savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,3021
EURO
37,3709
ALTIN
3.030,07
BIST
8.863,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
17°C
Ankara
17°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Çok Bulutlu
14°C
Pazar Açık
11°C
Pazartesi Açık
13°C

AYM’nin 28 Şubat Davası Kapsamında Kaygı Verici Kararları

AYM’nin 28 Şubat Davası Kapsamında Kaygı Verici Kararları

AYM’NİN 28 ŞUBAT DAVASI KAPSAMINDA KAYGI VERİCİ KARARLARI

ve

BAŞKAN İLE ÜYELERİNE YAZILAN MEKTUP

Yıllardır süren, bir taraftan arapsaçına dön(dürül)en bir taraftan da kamuoyundan saklanmaya çalışılan bir dava: 28 ŞUBAT DAVASI…

O davada yargılanmış, davadaki bütün hukuk rezaletlerini bilen bir “sanık” olarak, beraat etmiş olsam da, kendi çapımda sürekli davaya ilişkin yazılar yazıp haksızlığa, adaletsizliğe, keyfî hukuk uygulamalarına dikkat çekmeye, karşı çıkmaya ve toplumu bilgilendirmeye çalışıyorum.

Şimdi yine hatırlatalım: 28 Şubat Davasında 2012’de ilk tutuklamalar başlamış, yaklaşık 17 ay sonra mahkeme sürecine geçilmiş, 2018’de yerel mahkemenin verdiği cezaların bir kısmı 2021’de Yargıtay’ın kararıyla onanarak infaz sürecine geçilmiş, bu çerçevede yaşları 75-91 arasında değişen 14 komutanımız 19 Ağustos 2021 tarihinde cezaevine konmuştu. O günden bugüne komutanlarımızdan 8’i sağlık ve kocamışlık hali nedeniyle tahliye edilirken, 85 yaşındaki Vural AVAR Paşa cezaevinde yaşamını yitirdi; yaşları 78-83 arasındaki 5 komutanımız ise yaklaşık 22 aydır Sincan ve Buca Cezaevlerinde yatmaktadır.

Davadaki pek çok hukuk garabeti nedeniyle sanık avukatları “yargılamada hak ihlâli” olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdular. AYM, 03 Mayıs 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Genel Kurul Kararı ile komutanlardan üçünün (Çetin DOĞAN, Ahmet ÇÖREKÇİ ve Cevat Temel ÖZKAYNAK Paşalar) başvurusunu karara bağladı. Buna göre AYM, son derece şaşırtıcı biçimde, yargılamalarda bir hak ihlâli görmeyip başvuruları reddetti.

Ancak eski Hv.Kuv.K. (E) Org. Ahmet ÇÖREKÇİ’nin başvurusunun kabul edilmediğine ilişkin kararın aslında 26 Ocak 2023 tarihli AYM Genel Kurulunda alındığını öğrenmiştik. Davadaki onlarca hukuksuzluğu, usulsüzlüğü, sahte belgeyi yok sayan AYM’nin bu inanılmaz kararına binaen; AYM Başkanı, Başkan Vekilleri ve AYM Üyelerinin tamamından oluşan 15 kişiye 28 Şubat 2023 tarihinde bir mektup yazdık.

Söz konusu mektup 10.04.2023 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 8’nci sayfasında “Adalet bekleyişi sürüyor” başlıklı çok kısa bir haber olarak yayınlandı.

İşte o mektubun tamamını – tarihe bir belge olarak geçmesi açısından – aşağıda kamuoyunun bilgisine sunuyorum.

Arzu edenler, mektubun sonuna EK olarak konan yazıları bu sitede (sunsavunma.net) yazdığımız diğer yazılar arasında bulup okuyabilirler.

