savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,2766
EURO
37,7160
ALTIN
2.907,34
BIST
9.076,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
28°C
Ankara
28°C
Az Bulutlu
Çarşamba Çok Bulutlu
25°C
Perşembe Çok Bulutlu
25°C
Cuma Az Bulutlu
25°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C

Lira Neden Serbest Düşüşte?

Lira Neden Serbest Düşüşte?
A+
A-

Faiz Lobileri Kuduruyor!

Lira Neden Serbest Düşüşte?

 

‘‘Geçmişten beri her alanda olduğu gibi finansal kriz yönetimlerinde de çok büyük birikim ve tecrübe sahibi bir ülke olarak dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemin önümüzü açtığı fırsatları değerlendirmekte kararlıyız. Ülkemizi, eskiden hep yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenlerin kur, faiz ve fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyor, kendi oyun planımızla devam etme irademizi ortaya koyuyoruz.” Recep Tayyip Erdoğan.

 

FINSHOTS, Financial News, 29 Kasım 2021

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 30 Kasım 2021

 

Hiç kimse enflasyondan hoşlanmaz. Fiyatlar yükseldiğinde herkesin keyfi kaçar. Hintlilerin domatesin sürekli pahalılaşmasına gösterdiği tepkilere bakın. Sokaklara çıkarak duygularını belli etmek ve seslerini duyurmak istiyorlar. Ve ne yazık ki enflasyon dünyanın her yerinde biraz da olsa bir norm haline gelmektedir. Avrupalılar yüksek elektrik faturalarından şikâyet ediyorlar. Amerikalılar ise pahalı etlerden şikâyet etmekteler. Ve Türkler, onlar her şeyin pahalı olmasından şikâyet ediyorlar. Para birimleri Türk Lirası hızla değer kaybediyor. Hatta bir yıl içerisinde ABD doları karşısında değerinin %40’ını kaybetmiş durumdadır. Türk Lirası hâlihazırda dünyanın en kötü performans gösteren başlıca para birimi olarak adlandırılmanın rezaletini yaşamaktadır. Ve bu büyük düşüş, büyük ölçüde Türkiye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından uygulanan politikalar nedeniyle gerçekleşmiştir.

 

İşte Bay Erdoğan’ın inandığı şey: İlk olarak faiz oranlarının düşük tutulması işletmelerin daha uygun bir oranda borç/kredi almalarını sağlayacak ve onlara büyüme ve genişlemeleri için bir fırsat sağlayacaktır. Bu argüman tamamen mantıktan yoksun olmasa da para birimi zaten zayıf olduğunda problemli bir yaklaşımdır. Türk parası her yerde dalgalanırken yatırımcılar güvenini kaybetmektedir ve daha önce ellerinde tuttukları az miktarda para birimini şimdi terk etmektedir. Ve Türk Lirası serbest düşüştedir.

 

Bir düşünün, herhangi bir şeyin fazlası iyi bir fikir değildir. Fazla şeker, çok fazla ıspanak nasıl zararlı ise çok para da zararlıdır. Diğer her şey eşit olduğu için paranın değeri kalmaz, işte enflasyonu tetikleyen budur.

Türkiye’yi Amerika’nın talimatıyla Suriye’ye çevirmeye çalışıyorlar. Suriyelilerin gelebileceği bir kapı var, Türkiye var. Ama bizim gidebilecek bir yerimiz yok. Bir millet için önemli olan önce vatanıdır, namusudur, haysiyetidir, şerefidir. Bugün ekonomik sıkıntı çekebiliriz. Diyelim ki normal şartlarda ayda bir kilo, iki kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo alıyorsak iki tane alırız. Kış günü turfanda sebzeleri kullanmak zaten sağlığa da çok faydalı değil. Bir kilo biber alacağımıza üç tane alırız. Piyasadaki bu fırsatçılara, tefecilere, vicdansızlara bu fırsatı vermeyelim” AKP Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ

Böyle bir durumda, mantıklı bir ekonomist para birimini istikrara kavuşturma umuduyla piyasadaki arz fazlasına bir çare bulmayı seçecek, faiz oranlarını yükselterek, borçlanmayı güç ve tatsız bir hale getirecektir. Bu yöntem geçmişte Türkiye ve diğer ülkelerin enflasyonu bastırmasına yardımcı olmuştur. Ancak Erdoğan tam aksini düşünmektedir. Uzun bir süreden beri yüksek faiz oranlarına karşı çıkmakta ve nefret etmektedir. Erdoğan, enflasyon ile mücadelenin en iyi yönteminin faiz oranlarını düşük tutmak olduğuna inanmaktadır. Düşük faiz oranlarının canlandıracağı ve hızlandıracağı ekonomik büyümenin, ülkenin daha fazla mal ve hizmet üretmesine ve enflasyonun kontrol altına alınmasına yardımcı olacağına inanıyor.

Ve bu hipotezini kanıtlamak iddiasıyla her şeyi riske atmaktadır. Economist dergisinde paylaşılan bir makalede ifade edildiği gibi birçok mavi yakalı çalışan, öğrenci ve emekli artık et veya temel ev ihtiyaçlarını satın alabilecek durumda değildir. Hükümet yanlısı medyanın bu duruma pozitif yalanlar uydurması ise acımasız şakalar gibi görünmektedir. Geçtiğimiz günlerde bir televizyon uzmanı, ekonomik kriz nedeniyle bu yılın başında aylık yaklaşık 380 ABD doları olan asgari ücretin 220 ABD dolarına düşmesini yabancı şirketlerin üretim tesislerini Türkiye’ye taşımaları için bir şans olarak değerlendirmiştir. İktidar partisine mensup bir milletvekili ise Türklerin daha az yemelerini önermiştir.

TTB verilerine göre 18 ayda yaklaşık 8.000 doktor kamu hastanelerinden istifa etmiş ve son aylarda 5.000’e yakın doktor da yurtdışında çalışma belgesi için TTB’ye başvurmuştur.

Orta sınıf Türkler için yurt dışında tatiller ve çok sayıda ithal mal artık ulaşılamaz durumdadır. Birçok genç profesyonel artık Türkiye’de bir gelecek görmediklerini dile getirmektedir. Geçtiğimiz yılın başından bu yana, çoğu Almanya’ya olmak üzere yaklaşık 3.000 doktorun ülkeyi terk ettiğine inanılmaktadır. 8.000 daha doktor onlara katılmayı planlamaktadır.

Fakat bir dakika durun. Faiz oranlarına neden Türkiye Cumhurbaşkanı karar veriyor ki? Bu görev aslında merkez bankasının yapması gereken bir görev değil mi?

Evet, aslında öyle; faiz oranlarını belirlemek Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) görev, ama ne yazık ki Türkiye’de TCMB bağımsızlığını uzun bir zaman önce kaybetmiştir. İyi işleyen demokrasilerde merkez bankaları dikkatli koruyucular rolünü oynarlar. Bir ülkeye fırtınalı sularda rehberlik edebilecek, yüksek düzeyde ekonomik uzmanlık ve bilgeliğe sahip koruyucu rolündedirler. Bu uzmanlar; sabırlı olmak, dünyada ve ülkede meydana gelen gelişmeleri yansıtmak ve buna göre hareket etmek üzere yetiştirilmişlerdir. Merkez bankası uzmanları şeffaftırlar ve genellikle sağlıklı bir tartışma ve muhalefet düzeyi olmasını isterler. Halka hesap verme sorumluluğu da istekleri arasındadır. Ve bütün bu özellikler ekonomik bir krizden kaçınabilmek için gereklidir.

TCMB Başkanları; soldan sağa. Murat Çetinkaya (2016-2019), Murat Uysal (2019-2020), Naci Ağbal (2020-2021), Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu (2021-…).

Ama Türkiye’de olan bu değildir.

