savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,2317
EURO
36,7618
ALTIN
2.931,94
BIST
8.862,32
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Açık
12°C
Ankara
12°C
Açık
Çarşamba Açık
13°C
Perşembe Açık
15°C
Cuma Az Bulutlu
14°C
Cumartesi Çok Bulutlu
13°C

Korona Kriziyle İlgili Bir Değerlendirme

Korona Kriziyle İlgili Bir Değerlendirme
A+
A-

Halk İçinde Savaş

Korona Kriziyle İlgili Bir Değerlendirme

 

Erkal Kuzuoğlu, Sun Savunma Net, 12 Nisan 2020


‘‘Bilogical Warfare: The most lethal way of fighting’’ adlı makaleden. Kaynak: Global Village Space

İngiliz General Sir Rupert Smith’in Kasım 2005 basımlı ‘‘The Utility of Force: The Art of War in the Modern World’’ isimli kitabında belirttiği üzere ‘‘her devir kendi harp teorisini üretir’’. Yakın geçmişimizde ve halen de yaşadığımız olayları en iyi şekilde doktrine eden söz konusu kitapta, içinde bulunduğumuz çağın harp teorisi Halk İçinde Savaş (War Amongst People) olarak isimlendirilmiştir. Bir süredir farkında olarak ya da olmayarak tecrübe ettiğimiz iç ve dış mücadeleler esasta budur diyebiliriz. General Smith özetle şöyle diyor: artık savaşlarda dağ, tepe, şehir ele geçirme planları işe yaramaz. Bu hedeflere yönelik geliştirilen askeri yetenekler de artık etkinliğini yitirmiştir. Halkın içinden size müzahir birini, birilerini bulup ya da yaratıp mücadeleyi halkın içinde örgütleyin. Çünkü kuvveti korumak ve en az zayiatla amaca ulaşmak esastır.

Suriye, Libya, Arap Baharından etkilenen diğer ülkeler ve hatta tüm kriz bölgelerindeki gelişmeler buna çarpıcı bir örnek olabilir. Bununla birlikte, çok kutuplu dünyaya yeniden geçişin bir sonucu olarak hedef coğrafyalarda birden fazla gücün mevcudiyeti bu bölgelerde devam eden mücadeleyi kilitlemiş görünmektedir. Çünkü her bölgesel ve küresel gücün üzerine oynadığı farklı vekiller, kişiler–halk içinden unsurlar bulunmaktadır.

Bilim çağının, geleceği giderek daha da yakınlaştırma potansiyeli göz önüne alındığında, eskiden belki her 100 yılda bir değişen ‘içinde bulunduğumuz çağ’ artık daha sık aralıklarla değişiyor. Bunun sonucunda uygulanan her mücadele modeli, eskisine oranla, daha hızlı bir şekilde karşıtlığını (anti tezini) üretiyor. Modeli uygulamaya sokan kutbun karşısında yer alanlar, karşı koyma mekanizmalarını eskisine oranla daha çabuk geliştiriyor.

Diğer yandan, geçmiş dönemin ideolojik temelli mücadelelerinin de nihai hedefi ekonomik çıkarlar olsa da, günümüzde bizatihi ekonominin kendisinin mücadelelerin temel aracı haline geldiğini görüyoruz. Petrol üretimi ve fiyatlamaları ile ticari vergiler başta olmak üzere her gün bir diğer şekline tanık olduğumuz küresel/bölgesel güçler arasında yaşanan kapışma bunun en somut örneği olarak karşımıza çıkıyor.

Kaynak: Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri

ABD Johns Hopkins Üniversitesinden Prof. Steve H. Hankey’e göre, şu ana kadar, en az 100 milyon insanın işsiz kalmasına yol açan Korona virüsü, ekonomik ve toplumsal hayatı küresel çapta sekteye uğratmıştır. Etkinliği birçok bölge için artarak devam eden söz konusu virüsün nasıl hayvanlardan insanlara geçtiği ise hala bir muamma! Dolayısıyla, virüsün maksatlı şekilde yaratılmış olması konusundaki komplo teorileri de devam ediyor. Bu nedenle, Korona virüsünün küresel etkilerini ve muhtemel sonuçlarını göz önünde bulundurarak, virüsün bir biyo-savaş unsuru olabileceğini düşünmek ve buna uygun hareket etmek zorunluluğu doğuyor. Bu varsayım yanlış bile olsa, buna hazırlanmaya değer. Çünkü COVID-19 belki bitecek fakat COVID-20, 21, 22 vb. yolda görünüyor. Eğer öyle değil de, bu kriz vahşi hayatın insandan intikamı olarak doğal yollardan ortaya çıkmış bile olsa, şunu görmeliyiz ki, birileri bunu çoktan bir savaş olarak algıladı ve çeşitli suçlamalar ya da imalar başladı bile.