                                                                                                                                                                                                                                                                        Alican TÜRK

 

*          *          *

 

Sayın (Adı ve Soyadı yazılmıştır)

T.C. Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili / Üyesi

Ahlatlıbel Mahallesi, İncek Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz Bulvarı No:4

                                                06805 – Çankaya / ANKARA

                                             28.02.2023

            Sayın Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilimiz / Üyemiz,

            Halen Anayasa Mahkemesi’nde inceleme aşamasında bulunan 28 Şubat dosyasının “beraat eden” (!) sanıklarından bir emekli subayım. (Hakkımdaki diğer bilgileri – ikisi Cumhurbaşkanımıza, biri Anayasa Mahkemesi Başkanımıza yazılmış EK-A:C’de sunulan mektuplarda ya da EK-E’deki kitapta bulabilirsiniz.)

            Bildiğiniz üzere 2018’de Yerel Mahkeme, 2020’de İstinaf Mahkemesi ve 2021’de de Yargıtay’ca görülen 28 Şubat Davası sanıklarıyla ilgili dosya iç hukuk süreci çerçevesinde Yüce Mahkemenizin önündedir. TSK’da en üst seviyelerde görev yapmış toplam 14 general sözde “28 Şubat’ta darbe yaptıkları” gerekçesiyle müebbet hapis cezasıyla cezaevine konmuştur. Aradan geçen zamanda 6 komutan “sürekli hastalık, sakatlık ve kocamışlık hali” nedeniyle tahliye edilirken, 85 yaşındaki Vural AVAR Paşa ne yazık ki infazın 489’uncu gününde cezaevinde yaşamını yitirmiş, böylece “içeride” 7 komutan kalmıştır. (Yaşları 75-91 arasında değişen o komutanlar bu mektubun yazıldığı gün itibariyle 559 gündür cezaevlerindeler.)

            Söz konusu “hükümlülerin” avukatları aracılığıyla Yüce Mahkemenize yapılan “hak ihlâli” başvuruları yaklaşık 20 aydır beklemekte idi. Ancak 26.01.2023 tarihinde toplanan AYM Genel Kurulu’nda 2021/30753 Başvuru No’suyla bekleyen eski Hava Kuvvetleri Komutanlarımızdan (E) Hv.Org.Ahmet ÇÖREKÇİ ile ilgili başvurunun gündeme alınarak sonuçlandırıldığını öğrendim.

            Buna göre, Anayasamızın 148’nci maddesi gereği, Kuvvet Komutanı oluşu hasebiyle Yüce Divan’da yargılanması gereken Çörekçi Paşa’nın başvurusu reddedilmiş ve yerel mahkemede yargılanması normal karşılanmış görünüyor.

            Bu kararı şaşkınlıkla okudum. Zira bildiğim kadarıyla Yüce Mahkemeniz eski Gnkur.Bşk.İlker BAŞBUĞ ile ilgili kararı “Genelkurmay Başkanı’nın yerel mahkemede yargılanamayacağı” gerekçesiyle bozmuştu. Aynı AYM’nin şimdi kendi kararını çiğnemesi ilginç olmadı mı?

            Tabii Çörekçi Paşa ile ilgili karar bu kadarla sınırlı değil… Özellikle “adil yargılanma hakkı” kapsamındaki ihlal iddialarının da “KABUL EDİLEMEZ” olarak değerlendirildiğini – dehşetle – gördüm. Yani anlaşıldığı kadarıyla AYM, Çörekçi Paşa ile ilgili 28 Şubat davasında yürütülen yargılamayı “adil” buluyor… İnanamadım.

            Ve bu kararın halen cezaevinde bulunan diğer sanıklar için de geçerli sayılabileceği endişesiyle, davanın yakın “tanığı” bir yurttaş olarak – birkaç hususa dikkat çekmek istedim.