Bunun yerine Türk vatandaşları, daha iyi bildiğini düşünen otokratik bir liderle mücadele etmek zorundadırlar. Temmuz 2019’dan bu yana Erdoğan, faiz oranlarını yükseltmeye çalışan üç TCMB yöneticisini ve politikalarını sorgulama cüretini gösteren bütün TCMB yetkililerini görevden almıştır.

Durum böyle olunca da Erdoğan’ın ‘‘alışılmışın dışındaki’’ fikirleri her geçen gün Türkiye’yi tam bir ekonomik çöküşün eşiğine doğru götürmektedir.

Çevirenin Notları: FINSHOTS web sitesinde paylaşılan yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Orijinal metne https://finshots.in/archive/why-turkeys-lira-is-in-a-free-fall/ üzerinden erişebilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Değerlendirmeleri

 

Türkmenistan ziyaretinin ardından yurda dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Recep Tayyip Erdoğan’ın Betül Soysal Bozdoğan’ın ‘‘Ekonomi başlığına dair bir soru sormak istiyorum. Üretim, istihdam ve ihracatı güçlendirmeye yönelik yeni bir ekonomi modelini hayata geçirdiniz. Yerleşik ekonomi düzenini, parayı yöneten sivil fakat dışa bağlı vesayet odaklarını derinden sarsan uygulamaları görmekteyiz. Faizi olabildiğince düşük tutmayı hedefliyorsunuz. 19 yıllık iktidarınızda hangi şartların olgunlaşmasıyla bu modeli hayata geçirdiniz? Yeni modelin artıları yakın vadede ortaya çıkar mı? Bu süreçte dar gelirleri rahatlatacak yeni adımlar olacak mı acaba?’’ sorusuna verdiği yanıt aşağıdadır.

İktidara geldiğimiz ilk günden itibaren, belki de tarihimizde ilk kez kendi ihtiyaçlarımıza, önceliklerimize ve gerçeklerimize uygun bir ekonomi politikası izledik. Buna da aynı kararlılıkla devam ediyoruz. Yani biz ekonomik olarak da bağımsızlaşma mücadelesi verdik. Bu adımları attıkça, içeriden dışarıdan vesayetçilerin dirençleriyle, ekonomimize yönelik türlü saldırılarla karşılaştık. Bunların her birini milletimizle birlikte bertaraf ettik. Bizi kendi istedikleri çizgiye çekmek isteyenlerin kur, faiz oyunlarına prim vermedik, vermiyoruz. Büyüme yolculuğumuzda yatırım, üretim, istihdam, ihracat hep önceliğimiz oldu. Felaket tellallarına, mandacı iktisatçılara, ekonomik tetikçilere aldırış etmeden hedeflerimize yürümeyi sürdüreceğiz. Bu ülke bizden önceki yıllarda dünya ortalamalarının çok üstünde oranlarla, yüksek maliyetlerle borçlanmak zorunda bırakıldı. Bu bağımlılık demekti. Ekonomik olarak bağımlı bir ülke kendi politikalarını elbette hayata geçiremez. Belirlenmiş çizginin dışına çıkmaya çalıştığınız zaman karşılaşacağınız şey şantajdır. Buna karşı koyacak dirayetiniz yoksa istikrarsızlığa mahkûm edilirsiniz. İşte biz ülkemizi bu durumdan kalıcı olarak kurtarmak için son 19 yılda sergilediğimiz güçlü siyasi irade ve özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde bu mücadeleyi gösterebilecek dirayete, imkâna kavuştuk.

