savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,8736
EURO
36,7467
ALTIN
3.024,07
BIST
10.099,03
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
7°C
Ankara
7°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Karla Karışık Yağmurlu
4°C
Cuma Parçalı Bulutlu
2°C
Cumartesi Çok Bulutlu
4°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
3°C

Çin, ABD Teknolojisiyle Uygur Türklerini DNA Takibine Aldı

Çin, ABD Teknolojisiyle Uygur Türklerini DNA Takibine Aldı

Çin, ABD Teknolojisiyle Uygur Türklerini

DNA Takibine Aldı

 

Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir. Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır. Kişisel veriler ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

 

Yazar: Sui-Lee Wee, The New York Times, 21 Şubat 2019

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 25 Şubat 2019

 

 

BEIJING — Yetkililer ücretsiz bir sağlık kontrolü diyorlar, fakat Uygur asıllı Bay Tahir Imin’in haklı nedenlerle bazı şüpheleri var. Komünist Çinli yetkililer, 38 yaşındaki Müslüman Bay Tahir’in kan örneğini aldılar, yüzünü taradılar, sesini kaydettiler ve parmak izlerini aldılar. Kalbini ve böbreklerini kontrol etme zahmetine ise hiç girmediler ve onun sonuçları görme isteğini de reddettiler. Doğal olarak Bay Imin’in sorma hakkı vardı ve o da bütün bunların nedenini öğrenmek istedi, fakat yetkililerin verdikleri yanıt kısa ve netti:

‘‘Bunu sormaya hakkın yok, eğer daha fazla soru sormak istiyorsan polise gidebilirsin’’

Bay Imin, Çin tarafından uygulanmakta olan gözlem ve baskı mağduru milyonlarca insandan sadece bir tanesidir. Ve Çinli yetkililer bu gözlem ve baskıyı daha da artırmak maksadıyla DNA (Deoksiribo Nükleik Asit – Hücre çekirdeğinde bulunan ve canlılarda bulunan bütün proteinlerin oluşumu esnasında kodlanmış bilgileri içeren kimyasal madde) örnekleri toplamakta ve bunu yapmak maksadıyla da muhtemelen Birleşik Devletler’den kurumsal ve akademik yardım almaktadır.

Çin, büyük çoğunluğu Müslüman etnik bir grup olan ülkedeki Uygurları daha fazla Komünist Partiye tabi hale getirmek istemektedir. Çin, insan hakları gruplarının şiddetle kınadıkları ve Trump yönetiminin yaptırım tehditlerine neden olan ‘‘Yeniden Eğitim’’ adını verdiği kamplarda milyonlarca insanı alıkoymayı bütün tepkilere rağmen sürdürmektedir.

 

 

İnsan hakları grupları ve Uygurlu eylemcilere göre, genetik materyal toplamak Çin tarafından yürütülen baskı kampanyasının temel öğelerinden bir tanesidir. İnsan hakları grupları ve Uygurlu eylemciler, Çin tarafından zorla toplanan kapsamlı bir DNA veri tabanının, Çinlileştirme kampanyasına uymaya direnen Uygurları takip ve izleme maksadıyla kullanılabileceğini ifade etmektedirler.

Birleşik Devletler ve bazı diğer ülkelerde emniyet güçleri, şüphelileri yakalamak ve suçları çözmek maksadıyla aile üyelerinden alınan genetik materyali kullanmaktadır. Ülke genelinde DNA örneklerinden oluşan bir veri tabanı oluşturan Çinli yetkililer de Çin’in genetik alanında yürüttüğü çalışmaların, suçla mücadele etmedeki faydalarına dikkat çekmektedirler.

Çin emniyet güçlerinden bilim insanları, DNA alanındaki yeteneklerini artırmak maksadıyla; Massachusetts merkezli Thermo Fisher firması tarafından geliştirilen cihazları kullanmaktadır. Uygurların DNA örneklerini karşılaştırmak maksadıyla da Yale Üniversitesinin önde gelen genetik uzmanlarından Doktor Kenneth Kidd tarafından sağlanan dünyanın dört bir tarafındaki insanlardan alınan genetik materyalleri kullanmaktadırlar.