            Sayın AYM Başkan Vekilimiz / Üyemiz;

            EK’teki “mektuplarda” da göreceğiniz üzere, 2012’den beri, yani tam 11 yıldır 28 Şubat davası ile iç içeyim. O davaya “monte edildiğimde”, olayın bir kumpas olduğunu kavradıktan sonra, bir asker olarak, hak, hukuk ve adalet için, – ucu nereye varırsa varsın – yine hak, hukuk ve adaletten sapmadan mücadele etmeyi hem bir “onur meselesi” olarak gördüm hem de bireysel bir “ülkü” saydım. Kusura bakmayın ve lütfen bir böbürlenme saymayın ama soruşturma ve cezaevi sürecinin tüm detaylarını yaşamış, 106 celse süren duruşmaların 105’ine fiilen katılmış biri olarak davanın iddianamesini, dosya içeriğini, mahkeme heyetlerini ve mahkemenin nasıl yürütüldüğünü, atmosferini, psikolojik ortamını, tanıklıkları, vs. sizden de, Sayın AYM Başkanı’ndan da, AYM’nin diğer saygıdeğer üyelerinden de çok daha iyi bildiğimi iddia edebilirim. Dolayısıyla yerel mahkemedeki yargılamanın, verilen cezaların ve o cezaların Yargıtay’ca onanmasının tamamen siyasî olduğunu, kesinlikle hukukla, adaletle ilgisi olmadığını çok net söyleyebilirim.

            O nedenle de Çörekçi Paşa’ya ilişkin “adil yargılama” konusundaki kararınızı “dehşetle” karşıladığımı ifade ettim.

            Evet, 28 Şubat davası yargılamaları asla ve kesinlikle adil bir yargılama değildi…
Tabii verilen kararlar da öyle… Neden adil olmadığı konusunda yargılama sürecinde yaşanan sadece şu birkaç somut olguyu gözlerinizin önüne bir kez daha sermek isterim:

            Örneğin;

* Soruşturma sürecinde “ihbarcısından” (savcıya sözde “belge” ulaştıran şahıstan) iddianameyi hazırlayan savcılarına, sanıkları tutuklayan hâkimlerinden TÜBİTAK’çı bilirkişilerine, Genelkurmay Adlî Müşaviri de dahil bir kısım asker kişilerden yine bir kısım polislerine varıncaya kadar hukukî süreçte yer alan hemen herkesin 15 Temmuz hain kalkışmasını tezgâhlayan grupla aynı örgüt çatısı altında olması ve bu şahısların iddianameyi hazırlarken sanıklara karşı çok somut biçimde tam bir kin, nefret ve husumetle hareket edip, sırf sanıkları suçlu göstermek için sözde belgelerde alçakça tahrifatlar yapmış olmaları bir anlam ifade etmiyor mu? Bu mu adil yargıla(n)ma?

* Sanıkların lehine olan tek bir belgenin bile dosyalara konmaması açık bir kinin, husumetin emaresi sayılmaz mı? Bu mu adil yargıla(n)ma?

* Çevik BİR, Çetin DOĞAN vb. komutanların “kes-yapıştır” yoluyla bir yerlerden alınan imzalarıyla evrak üretilmiş olması, ayrıca bu evrakların doğruluğu ve geçerliliklerinin mahkemede hiç tartışılmamadan, yani “delillerin değerlendirilmesi” atlanarak “gerçekmiş” gibi kabul edilmesi olağan bir durum mudur? Bu mu adil yargıla(n)ma?

* Yine, sanıklara açıktan husumet besleyen bir dernek aracılığıyla – sahte imzalar atılarak – aralarında FETÖ’cülükleri de tescillenmiş – müştekiler ayarlanması, bunların şablon dilekçelerle organize biçimde müşteki yapılması ve mahkemenin bunları kabul etmesi yargı esasları içinde midir? Bu mu adil yargıla(n)ma?

* Sanıkların mahkûmiyetlerinde en önemli “suç belgesi” sayılan CD hakkında “üzerinde tahrifat yapıldığı ve delil olarak kullanılamayacağı” yönündeki bilirkişi raporuna karşı, raporun göz ardı edilmesi ve o CD üzerinden sanıklara ceza verilmesi normal karşılanabilir mi? (Raporu veren, mahkemenin atadığı bilirkişi heyetidir.) Bu mu adil yargıla(n)ma?

