savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,2344
EURO
37,8100
ALTIN
2.925,49
BIST
8.898,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Açık
25°C
Ankara
25°C
Açık
Cuma Açık
26°C
Cumartesi Çok Bulutlu
27°C
Pazar Parçalı Bulutlu
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

Akdeniz’in Sürprizi

Akdeniz’in Sürprizi

Akdeniz’in Sürprizi

Medeniyetin beşiği olan dünyanın bu köşesi bugüne kadar daima istikrarsızla karakterize edilmiştir. Şimdi enerji sayesinde gelişme ve beklenmedik fırsatların yeni bir odak merkezi olabilir…

Yazar: Moisés Naim, Oil Magazine Sayı 31

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 14 Mart 2018

Doğu Akdeniz geçmişte üç büyük dinin, bürokrasilerin ve pazar kurumlarının beşiği olmuştur. Büyük İskender bu topraklarda dünyaya gelmiş, bölge Roma İmparatorluğunun merkezi olmuş, bir zamanlar okyanusunu Romalılar ‘‘Mare Nostrum – Bizim Deniz’’ diye adlandırmıştır. Yüzyıllar sonra doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler Bizans İmparatorluğu haline gelmiş ve bu bölge İslam dininin de altın çağını yaşadığı yer olmuştur. Kıbrıs, Yunanistan, Lübnan, Suriye, İsrail, Türkiye ve Mısır, Akdeniz’in dokunduğu bu ülkeler çekici oldukları kadar şansızdılar da.

Tekrarlanan kuraklıklar, kıtlık, kitlesel göçler, korsanlar ve sürekli savaşlar yıllarca bölgeyi tehlikeli ve kronik bir şekilde istikrarsızlaştırmıştır. Erken modern çağlarda, 16’ncı ve 19’uncu yüzyıllar arasında bu bölgeye birbiri ardına gelen Avrupalı istilacılar doğu Akdeniz’i devamlı olarak istikrarsızlaştırmış ve bölgeyi kuşatan parçalanma ve fakirlik kaçınılmaz olarak büyük zararlar vermiş ve bölgenin dünyadaki ağırlığının azalmasına neden olmuştur.

 

Mevcut Durum Çok Daha Tehlikeli

Şaşırtıcı biçimde, geçmişteki derin sorunlara rağmen doğu Akdeniz ülkeleri ve komşuları bugün, geçmişte hiç olmadığı kadar tehlikeli ve istikrarsızdır. Suriye, uzun ve kanlı iç savaş nedeniyle sarsılmış durumdadır, Şii-Sünni çatışmaları bölgenin her yerinde kaynamaya devam etmektedir. İsrail ve Filistin, aralarındaki barış görüşmelerinin eski ve zorlu anlaşmazlıklara arzu edilen bir çözüm bulacağı ümidini çoktan terk etmiş görünmektedirler.

Mısır’daki karmaşa giderek sertleşen askeri diktatörlük tarafından bastırılmıştır. Türkiye’nin ekonomik başarısıyla ilgili haberler yerini, İslami teröristler, ayrılıkçı isyancılar, savaşçı komşular ve iktidardakilerin hegemonik hırslarını durdurmaya kararlı bir muhalefet tarafından tehdit edilen, giderek otoriterleşen hükümetle ilgili haberlere bırakmıştır. Suriye krizi yalnızca 200.000 insanın ölümünün yanı sıra, İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da görülen en büyük mülteci hareketlerine de neden olmuştur.

Avrupa’dan sürekli sığınma arayışında olan çok büyük sayılardaki ümitsiz insanlar ve aileler, Türkiye ve bölgedeki diğer ülkelere kaçmışlardır. Rusya, sadece birkaç ay sonra terk etmesine rağmen, bölgedeki askeri varlığını cesur bir şekilde artırırken, bölgede Soğuk Savaşın yeni bir versiyonu ortaya çıkıyor gibi görünmektedir.

İran ve Batılı güçler, İran devletinin uzun süredir acı çekmesine neden olan ve ekonomisini tahrip eden uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında, nükleer tutkularından vaz geçtiği bir anlaşma ile dünyayı ve özellikle de Orta Doğu’yu şaşırtırken, ISIS gibi güçlü terör örgütleri bölgede yükselişe geçmiştir.

