde kullanım alanları gösterilmiş durumdadır.

Lockheed ve Raytheon firmaları tarafından geliştirilenler arasından, mevcut insansız hava aracı sistemlerinin, seyrüsefer ve atış kabiliyetlerini geliştirmek ve onların karmaşık görevleri, girilmesi imkânsız ve kirletilmiş sahalarda icra edebilmelerini sağlayan 20 adet otonom davranış modeli seçilmiştir.

Hâlihazırda geliştirilmekte olan insan-makine ara yüzü ile bir operatörün aynı anda birkaç insansız hava aracını kontrol edebilmesi sağlanacaktır. Sürü teknolojisinin muharebe alanında kullanılmasıyla ilgili geliştirme faaliyetleri ABD ordusuyla birlikte yürütülmektedir ve 2030’lu yıllarda operasyonel olarak etkin bir şekilde kullanılabilen sistemlerin silahlı kuvvetler envanterine dâhil edilmesi planlanmaktadır.

Sürü Avantajları

Çok sayıda ve yüksek oranda otonomluk kazandırılmış ve faaliyetlerini muharebe sahasında koordine edebilen insansız ve otonom sistemler, askeri unsurların bir tim savaşından ‘‘Sürü’’ savaşına geçtiği bir sonraki evrim aşamasının bel kemiği olacaklardır. Bu teknoloji, insanlı sistemler ve hatta uzaktan kontrol edilen insansız sistemlere dayanan, ağ esaslı muharebeye nazaran, çok sayıdaki silah sisteminin koordineli bir şekilde ve büyük bir sürat ve yapay zekâ ile operasyon yapmasına imkân sağlayacaktır. İnsan muhakemesi birçok kararın verilmesinde vazgeçilmez bir unsur olarak kalmaya devam edecektir fakat otomasyon, insanların büyük hacimdeki bilgileri çok kısa süreler içerisinde işlemesini ve çok sayıdaki aracın aynı anda kontrol edilebilmesini sağlayarak, karar verme süresini kısaltacak ve harekâtın temposunu artıracaktır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.