Sun Savunma Net olarak bağımsız içeriklerimizi ücretsiz sunabilmek için reklam gelirlerine ihtiyaç duyuyoruz. Lütfen sitemizi desteklemek için reklam engelleyicinizi devre dışı bırakın ya da sitemizi beyaz listeye (whitelist) ekleyin.
Osman Başıbüyük, 08 Aralık 2025 / Dubai
Birileri terörü Türkiye’ye “Terörsüz Türkiye” diye dayatıyor olmasın? Ne demek istiyorum? Şemdin Sakık’ın APO isimli kitabından bir alıntıyla konuya gireyim.
Sakık, kitabında terörist başının çatışma stratejisini şöyle tarif ediyor:
“Abdullah Öcalan’a göre, kavgada ölen her Kürt; onlarca, yüzlerce Kürdün milliyetçilik ve intikam alma güdüsünü kamçılardı. Ölen her Türk de; yüzlerce Türk kökenli vatandaşı milliyetçi ve şoven duygulara sürükleyecekti. Böylece ortam daha da gerilecek, kardeş kardeşe düşman olacak, Kürt-Türk savaşı gerçekleşecek ve o bundan nemalandıkça nemalanacaktı. Kan pazarında fiyatı artacaktı.”[1]
Terörist başının bu stratejisini günümüzde nasıl yorumlamalıyız?
Ayrılıkçı Kürt hareketini canlı tutan şey terör ile akıtılan kandır. Türkiye’nin son 10 yılda geliştirdiği İHA-SİHA gibi silahlar ve onların mühimmatları sayesinde PKK çok kayıp vermeye başlamış ve ülke içinde operasyonel kabiliyetini yitirmişti. Artık kan akıtamıyordu.
İnsanoğlunun hafızası zayıftır. Kan durursa acılar unutulur. Bu zorunlu barış ortamında bölge ekonomisi gelişmeye başlamış, 30 yıl önce virane olan Diyarbakır, doğunun Paris’i olmuştu. Kürt kökenli vatandaşlar, bölgedeki refah artışıyla birlikte dayatılan ayrılıkçı düşünceleri unutup, devletle bütünleşmeye başlamıştı. Herkes işinde gücündeydi. Gençler 2 sene sonra öleceklerini bile bile dağa çıkar mıydı? Tabi ki çıkmazdı. PKK’ya katılım durmuş, örgüt bölge halkı üzerindeki etkisini kaybetmişti.
Şunu hiç unutmayın: Bir örgüt unutulduğunda ve halk desteğini kaybettiğinde biter.
İşte tam bu noktadaydık ki birileri gidişata müdahale etti. Devlete akıl verdiler:
“Suriye ve Irak kaynaklı çok büyük tehlikeler vardı! Ülkenin alî menfaati için ‘Terörsüz Türkiye’ projesi ile terör bir an önce tamamen bitirilmeliydi!”
Siyasiler de bu numarayı yedi! “Terörsüz Türkiye” projesi başlatıldı.
Unutulmaya yüz tutmuş PKK, yeniden ülkenin ana gündem maddesi haline getirildi. Öyle bir hava yaratıldı ki, sanki örgüt devletle savaşarak galip gelmiş ve silah zoruyla Kürt halkının bazı haklarını almak üzere masaya oturmuştu. Bu proje sayesinde çoktan PKK’yı terk etmiş olan Kürt kökenli vatandaşlarımız yeniden bu kanlı örgütün arkasına saf tutmaya zorlandı. Oysa ki PKK, Kürt kökenli vatandaşlarımızı temsil edebilecek en son örgüttür. 200 yıllık dış destekle yaratılan çatışma tarihinde Kürtlere PKK kadar zarar veren başka bir örgüt olmamıştır.
Diğer yandan bu manzara Türk kökenli vatandaşlarda bir yenilmişlik duygusu yaratıyordu. Her zaman olduğu gibi savaşta kazanmıştık ama yine masada kaybediyorduk. “Siyasiler ülkeyi satıyordu!” Ancak halkta uyanmaya başlayan bu duyguları kimse dile getiremiyordu. Sanki toplumun üstüne ölü toprağı serpilmişti. Türk milleti sessizdi. Bu sessizlik bozulmalıydı. İşte bu noktada Eskişehir’de bir polis memuru piyasaya sürüldü. Bu oyuncuya şu lafları söylettiler:
“Bugün Öcalan’a sayın diyerek yol yürüyenler bir gün mutlaka kaybederler… Türk milletinin yanında olacaksınız… Bu ülke kolay kurulmadı… Her gün örgüte yakın olan insanlar utanmadan arlanmadan sinir uçlarımızı kaşıyorlar… Apo çıkacakmış! Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Kürdistan olacakmış! Bunlar hayal! Bunların altında kalırsınız. Siyasilere güvenmeyin, burası Türkiye, burada her zaman son sözü Türk milleti söyler!”