Thermo Fisher firması Çarşamba günü yaptığı açıklamada; Çinli yetkililerin Uygurları izleme ve takip kampanyası yürüttüğü yerlerin başında gelen Xinjiang’a (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) geliştirdiği ürünlerini artık satmayacağını açıklamıştır. Şirket daha önce The New York Times dergisine verdiği ayrı bir demeçte de genetik araştırmalarda kullanılmak üzere geliştirdiği ürünlerinin nasıl kullanıldığını ortaya çıkarmak için Amerikalı yetkililerle birlikte çalıştıklarını açıklamıştır.

 

Dr. Kidd, geliştirdikleri ürün ve teknolojinin Çinli yetkililer tarafından nasıl ve ne maksatla kullanıldığını bilmediğini ifade etmektedir. Dr. Kidd, Çinli bilim insanlarının, DNA örnekleri alınan insanların rızalarının alınması yönündeki bilimsel normlara göre hareket ettiklerine inandığını söylemektedir.

Çin tarafından yürütülen kampanya, bilimsel toplum için direkt bir tehdittir ve Çinli yetkililerin uygulamaları, en ileri seviyedeki bilgileri kamuya açık hale getirmektedir. Çin tarafından yürütülen kampanya, kısmen halka açık DNA veri tabanlarına ve çoğu Birleşik Devletler tarafından geliştirilen ticari teknolojiye dayanmaktadır. Fakat Çinli bilim insanları bunun yanı sıra Uygurların DNA örneklerini rızaları dışında alarak bilimsel normları ihlal etmektedirler.

Sincan Uygur Özerk Bölgesinde Amerikan teknolojisinin kullanımını yakın bir şekilde takip eden Ontario Windsor Üniversitesinden öğretim üyesi Mark Munsterhjelm, küresel bilimsel toplumun iş birliğinin bu türden genetik gözlemleri meşrulaştırdığını ifade etmektedir.

Milyonlarca Örnek

Çin resmi haber ajansı Xinhua’ya göre; ülkenin kuzeybatısında bulunan Sincan Uygur Özerk Bölgesinde uygulamaya koyulan programa, 2016 yılından 2017 yılına kadar geçen sürede yaklaşık olarak 36 milyon insan dâhil edilmiştir. Uygurlar ve insan hakları örgütlerine göre Çinli yetkililer; DNA örnekleri, iris tabakası görüntüleri ve diğer kişisel verileri insanları rızaları olmadan zorla toplamıştır. Bölgede yaşayanların bu programa birden fazla kez katılıp katılmadıkları da açık değildir, Sincan Uygur Özerk Bölgesinin nüfusu 24,5 milyondur.

 

 

Sincan Uygur Özerk Bölgesi yönetimi yaptığı bir açıklamada; DNA örnekleri topladığına yönelik iddiaları reddetmiş ve yapılanların ücretsiz tıbbi kontrol olduğunu iddia etmiştir. Yetkililerin iddialarına göre bölgeye getirilen DNA makineleri sadece dâhili kullanım maksatlıdır.

Komünist Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın en büyük, en güçlü, en uzun süre dayanan ve en acımasız otokrasisidir ve uzun yıllardan beri Sincan Uygur Özerk Bölgesinde sıkı bir kontrol ve baskı politikası uygulamaktadır. Çinli yetkililer son yıllarda Uygur Türklerini, 2013 yılında Tiananmen Meydanında bir kamyon sürücüsünün iki kişiyi ezdiği olay dâhil, Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve ülkenin diğer bölgelerinde gerçekleşen terör saldırıları ile suçlamaktadır. Çin Komünist Partisi 2016 yılının sonlarında, Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıkları sadık destekçiler haline dönüştürmek için yoğun bir kampanya başlatmıştır. Komünist Çin yönetimi; yoksulluk, geri kalmışlık ve radikal İslam’dan kurtulmanın bir yolu olarak lanse ettiği iş eğitim kamplarında, yüz binlerce Uygur Türkü ve Müslüman azınlığı hapsetmiştir. DNA örnekleri alınması da sürdürülen baskı ve zulüm politikalarını bir adım daha ileriye götürme çabalarından başka bir şey değildir.