* Maddî gerçeğin ortaya çıkması için atılı suç tarihinde bakan ve / veya üst düzey bürokrat olarak görev yapan zatlar da dahil olmak üzere pek çok önemli tanığın dinlenmesi taleplerinden ısrarla kaçınılması sizce tuhaf değil midir? Bu mu adil yargıla(n)ma? (Nitekim dinlenmesi istenen tanıklardan biri olan ve 28 Şubat sürecinde Refah Partisi’nin kapatılması davasını açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural SAVAŞ 15 Şubat tarihinde vefat etmiştir. Dolayısıyla o sürece ilişkin çok önemli bir tanık bu davada dinlenememiştir.)

* Kararda, sanıkların son savunmaları dahil – duruşma sürecindeki bütün beyanlarının yok sayılıp, sadece soruşturma sürecindeki savcılık ifadeleri üzerinden hüküm kurulması hukuken uygun mudur? Bu mu adil yargıla(n)ma?

* Devlet politikasına ilişkin olup, istisnasız tamamı sanıkların lehine olan ve sanıklara atfedilen fiillerinin temelinde yatan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB), Türkiye Millî Askerî Strateji Konsepti (TÜMAS), İç Tehdit Dokümanı, güvenliğe ilişkin yönetmelik ve yönergeler, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT Müsteşarlığı’nın irticaî tehditler hakkındaki yazı ve raporları vb. bütün resmî külliyatın mahkemeden kaçırılmış olması, tüm başvurulara rağmen tedarik edilmemesi, dikkate alınmaması olağan bir tutum sayılabilir mi? Bu mu adil yargıla(n)ma?

* Yine aynı kapsamda, sanıkların eylemlerine temel oluşturan dönemin Cumhurbaşkanı’nın, Başbakanı’nın, Bakanların verdikleri ve doğrudan TSK’yı ilgilendiren “direktifler”in, yayımlanan “genelgeler”in mahkeme sürecinde “yok” farz ve kabul edilmesi adil yargılamayı etkilemeyen önemsiz bir ayrıntı mıdır? Bu mu adil yargıla(n)ma?

* 04 Şubat 1997 tarihinde “Sincan’da tankların yürümesi” meselesinin 6 ay önceden planlı rutin bir tatbikat amacıyla olduğunun ilgili tanık beyanlarınca kesinleşmesine rağmen, gerek iddianamede gerekse kararda “darbenin cebir ve şiddet unsuru” olarak gösterilmesi nasıl açıklanabilir? Bu mu adil yargıla(n)ma? (DİKKAT! Yerel mahkeme, ilgili tankları yürüten Tabur Komutanı’nı veya o tatbikata ilişkin bilgi vermek isteyen tanıkları dinlememiş, bu şahıslar Yargıtay kararından sonra Ankara 5. ACM’de devam eden mahkeme sürecinde avukatlar marifetiyle mahkemeye getirilip dinlenmişler ve gerçekler açığa çıkmıştır. Bu yeni husus AYM’deki dava dosyasında bulunmamaktadır. Benzer şekilde, Yerel Mahkemenin ısrarla dinlemekten kaçındığı, ancak Yargıtay kararından sonra devam eden 28 Şubat davasının 20 Haziran 2022 tarihli celsesinde tanık olarak dinlenen dönemin DYP’li bakanlarından Sayın Rifat SERDAROĞLU’nun da “28 Şubat’ta hükûmeti siyaseten biz yıktık. Askerin ne ilgisi var? Siyasetçi olarak bugün de aynı şeyi yapıyoruz, bu iktidarı yıkmak için çalışıyoruz, bu şimdi darbe mi oluyor?” şeklindeki sözleri de AYM dosyasında bulunmamaktadır.)

            Uzatmak istemiyorum… Zira eklerdeki mektuplarda bu davanın neden hukuk dışı olduğu, yargılamanın neden “adil olmadığı” konusunda oldukça detaylı bilgileri zaten bulacaksınız. Okumanızı istirham ederim.