Diğer yandan gelecekte karşılaşılabilecek yeni mücadele modellerini de (anti tezleri) şimdiden öngörmek ve hazır olmak zorundayız. General Smith’in yukarıda bahsedilen kitabında belirttiği gibi ordular genellikle yanlış bir savaşa hazırlanırlar. Bir güç, muhtemel bir mücadeleye hazırlık için karşısına benzer bir güç koymak eğilimindedir. Gün gelip karşılaştığı gücün kendisininkine benzemediğini fark ettiğinde, süratle şekil değiştirmeye çalışır. Ancak alışık olunmayan yöntemler ve teşkilatlanma gereksinimlerinin yarattığı zorluklar her halükarda kendisine dezavantaj sağlar ve zaman kaybettirir. İki karşıt güç bu ortamda mücadele ederken, geleceği tasarlama gayreti içerisinde olanlar çoktan yeni bir model üzerinde düşünmeye başlamışlardır bile. Sonuç olarak, doğru öngörüler ve her ihtimali göze alan hesaplamalar gelecek tehditlere doğru hazırlık yapılabilmesini de mümkün kılacaktır. ‘Esneklik prensibini’ (her duruma adapte olabilme yeteneği) esas alan yaklaşımlar eskisine oranla daha fazla önem kazanacak gibi görünüyor.

‘‘Hybrid Warfare: The Comprehensive Approach in the Offense’’ adlı makaleden. Kaynak: Strategy International

Tabii ki, bu hazırlık sadece orduları ilgilendirmiyor. Çünkü ordular artık çoktan litaratüre giren ve her gün çeşitli şekillerde karşımıza çıkan ‘hibrit mücadelelerin’ sadece bir bileşeni haline gelmiştir. Bu durumda hazırlık, içinde orduların da bulunduğu tüm milli güç unsurlarını ilgilendirmektedir. Milli Güç unsurlarımız, her türlü krizleri öngörmek ve karşılayabilmek için mükemmel bir örgütlenmeye sahip olmalıdır. Bir yandan bu mükemmelliği yakalayacak adımlar atılırken, diğer yandan ülkemizin bölgesel ve küresel ölçekteki yerini güçlendirici hesaplar da yapılmalıdır. Bu kapsamda, virüsün, kriz bölgeleri başta olmak üzere hem diğer ülkelerde hem de küresel ölçekte yarattığı etki ve bu etkinin muhtemel sonuçları çok iyi analiz edilmelidir.

Virüs krizinin dünya genelinde; toplumsalcılık ve bireyselcilik arasında, son zamanlarda bireyselci tutuma doğru kayan anlayış biçimini toplumsalcı anlayışa doğru yeniden zorlayacağı muhtemeldir. Bu nedenle, tüm dünyada Sosyal Devlet olgusu eskiye oranla daha çok önem kazanacak gibi görünmektedir. Bilimsel, gerçekçi, toplum menfaatlerini esas alan ve kriz yönetimleri konusunda güven veren siyasi sistemlerin halkın tercihlerinde öncelik alacağını söylemek yanlış olmaz.

Ayrıca, halen başlamış olmakla beraber, virüs krizinin sonunda, küresel/bölgesel ekonomik ve güvenlik örgütlenmelerin sahip oldukları yetenekler ve karar alma mekanizmaları da daha çok tartışılır hale gelecek ve yeni ihtiyaçlara göre kendisine yön verme eğiliminde olacaktır. İspanyol yetkililerin de dile getirdiği gibi, en azından AB’nin geleceği daha çok tartışılacaktır.

Belki erken bir değerlendirme ancak, Asya ülkelerinin virüs kriziyle mücadeledeki görece başarıları da, dünya ekonomik-politik merkezinin bu bölgeye kaymış olduğunu tesciller niteliktedir. Batıda ise, konuyu uzun bir süre önceden beri raporladığı basında yer alan Almanya öne çıkmış görünüyor.

Sonuç olarak, virüs krizinin yarattığı toz duman dindiğinde,  tüm ülkeler, bir yandan kendi yeteneklerini geliştirmeye çalışırken, diğer yandan küresel ortam da yeniden şekillenecek, ancak tehditler gelişerek/değişerek var olmaya devam edecektir. Bu muhtemel tehditleri önceden öngörerek, uygun şekilde hazırlanabilen, doğru işleri yapabilen ve milli güç unsurlarını bu doğrultuda örgütleyebilen ülkeler daha az kaybedecektir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.