 

 

En azından bazı olaylarda, insanlar gönüllü olarak genetik materyallerinin alınmasını reddetmiştir. Uygur halkına, polis ve yerel yetkililer tarafından ücretsiz tıbbi kontrollerin bir zorunluluk olduğuna dair mektup ve mesajlar gönderilmiştir. Ülkedeki Uygurların durumunu araştıran Washington Üniversitesinden antropolog Darren Byler, oldukça güçlü bir zorlayıcı unsur olduğunu ve Uygurların çağrılara uymaktan başka bir seçeneklerinin olmadığını ifade etmektedir.

 

 

Dr. Kenneth Kidd, Çin Halk Cumhuriyetine ilk kez 1981 yılında gitmiş ve o tarihten itibaren de bu ülkeye ilgi duymaya başlamıştır. Bu nedenle de 2010 yılında masrafları Çinli yetkililer tarafından ödenecek olan bir Beijing daveti aldığında hiç tereddüt etmeden kabul etmiştir.

Dr. Kidd, genetik alanında çok iyi tanınan bir uzmandır. 77 yaşındaki Yale Üniversitesi eski profesörü, DNA kanıtlarının Birleşik Devletler mahkemeleri tarafından daha kabul edilebilir kanıt olması için büyük çabalar harcayan bir bilim insanıdır.

Çinli ev sahiplerinin de emniyet güçleri geçmişleri vardır. Onu ağırlayanlar, Kamu Güvenliği Bakanlığı mensubu Çinli polislerdir. Seyahati esnasında Dr. Kidd, Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı Adli Tıp Kurumu başkanı Li Caixia ile tanışır İkilinin arasındaki ilişki derinleşir. Ziyaret sırası kadındadır ve 2014 yılı Aralık ayında Dr. Li Caixia, Doktor. Kidd’in laboratuvarına gider, burada 11 ay kalacaktır. Bu iş ziyareti esnasında bazı DNA örnekleri alır ve Komünist Çin’e geri döner. Doktor Kidd sonradan yaptığı bir açıklamada; ‘‘Ortak bir çalışmanın örneklerini paylaşıyoruz sanmıştım’’ ifadelerini kullanacaktır.

 

Komünist Çinli yetkililerle iş birliği yapan tek yabancı genetik uzmanı Doktor Kidd değildir. North Texas Üniversitesinden Profesör Bruce Budowle de biyografisinde; Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı Adli Tıp Kurumunda akademik bir komitenin üyesi olduğunu ifade etmektedir.

Üniversiteden bir sözcü ise Profesör Budowle’nin, Komünist Çin Halk Cumhuriyeti Kamu Güvenliği Bakanlığındaki pozisyonunun sadece sembolik olduğunu ve Budowle’nin, bakanlığın Adli tıp Kurumunda hiçbir çalışmada yer almadığını açıklar. Üniversite sözcüsü Bay Carlton yaptığı açıklamada; Dr. Budowle ve ekibinin, DNA teknolojisinin etnik veya dini gruplara işkence ve zulüm maksadıyla kullanılmasından nefret ettiklerini dile getirir. Carlton’a göre Budowle ve ekibinin çalışmaları, insanlığa yardım etmek maksadıyla; sadece suç soruşturmaları ve insan kaçakçılığı ile mücadele üzerine yoğunlaşmıştır.

Dr. Kidd’in sağladığı veriler Komünist Çin Halk Cumhuriyetinin DNA projesinin bir parçası haline gelir. Çin Kamu Güvenliği Bakanlığından bazı araştırmacılar, 2014 yılında bilim insanlarının bir etnik grubu diğerinden nasıl ayırabileceklerini ayrıntıları ile açıklayan bir makale yayınlarlar. Makalede örnek olarak; Uygurların Kızılderililerden nasıl ayırt edilebileceği incelenmiştir. Makalenin yazarları yaptıkları çalışmada, Çin’deki Uygurlar ve Dr. Kidd’in Yale Laboratuvarından aldıkları 40 adet DNA örneklerini kullandıklarını ifade etmektedirler.