            Ve ayrıca, dava dosyasına bakarsanız, sanıklar adına hazırlanıp Yargıtay’a sunulan (ama Yargıtay’ca kapağı dahi açılmadığı anlaşılan) 08.07.2020 tarihli 1709 sayfalık ORTAK SAVUNMA TEMYİZ DİLEKÇESİ‘nin de mutlaka tarafınızca incelenmesi gerektiğini değerlendiriyorum. O savunma dilekçesi görmezden gelinemez. Tarihe bir belge olarak kalacak olan o Temyiz Dilekçesinde, 28 Şubat davasındaki bütün kumpaslar, hukuksuzluklar, üretilmiş sahte belgeler, tahrif edilmiş yazılar, sahte imzalar vs. tek tek ve itiraz edilmesi mümkün olmayacak en somut kanıtları ve fotoğraflarıyla göz önüne serilmiştir. Yani gerçekler çıplak gözle bile bakınca görülebilir. Lütfen o dokümanı inceleyip gerçekleri kendi gözlerinizle görün!     

            Sayın (Soyadı yazılmıştır);

            Siz ve çalışma arkadaşlarınız bu ülkenin en yüce yargısını temsil eden kişilersiniz. Yüce Mahkemece verilecek kararların da her türlü dış etkiden, siyasetten, ideolojiden, inançtan arınık olarak, yalnızca hak, hukuk ve adaletin teessüsü gözetilerek verilmiş olması beklenir. Bulunulan makamlara siyasetçiler eliyle atanmış ya da getirilmiş olmak tarafsız ve bağımsızlığa asla gölge düşürmemelidir.

            28 Şubat kumpas davasının siyasî bir dava olduğu gün gibi açıktır ve dava kapsamında geçen 11 yıllık süreç bunu çok net kanıtlamıştır.

            Davada ceza alan komutanlardan 6’sının Anayasamızın 104’ncü maddesinin ilgili fıkraları gereği sağlık durumları gözetilerek tahliye edilmesinin ardından Yüce Mahkemenizin Çörekçi Paşa hakkındaki kararı bende derin bir takım endişelerle birlikte kafamda bazı soru işaretlerine de yol açmıştır. Doğrusunu söylemek gerekirse, geri kalan 7 komutanın da sağlık gerekçeleriyle peyderpey tahliye edileceklerini, ama buna karşılık yerel mahkeme ve Yargıtay’ca verilen cezaların AYM tarafından da onanacağı hissine kapıldım. Böylece – anladığım kadarıyla – neredeyse ölüm raddesine gelmiş komutanlar “siyasî iktidarın âlicenaplığı sayesinde” (!) cezaevinden çıkarılmış, ama 28 Şubat da bir “darbe” olarak tescillenmiş olacak… Bu hislerimin ya da sezgilerimin doğru çıkmamasını dilerim. Zira 28 Şubat’ı darbe olarak kabullenecek böylesi bir karar hukuk tarihimize doğrudan bir siyasî karar olarak geçecektir. Bir hukukçu değilim, ama 28 Şubat davasındaki hukuksuzlukları fark etmek için hukukçu olmaya gerek bile olmadığını düşünüyorum; davayı objektif gözle biraz yakından takip eden herkes yerel mahkemece yapılan yargılamanın ve verilen cezaların adil olmadığını çok net görüp anlayabilir. Dahası, gerek yerel mahkemenin gerek İstinaf Mahkemesi’nin ve gerekse Yargıtay ilgili dairesinin, sahtelikleri kanıtlanmış belgeleri “gerçekmiş” gibi kabul ederek hukuku çiğnediğini, dolayısıyla suç işlediklerini düşünüyorum. Yüce Mahkemenizin de kendini kurumsal bir dayanışma içinde hissedip diğerlerini aklayacak duygusal bir tutum içinde olmamasını dilerim.

            Sayın AYM Başkan Vekilimiz / Üyemiz;

            Vaktinizi aldığım için beni bağışlayın… Size, “hukuk” ve “adalet”i bütün kavram ve ideolojilerin üzerinde tutan bir yurttaş ve ayrıca “28 Şubat davasının içinden bir tanık” olarak yazdım. İnanmanızı isterim ki tek derdim adalete katkı sağlamak ve bir hukuk garabeti olan bu davadan Yüce Mahkemenizin tarih huzurunda yara almadan çıkmasına yardımcı olmaktır.