Bu polis memuru “Hasan Tahsin” rolünde ilk kurşunu sıktı. Unutmayın çatışma çift taraflı bir eylemdir. Çıkması için her iki tarafı da kaşımak gerekir. “Terörsüz Türkiye” projesini yürürlüğe koyanla bu polisi piyasaya süren aynı odaktır.
Yukarıda yazdığım terörist başının çatışma stratejisini hatırlayın. Türk ve Kürtler kafa kafaya tokuşturulmalı kardeş kavgasında kan dökülmeliydi. İşte bu Yahudi aklıdır. Kendi gücü yoktur ama kin ve nefret üzerinden tarafları birbirine düşürerek planlarını hayata geçirir.
Bana göre şu an İsrail ülkemizde operasyon yapıyor. Önlem alınmazsa Türk-Kürt kardeşliğini bozma girişimleri her iki taraftan artan dozdaki provokasyonlarla devam edecek. Bizim istihbarat karşı koyma birimlerimiz ise ya uyuyor ya da gafil muhbir rolünde projeye yardımcı oluyorlar.
Hiçbir şey bilmiyorlarsa “Körü Körüne İnanç ve Kimlik Adına Adam Öldürmek” isimli kitaplarında açıkça CIA adına görev yaptığını beyan eden[2], çatışmalı grupları diyalog ve karşılıklı anlayış için bir araya getirme konusunda uzman(!), Kudüs İbrani Üniversitesi, Leonard Davis Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde Uluslararası Danışma Kurulu üyesi olan “Türk (!)” psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Cemal Volkan’a sorsunlar, fitne nasıl çıkartılır diye!
Bu tür adamların ipiyle kuyuya inerseniz boğulursunuz. Ben size Terörsüz Türkiye’nin nasıl yaratılacağını söyleyeyim:
Ne demiştik, halk unutursa örgüt biter. PKK’yı unutturacaksınız, unutacaksınız, yok varsayacaksınız. Ama bunu kanunla yapmayacaksınız. PKK, adı TV’lerde, yazılı basında, sosyal medyada hiç geçmeyecek. Örgütün adını ağzına alanı piyasadan çaktırmadan sileceksiniz. Örgüt, Kürtlerin haklarını arayan bir öğüt olmaktan çıkıp, Kürt-Türk çatışmasında bölgeyi istikrarsızlaştırmak isteyen İsrail’in maşası olarak algılanacak.
Bugün Mecliste Kürt kökenli vatandaşlarımızın hakkını savunacak bir siyasi parti var. Üstelik bu parti eskisi gibi sadece Güneydoğuyu temsil eden bir parti değil. Kürtler ülkenin her yerinde yaşadığı için oda Türkiye partisi olmuş durumda. Üstelik sadece Türkleri değil bazı sol görüşlü insanlarımızı da temsil ediyor. Bu parti örgütün boyunduruğundan kurtulup siyasi hayatına devam edecek.
Bu noktada kullanışlı aparat Abdullah Öcalan’ın durumu çok önemli. Çoğunluğu Kürt kökenli çocuklarımız olmak üzere 40 bin kişinin katili terörist başının durumu ne olmalı dersiniz? Bence el üstünde, pamuklar içinde tutmanın hiçbir anlamı yok artık. Bırakın hastalansın hapishanede altına sıçarak bok içinde geberip gitsin. Durumu millete ibret olsun.
Örgütü ve liderini aşağılamazsanız, bitiremezsiniz. Biz ne yapıyoruz? Adamı “Sayın” yapıp ayağına TBMM üyelerini gönderiyoruz!
Bu kimin aklıdır?
Bizim siyasetçilerin mi yoksa Vamık Volkan gibilerinin mi?
[1] APO, Sakık Şemdin, Şark Yayınları, 1. Basım 2005
[2]Mehmet Ali Güller, “CIA Görevlisi Prof. Vamık Volkan, Gül’e Açılım Raporunu Sundu”, Eylül 2010, mehmetaliguller.com