 

 

2013 ve 2017 yıllarında Çin’de yapılan çeşitli patent başvurularında, bakanlık araştırmacıları genetik yapılarının incelenmesiyle insanların etnik kökenlerinin nasıl belirlendiğini açıklarlar. Uygur halkından aldıkları genetik materyalleri diğer etnik gruplardan aldıkları DNA örnekleri ile karşılaştırmışlardır. 2017 yılında yapılan bir patent başvurusunda araştırmacılar, şüphelilerin suç mahallinden alınan DNA örneklerinin, onların coğrafi orijinlerinin belirlenmesine yardımcı olan geliştirdikleri sistemi ayrıntıları ile açıklarlar.

Çin Kamu Bakanlığından araştırmacıların, karşılaştırma maksadıyla kullandıkları yabancı DNA örnekleri, Dr. Kidd’in laboratuvarından alınan DNA örnekleridir. Bunun yanı sıra dünyanın her yerindeki insanlardan alınan, kamuya açık bir katalog olan ‘‘1000 Genomes Project – 1000 Gen Projesi’’ çalışmasından DNA örneklerini de kullanmışlardır.

1000 Genomes Project’in idari komite üyelerinden Paul Flieck, katalog kapsamında sağladıkları bilgilerin herkese açık olduğunu ve DNA örneklerinin nereden geldiğini belirlemek maksadıyla kullanılmasında bir problem olmadığını ifade etmektedir.

Çinli araştırmacılar tarafından elde edilen 2,143 Uygur insanına ait veriler, Dr. Kidd tarafından işletilen ve geçtiğimiz yıla kadar kısmen de olsa Birleşik Devletler Adalet Bakanlığı tarafından fonlanan, online bir arama platformu olan Allele Frequency Database verilerine eklenmiştir. ALFRED olarak bilinen bu veri bankası, dünyanın her yerindeki 700’den fazla halktan alınan DNA verilerini içermektedir.

 

New York Üniversitesi Tıp Fakültesi medikal etik bölümünün kurucularından Arthur Caplan, bu verilerin paylaşılmasının, Uygurların DNA örneklerini Çinli yetkililere gönüllü olarak verip vermedikleri açık olmadığından, bilimsel normları ihlal ediyor olabileceğini ifade etmektedir. Caplan, onayı alınmadan kimsenin DNA verilerinin veri bankasında paylaşılamayacağının altını çizmektedir. Dr. Caplan açıklamasında; Amerikan bilim insanları arasında, diğer bütün bilim insanlarının da kurallar ve standartları uygulayacağı yönünde safiyane bir inanış ve toyluk olduğunu dile getirmektedir.

Dr. Kidd yaptığı açıklamada, Çin Kamu Güvenliği Bakanlığının patent başvurularında kendisinden alıntı yapmasından memnun olmadığını ve verilerinin insanların veya kurumların onlardan fayda sağlayacak şekilde kullanılmaması gerektiğini ifade etmektedir. Dr. Kidd, Çinli yetkililerin geçmişte yaptıkları ortak çalışmalardan elde ettikleri verileri kullanmış olmaları durumunda, onları durdurmak için yapabileceği çok az şey olduğunu dile getirmektedir. Dr. Kidd ayrıca, Çinliler ile yaptığı ortak çalışmanın, dünyanın her yerindeki emniyet güçleri ve adli tıp kurumları ile yaptığı çalışmalardan hiçbir farkı olmadığını da vurgulamaktadır. Doktor, bütün nüfusun doğru bir resminin çekilmesi için, hükümetlerin sadece hâkim grup değil, azınlıklar hakkındaki verilere de erişim hakkı olduğunu dile getirmektedir.

Makine Öğrenmesi

Dr. Kidd ve Dr. Budowle 2015 yılında Komünist Çin Halk Cumhuriyetinin Xi’an kentinde düzenlenen bir gen konferansında bir konuşma yaparlar. Konuşmalarının altında kısmen de olsa, ürettiği malzemeleri Çin’e sattığı için şiddetle eleştirilen Thermo Fisher ve gen dizileme makineleri imal eden San Diego merkezli Illumina firmalarının imzası bulunmaktadır. Illumina firması bugüne kadar bu konu hakkında yorum yapmaktan sürekli kaçınmıştır.