            Bu vesileyle, konuyla ilgili olduğunu düşünerek, “veryansintv.com” adlı internet sitesinde 06.11.2022 tarihinde yayımlanan “Her Hukukî Yargılama Bir ‘Eser’dir” başlıklı makalem (EK-D) ile 28 Şubat davalarının sonunda 10 yıllık birikimle kaleme aldığım BİTMEYEN SÖMÜRÜ: 28 ŞUBAT kitabını da (EK-E) bilgilerinize sunarım.   

            Saygılarımla,                         

                                                                                                                                                                                                                                                                                                        ( İ M Z A )

                                                                                                                                                                                                                                                                                                      Alican TÜRK

EKLER:

EK-A: Sn.C.Bşk. R.Tayyip ERDOĞAN’a yazılmış 01.02.2018 tarihli mektubun fotokopisi (16 Sf.)

EK-B: Sn.C.Bşk. R.Tayyip ERDOĞAN’a yazılmış 04.09.2021 tarihli mektubun fotokopisi (4 Sf.)

EK-C: Sn.AYM Bşk. Prof.Dr.Zühtü ARSLAN’a yazılmış 25.05.2022 tarihli mektubun fotokopisi (5 Sf.)

EK-D: “Her Hukukî Yargılama Bir ‘Eser’dir” başlıklı makale (2 Sf.)

EK-E: “BİTMEYEN SÖMÜRÜ: 28 ŞUBAT” kitabı (4. Baskı)

DAĞITIM:
Gereği:                                                                           Bilgi:

– AYM’nin Sn. Başkan, Başkan Yardımcısı ve Üyelerine– Adalet Bakanı Sn. Bekir BOZDAĞ’a

– CHP Gn.Bşk.Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU’na

 – İYİP Gn.Bşk. Sn. Meral AKŞENER’e
 – TİP Gn.Bşk. Sn. Erkan BAŞ’a
 – ZAFER P. Gn.Bşk. Sn. Ümit ÖZDAĞ’a
 – MEMLEKET P. Gn.Bşk. Sn. Muharrem İNCE’ye
 – DOĞRU P. Gn.Bşk. Sn.Rifat SERDAROĞLU’na
 – ADALET P. Gn.Bşk. Sn. Vecdet ÖZ’e
 – SP Gn.Bşk. Sn.Temel KARAMOLLAOĞLU’na
 – GELECEK P. Gn.Bşk. Sn. Ahmet DAVUTOĞLU’na
 – DP Gn.Bşk.Sn. Gültekin UYSAL’a
 – DEVA P.Gn.Bşk.Sn. Ali BABACAN’a

 

 

YUKARIDAKİ MEKTUP AYM BAŞKAN, BAŞKAN VEKİLİ ve ÜYELERİ OLARAK ÜZERE AŞAĞIDAKİ İSİMLERE GÖNDERİLMİŞTİR:

(İsimler AYM’nin internet sitesinden alınmıştır.)

 

AYM Başkanı Sn. Prof. Dr. Zühtü ARSLAN

AYM Başkan Vekili Sn. Hasan Tahsin GÖKCAN

AYM Başkan Vekili Sn. Kadir ÖZKAYA

AYM Üyesi Sn. Prof. Dr. Engin YILDIRIM

AYM Üyesi Sn. Muammer TOPAL

AYM Üyesi Sn. Muhammed Emin KUZ

AYM Üyesi Sn. Rıdvan GÜLEÇ

AYM Üyesi Sn. Doç. Dr. Recai AKYEL

AYM Üyesi Sn. Prof. Dr. Yusuf Şevki HAKYEMEZ

AYM Üyesi Sn. Yıldız SEFERİNOĞLU

AYM Üyesi Sn. Selahaddin MENTEŞ

AYM Üyesi Sn. Basri BAĞCI

AYM Üyesi Sn. İrfan FİDAN

AYM Üyesi Sn. Kenan YAŞAR

AYM Üyesi Sn. Muhterem İNCE

 

ETİKETLER: , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.