Avrupa’ya doğal gaz getiren mevcut ve inşa halindeki boru hatları. Kaynak: Eni

Doğu Akdeniz’i Değiştiren Yeni Güç: Doğal Gaz

Dünyanın gözleri bölgede birçok trajedi görmeye alışıkken, çatışmalar kadar medyanın ilgisini çekmeyen büyük bir gelişme, tarihte benzeri görülmemiş değişikliklere neden olabilir. Akdeniz’in derin suları altında bulunan petrol ve doğal gazı keşfetmek ve üretmekte kullanılan devrim niteliğindeki teknolojik gelişmeler, ticari olarak hazır olduğunda Orta Doğu ve belki de Avrupa’nın enerji haritasını değiştirebilecek hacimde hidrokarbonların bulunmasını sağlamıştır.

Değişen enerji panoraması kaçınılmaz olarak jeopolitik manzarayı da değiştirecek ve bu nedenle yeni fırsatlar ve tehlikeler ortaya çıkacaktır. 2010 ve 2011 yılları arasında petrol fiyatları varil başına 80 dolar seviyelerinde gezinirken ve orta vadede fiyat görünümü ümit verici bir durumdayken, uluslararası enerji şirketleri Akdeniz’de petrol ve doğal gaz bulmak maksadıyla ihtiraslı bir çaba içine girmişlerdir. Ve bulmuşlardır. Aslına bakılırsa çabaları, herkesin beklediğinden çok daha iyi sonuçlar vermiştir. 2010 yılında, İsrail karasularında bulunan Tamar ve Leviathan doğal gaz yataklarını bulmuşlardır. Bu yatakların birleşmiş halde 25 trilyon kübik feetlik tahmini rezerv kapasitesi, onları dünyadaki en büyük ilk 30 doğal gaz havzası arasına sokmaktadır ve bu havzalar, örneğin Kuzey Denizinde bulunan birçok doğal gaz havzasından çok daha büyüktürler.


İki yatağın doğal gaz rezervi Avrupa’nın iki yıllık doğal gaz tüketimine eşittir. Birleşik Devletler Jeolojik Araştırmaları Kurumu, Doğu Akdeniz’de yer alan Levantine Havzasında 122 trilyon kübik feet doğal gazın bulunduğunu tahmin etmektedir ve bu rakam bölgeyi enerji dünyasında önemli bir oyuncu yapacaktır. Bu kaynakların çıkarılma bedeli yüksek olacaktır, bu havzada tipik bir sondaj maliyetinin kuyu başına 80-90 milyon dolar ve Avrupa’ya uzanacak olan boru hattı maliyetinin de 15-20 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Bu yüksek maliyetler ve operasyonların teknolojik zorluğu, arama faaliyetlerinin yıllarca gecikmesine neden olmuştur. Şimdi ise bu önemli keşifler, doğu Akdeniz’de bulunan ülkelere enerji açısından kendi kendilerine yeterli olmanın yanı sıra ekonomilerine dışsatım gelirleri için önemli bir kaynak ümidi de yaratmıştır.

İki Problem: Fiyatlar ve Kurallar

Bölgede doğal gaz yataklarının bulunmasının yarattığı sevinç ve coşku, mevcut petrol ve doğal gaz fiyatları nedeniyle gölgelenmiş durumdadır. Mevcut ve orta vadeli fiyat beklentileri ile yeni bulunan yatakların ekonomik açıdan getirisi ümit verici değildir. İlave olarak İsrail’in kendi iç doğal gaz fiyatını belirlemedeki tutumu ve dışsatım için ayrılacak olan doğal gaz hacmi ile ilgili düzenlemeler, yabancı işletmeciler arasında bazı endişelere neden olmaktadır, bu endişeler,  Mısır’ın İsrail’in düzenlemelerini takip etmesi durumunda, yeni bulunan Mısır doğal gaz yataklarını işletenler arasında da görülebilir. Mevzuat ve vergi çerçeveleri hâlâ tartışılmakta ve görüşülmektedir ve bu nedenle de son tasarım hâlâ belirsizliğini korumaktadır.