 

 

Bir araştırma firması olan CCID (China Electronic Information Industry Development) verilerine göre; Komünist Çin, sağlık ve araştırma alanındaki çalışmalarını sürekli olarak artırmaktadır. 2017 yılında gen dizileme ve diğer teknolojilerin Çin pazarındaki pazar payı 1 milyar dolara çıkmıştır ve önümüzdeki beş yıl içinde de iki katına çıkması beklenmektedir. Fakat Çin pazarı, oldukça gevşek bir şekilde yönetilmektedir ve bu tür donanımın nerelere gittiği ve nasıl kullanıldığı açık değildir.

Thermo Fisher firması, bilim insanlarına bir insanın etnik kökenini ortaya çıkaran ve özellikle hassas olduğu hastalıkları belirleyen laboratuvar aletleri, adli DNA test kitleri ve DNA haritalama makinelerini satmaktadır. Thermo Fisher firması, 2017 yıllık raporuna göre; firma 20,9 milyar dolarlık gelirinin %10’unu Komünist Çin Halk Cumhuriyeti’nden elde etmektedir. Raporda, firmanın bugüne kadar gerçekleştirdiği en büyük başarısının Çin pazarına girmek olduğu da dile getirilmektedir. Kamu Güvenliği Bakanlığı tarafından yapılan patent başvurularına bakılırsa, Çin Halk Cumhuriyeti Thermo Fisher firmasının imal ettiği makineleri halkının gen haritasını oluşturmak maksadıyla kullanmaktadır.

Thermo Fisher firması ürettiği makineleri, Uygur halkına karşı sürdürülen kontrol altına alma kampanyasının en yoğun olarak yürütüldüğü Sincan Uygur Özerk Bölgesi yetkililerine de direkt olarak satmaktadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesinden yetkililer ise buğuna kadar yaptıkları açıklamalarda, Thermo Fisher imali makinelerin suç davalarında DNA muayeneleri için önemli olduklarını ve Çin toprakları içinde benzerlerinin olmadığını ifade etmektedirler.

 

 

Çin Kamu Güvenliği Bakanlığından bir araştırmacı, 2013 yılı Şubat ayında, Thermo Fisher ve bazı diğer şirketlerin imal ettikleri makinelerin; Han, Uygur ve Tibet halklarının DNA örneklerinin alınmasında kullandığını ifade etmiştir. Araştırmacılar, terör olayları giderek karmaşıklaştığından, DNA örneklerini ayırt etmenin terörizme karşı yürütülen mücadelede çok gerekli olduğunu ileri sürmektedirler.

Araştırmacılar, bazıları polis tarafından kendilerine verilenler olmak üzere, toplam 95 Uygur vatandaşının DNA örneklerini elde ettiklerini ifade etmişlerdir. Araştırmacıların iddialarına göre, diğer DNA örnekleri kendilerine Uygur vatandaşları tarafından gönüllü olarak verilmiştir.

Thermo Fisher şirketi, Florida Cumhuriyet Partisi Senatörü Marco Rubio ve Ticaret Bakanlığından, Amerikan şirketlerinin Çin Halk Cumhuriyetine insanları gözetleme ve izleme maksadıyla kullanılan makineleri satmasının yasaklanmasını talep eden, diğer senatörler tarafından ağır bir dille eleştirilmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Thermo Fisher tarafından yapılan bir açıklamada, şirketin değerleri, etik ahlakı ve politikaları ile uyumlu olarak, Sincan Uygur Özerk Bölgesine artık gen araştırmalarında kullanılan makinelerin satılmayacağı açıklanmıştır. Firma tarafından yapılan açıklamada; bilime hizmet eden bir dünya lideri olarak Thermo Fisher firmasının ürün ve hizmetlerinin, müşteriler tarafından nasıl ve hangi maksatlarla kullanıldığına önem verildiğinin altı çizilmiştir.

 İnsan haklarını koruma grupları Thermo Fisher firmasının bu hamlesini övmüş, fakat yine de Çin topraklarına akan donanım ve bilginin, yetkililerin bunları başka yerlere gönderme olasılığı göz önüne alındığında, çok daha iyi izlenmesi gerekliliğinin altını çizmişlerdir.