Son günlerde kur üzerinde iktisadi temelleri bulunmayan hareketler nedeniyle yaşanan fiyat artışlarının oluşturduğu sorunları da milletimizin lehine yatırım, istihdam ve üretimle çözeceğiz. Büyüyeceğiz, büyüdükçe milletimiz kazanacak. Şunu çok açık net söylemem gerekiyor. İktidara geldiğimiz ilk günden bu yana ekonomideki tezimiz özellikle düşük faizdir ve bir de faiz-Enflasyon ilişkisini ben devamlı “faiz sebep, enflasyon neticedir” diye işlemişimdir. Bu tezim değişmedi. Bugün de ben yine aynı tezi savunuyorum ve buna inanıyorum. Eğer ben de ekonomi tahsili görmüşsem ve bu ekonomi tahsilinden de öte bazı değerler silsilesi içerisinde de inandıklarım, bilgim varsa, faiz sebeptir, netice değildir; enflasyon neticedir. Tabi burada bazıları bunun tam aksini savunuyorlar. Bunlar enflasyonun sebep, faizin netice olduğunu savunuyorlar. Peki, öyleyse dünyaya şöyle bir bakalım; şu anda küresel ekonominin egemen olduğu dünyada acaba enflasyon sebep, faiz netice midir; yoksa faiz mi sebep, enflasyon mu neticedir? Şu anda işte Amerika’da enflasyonun geldiği nokta ortada. Avrupa’da enflasyonun geldiği nokta ortada. İsrail’e bakalım… İsrail’de faiz nedir, enflasyon nedir, oranlar ne durumdadır? Buna bakalım. Buna baktığımız zaman bizim tezimizin doğru olduğunu oralarda zaten görüyoruz. Şu anda da ben yine iddiamdayım. Son dönemlerde ülkemizde bu konuyla ilgili yapılan spekülasyonlar var. Burada en önemlisi, hatırlayın geçmişte Türkiye’de gecelik faizlerin 7.500’lere vardığını gördük. O dönemde iktidarda CHP vardı. CHP’nin olduğu bir dönemin faturasını bu millet ödedi. Tabi şimdi 18 yaş altı genç kesim, genç kuşak bunları yaşamadı ama bunları biz yaşadık, gördük. Şu anda bu CHP’nin Sözcüsü de o dönemin faillerindendir. Hatırlayın Bay Kemal grup konuşmalarında “faizi bire indirin, biz de gelip sizi destekleyeceğiz” dedi. Bir insan akşam sabah bu şekilde bir değişiklik gösteremez. “Faizi bire indirin, biz de gelip sizi destekleyeceğiz” diyeceksin, ondan sonra da kalkıp şimdi de faiz indirimine tepki göstereceksin.

Tayyip Erdoğan’ın böyle zikzakları yok. Tayyip Erdoğan, zaten en başından beri düşük faizden bahsediyor ve “Bu faiz inecek” diyor. Ben hiçbir zaman faizin yükseltilmesini savunmadım, savunmuyorum ve savunmayacağım. Farklı düşünenler de çıksa Tayyip Erdoğan aynı noktadadır. Asla bu konudan taviz vermem. Çünkü bu benim aynı zamanda değerler silsilesi içindeki yapımdır. Bundan taviz veremem ve vermeyeceğim. Bu şekilde gidişle de biz bu işi başaracağız. Göreceksiniz enflasyon inşallah seçim öncesi nerelere düşecek; çok açık net bütün delilleriyle her şeyiyle ortada. Çünkü faiz lobileri kuduruyor. Ben ne dedim TÜSİAD’a? “Hadi buyurun, para sizde, finans sektörü sizde. Niye yatırım yapmıyorsunuz? Arkadaş sen zengin misin, para sende mi, finans sende mi? Biz sizden bir şey istiyoruz; yatırım, istihdam, üretim, ihracat, büyüme… Ama biz size bunu söyleyince siz tam aksini söylüyorsunuz.” “Faizi düşürelim”, yok… Başta kamu bankaları olmak üzere biz yatırım yapacak olanlara gerekli destekleri vermeye hazırız. Yeter ki yatırım yapın, mevcut yatırımlarınızı büyütün ve bununla birlikte de istihdam oluşsun. İşsizliğin en önemli çözümü istihdam, üretim, ihracat. Arkadan da büyüme geliyor. Büyümede de biz şu anda gayet iyi bir konumdayız ve bu böyle gidecek. Bu işi de başaracağız.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.