Doğu Akdeniz doğal gaz keşiflerinin ticari olarak uygulanabilir ve kârlı olabilmesi için, uluslararası petrol fiyatının ilk etapta yeni keşifleri çekici bir iş haline getirecek olan varil başına 70-80 dolar seviyelerine geri dönmesi gerekmektedir.

Yeni Doğal Gaz Yeni Dostlar Yaratacak mı?

Her ne kadar bu engeller bazı endişelere neden olsa da ve bazıları bu doğal gaz yataklarının belki de hiçbir zaman kullanılmayacaklarını ileri sürseler de doğal gaz rezervinin büyüklüğü ve özellikle doğal gaz havzalarının Avrupa pazarına yakın olan stratejik konumu öylesine önemlidir ki, bu havzaların olumlu etkileri büyük bir olasılıkla çok düşük olan fiyatlar ve aşırı sert düzenlemelerin etkisine ağır basacaktır. Fiyatlar ve düzenlemeler her zaman değişmeye ve dalgalanmaya mahkûmdur, fakat havzanın büyüklüğü ve yeri asla değişmeyecektir.

Aslında bölgedeki enerji açısından kendi kendine yeterli olma beklentileri şimdiden şaşırtıcı bazı yeni siyasi ittifakları tetiklemiştir. Son zamanlarda gerçekleşen belki de en önemli ittifak, yapılan resmi açıklamaya göre ortak çıkarların farklı alanlarında üçlü bir ortaklık kurmayı ve Akdeniz ile daha geniş bir bölgede barış, istikrar, güvenlik ve refah için birlikte çalışmayı hedefleyen İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs arasında yapılan ittifaktır.

Üçlü ittifak ülkeleri hiç gecikmeksizin, muhtemelen Türkiye’yi kastederek, böyle bir ittifakın diğer ülkeleri dışlamadığı açıklamasını yapmışlardır. Bu resmi açıklamaların içi boş güzel söylemleri ile dalga geçmek kolaydır, fakat bu durumda güçlü bir ekonomik realite, doğu Akdeniz enerji patlamasında yer alan ülkeler arasında daha yakın bir ekonomik ortaklık altyapısına katkı sağlamaktadır. Günümüze kadar bir araya gelmekten ziyade bölünmeye daha eğilimli olan ülkelerin bu ittifakının nedeni, müşterek yaklaşımların paylaşılan jeolojik zenginliklerden elde edilecek kazançları azami seviyeye çıkaracak olmasıdır.

Deniz altındaki en uzun (2.200 km) ve en derin (3,5 km) boru hattı olarak lanse edilen, İsrail doğal gazını Avrupa pazarına taşıyacak olan boru hattı. Foto: Sharon UDASIN

 

Bu ittifakın temeli; doğu Akdeniz doğal gazını İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa pazarına ulaştıracak olan Doğu Akdeniz Boru Hattıdır. Bu ittifak, üye ülkelerin geleneksel dış politikalarında önemli bir değişikliğe işaret etmektedir. Örneğin günümüze kadar Filistin ile yakın ilişkilerini muhafaza eden Yunanistan, şimdi İsrail ile yeni ve enerji merkezli bir ittifak oluşturmaktadır. İsrail’in Leviathan ve Tamar ile daha küçük olan Cypriot Aphrodite havzalarını bulması ile tetiklenen diğer potansiyel politik ve siyasi hamleler de İsrail’den Türkiye’ye olası doğal gaz ikmalini ve İsrail ile Kıbrıs doğal gazının, halen atıl durumdaki Mısır LNG (Liquefied Natural Gas- Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) tesisleri kullanılarak Avrupa’ya taşınması potansiyelini içermektedir. Mısır, kendi LNG terminalleri üzerinde Avrupa’ya ihraç etmek maksadıyla daha şimdiden İsrail doğal gazını satın alma konusunda niyet mektuplarını imzalamıştır. Mısır karasularında 2015 yılında Zohr doğal gaz havzasının bulunması nedeniyle bu olasılık artık daha uzak görünmektedir.