Çin İnsan Hakları İzleme Direktörü Sophie Richardson yaptığı açıklamada, atılan adımın çok önemli olduğunu, bu yaklaşımın Çin’e ve özellikle de Sincan Uygur Özerk Bölgesine yapılan bütün ticari satışlarda geçerli olması ve bütün ticari şirketlerin aynı şekilde davranması yönünde umutlu olduğunu ifade etmiştir.

 

Amerikalı kanun yapıcılar ve yetkililer, Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki durumu kaygıyla izlemektedir. Trump yönetimi, Uygur halkına yönelik uygulamaları nedeniyle Çinli yetkililer ve şirketlere yaptırım uygulanmasını değerlendirmektedir.

Çin ve özellikle Sincan Uygur Özerk Bölgesi tarafından uygulanan izleme kampanyası, Tahir Hamut gibi insanların cesaretlerini kırmıştır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi Urumçi (Çin’in kuzeybatısında yer alan, Doğu Türkistan adıyla da bilinen, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti) kenti polisi, 2017 yılı Mayıs ayında 49 yaşındaki Uygur vatandaşının kan örneğini almış, parmak izlerini kaydetmiş, ses kaydı ve yüz taramasını yapmıştır. Bir ay sonra yeniden çağrılan Uygur asıllı Tahir Hamut’a, kendisine ücretsiz bir sağlık kontrolü yapıldığı söylenmiştir.

Artık Virginia’da yaşayan film yapımcısı Bay Hamut, örnek alınma bekleme kuyruğunda 20-40 kadar Uygur kökenli insanı beklerken gördüğünü ifade etmektedir. Tahmut, korkudan dehşete düşmüş insanların, gönüllü olarak DNA örneklerinin alınmasına rıza göstermesinin gerçekten saçma olduğunun altını çizmektedir.

Bay Tahmut sözlerini; ‘‘Böyle bir durumda, bu kadar baskı altındayken ve ölüm tehlikesi ile burun burunayken, hiç kimse bilimsel bir araştırma için kan örneklerinin alınmasına gönüllü olarak rıza göstermez. Bu akıl almaz bir durumdur’’ ifadeleriyle bitirmektedir.

Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz. Yazıda ifade edilen ve ileri sürülen görüşler The New York Times ve yazar Sayın Sui-Lee Wee’ye aittir.

 

 

China Uses DNA to Track Its People, With the Help of American Expertise

The Chinese authorities turned to a Massachusetts company and a prominent Yale researcher as they built an enormous system of surveillance and control. Tahir Imin, a 38-year-old Uighur, had his blood drawn, his face scanned and his voice recorded by the authorities in China’s Xinjiang region.

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZI
Yorumlar
  1. Ercan Caner dedi ki:

    Çin: Uygurların serbest bırakıldığı iddiaları inandırıcı değil
    31 Temmuz 2019 13:17

    Çin’in üst düzey yetkilileri, ülkenin kuzeybatısındaki gözaltı kamplarında tutulan etnik Müslümanların büyük bir çoğunluğunun serbest bırakıldığını iddia etti. Bunun üzerine bir açıklama yayımlayan Uluslararası Af Örgütü Doğu ve Güneydoğu Asya Bölgesel Direktörü Nicholas Bequelin, şunları söyledi:

    “Çin, Sincan’daki Uygurların ve diğer etnik azınlıklara mensup kişilerin toplu halde gözaltında tutulmasından duyulan endişeleri gidermek için doğrulanması mümkün olmayan, yanıltıcı açıklamalar yapıyor.”

    “Bize insanların kalabalık gruplar halinde serbest bırakıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ulaşmadı. Tam aksine, gözaltında tutulanların aileleri ve arkadaşları bize halen yakınlarıyla iletişim kuramadıklarını söylüyor.”

    “Çin’in ağır sansürle, düpedüz gerçek dışı olan iddialarla ve Sincan’daki duruma dair sistematik çarpıtmalarla dolu geçmişi göz önünde bulundurulduğunda, BM’ye bağlı insan hakları araştırmacılarının, bağımsız gözlemcilerin ve basının bölgeye sınırsız erişimine acilen izin verilmelidir.”