Her şeye rağmen, İsrail Tamar doğal gaz havzası ile ilgilenen şirketler, Tamar havzasının zaten doğal gaz ürettiğini, bu nedenle Mısır’daki LNG terminaline uzanan bir boru hattı inşa etmenin yeni bir boru hattına nazaran daha çabuk ve ucuz olacağını ileri sürmektedirler. Bu belirsizlikler ve doğal gazın gelecekte kullanımıyla ilgili görüşmelerin istikrarsızlığı ve geliştirilmesine hâkim olan normlar, küçük bir coğrafik alanda birçok ekonomik ajanda ve siyasi tutumların olduğu doğu Akdeniz bölgesinde süregelen karmaşıklığı göstermektedir. Yine de bütün problemlere rağmen, doğal gaz yataklarının bulunmasıyla ortaya çıkan heyecan, bölgeye doğu Akdeniz ülkeleri ile Avrupa arasındaki büyük ekonomik ticaretin cazibesine kapılan, yeni enerji şirketleri ve özel yatırımcıların gelmesine neden olmuştur.

Eski Kalıplar ve Yeni Vaatler Bölgesi

Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs arasındaki doğal gaz esaslı yeni ittifak, doğu Akdeniz ülkelerinin başının belası olan istikrarsızlığı daha da karmaşık bir hale getirebilir. Türkiye,  Filistin ve hatta Mısır, kendilerini dışlanmış hissedebilir ve kendi karşı denge paktlarını oluşturarak karşılık verebilirler. Doğu Akdeniz bölgesi sonsuza kadar kargaşa içinde kalmaya mahkûm mu olacak yoksa yeni bulunan enerji kaynaklarının verdiği taze kan, ortaya daha canlı ve istikrarlı bir bölge mi çıkaracak? İyimser olmak için nedenler mevcut, fakat Arabistanlı Lawrence’in bir Hollywood filminde Ali’ye söylediği gibi ‘‘Hiçbir şey kader değildir.’’

 

Çevirenin Notları: Yazar Moisés Naim tarafından kaleme alınan ve Oil Magazine dergisinin 31’inci sayısında yayınlanan yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

Yazıda bahsedilen Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs arasındaki anlaşma üç ülkenin bakanlarının Kudüs kentinde bir araya gelmesiyle 2016 yılı Aralık ayında imzalanmıştır.

Kıbrıs Cumhuriyetinin tek taraflı olarak ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgedeki doğal gaz ve petrol arama ve sondaj faaliyetlerine, Tillerson’un yıllarca CEO’luk görevini yürüttüğü ExxonMobil şirketinin, Amerikan savaş gemileri korumasında başlayacağı göz önüne alındığında, doğu Akdeniz’in suları önümüzdeki günlerde ısınacak gibi görünmektedir.

 

Güneyimizdeki topraklar ve deniz alanlarındaki petrol ve doğal gaz havzalarını gösteren yukarıdaki haritalara göre; sanki hayali bir hattın kuzeyinde (Türk toprakları ve kara sularını içine alan yerlerde) petrol ve doğal gaz rezervleri yokmuş gibi görülmektedir. Acaba durum gerçekten böyle midir?

İsrail doğal gazını Avrupa pazarına taşımak için planlanan boru hattının inşası çok büyük zorluklarla karşı karşıyadır. Azami derinliğin 3,5 kilometre olması ve Kıbrıs ile Yunanistan arasındaki volkanik deniz dibi, aşılması gerçekten güç engellerdir. Mantıklı olan çözüm ise İsrail-Kıbrıs-Türkiye-Yunanistan-Avrupa hattıdır.

Sorular basit: Neden biz petrol ve doğal gaz arayıp bulup çıkarmıyoruz? Ve neden biz çok avantajlı bir konumda olmamıza rağmen güneyimizde başkalarının bulduğu petrol ve doğal gazın Avrupa pazarına transferinde yer alamıyoruz?

Yoksa bütün bunları yapıyoruz da benim mi haberim yok?

 

Eastern Mediterranean, a sea of gas

The eastern Mediterranean was the cradle of three great religions, bureaucracies and market institutions. Alexander the Great was born there, the region was the center of the Roman Empire and its ocean was known as Roma’s “mare nostrum.” Centuries later, the countries bordering the eastern Mediterranean became the Byzantine Empire, and this is also the region where Islam reached its golden age.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.