savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
19,0510
EURO
20,5023
ALTIN
1.211,97
BIST
5.031,98
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
17°C
Ankara
17°C
Az Bulutlu
Pazar Parçalı Bulutlu
19°C
Pazartesi Yağmurlu
12°C
Salı Hafif Kar Yağışlı
4°C
Çarşamba Az Bulutlu
6°C

Vatana İhanetten Yargılansınlar!..

Vatana İhanetten Yargılansınlar!..

Bir vakitler Erdoğan’ın cep telefonundaki açılış mesajı Mağrur olma idi. Bunu oğlu Bilal Erdoğan yüklemişti.

Sözkonusu mesajın öyküsü de şöyle anlatılmıştı:

Erdoğan, AKP’yi kurduktan sonra çıktığı ilk gezilerinin ardından, bir akşam İstanbul’daki evinde eşi ve çocuklarıyla sohbet ederken, AKP’nin giderek güçlenmesi konusu gündeme geldi. AKP’nin tek başına iktidara gelebileceğinden söz eden Erdoğan, ‘İktidar ayağımızı yerden kesmemeli, iktidar sarhoşu yapmamalı.” diyerek, daha sonra parti toplantılarında sık sık AKP’lilere yapacağı uyarıyı o gün dile getirdi. Bunun üzerine çocukları babalarının her gün yanında taşıdığı cep telefonuna ‘Mağrur olma’ mesajını yüklemeye karar verdiler. Bu mesajı yükleme görevini Erdoğan’ın ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Harvard’da siyaset eğitimi üzerine master yapan küçük oğlu Necmettin Bilal üstlendi. Telefonunu her açışında bu mesajı gören Erdoğan, zaman zaman yakın çevresine de telefonundaki mesajı göstererek her güne böyle başladığını söyledi.”

2004 yılında medyamızının bu konuyu haberleştirmesinin sebebi ise, Erdoğan’ın mitinglerde vatandaşları azarlar tonda konuşması olmuştu.

Mağrur olma” diye çıkılan yolun vardığı yeri anlatmaya gerek yok.

Bugüne kadar yaşadıklarımızı unutalım. Deprem gibi büyük bir yıkım yaşanmış; atanmış bir kişi bile seçilmişlere, Siz kimsiniz yane olduğunuzu zannediyorsunuz?” diyebiliyor.

Dün açılım-saçılım narına yerel yönetimlere özerklik vermeyi düşünenler bugün İsrail, Ermenistan dahil tüm “dış güçleri” yardıma çağırıyor da, muhalefet belediyelerinin askıda konserve kampanyası dahil tüm çalışmalarını engelliyor.

Öyle bir kibir ki; AFAD’ın Afetlere Müdahale Genel Müdürü’nün ilahiyatçı, Kızılay’ın prefabrik üretiminden sorumlu olan kişinin kebapçı olduğu ortaya çıkıyor; ama görevden “afları”, melhem niyetine dahi istenmiyor. Madem görevden alınmıyorlar, bari biri cenaze namazlarını kıldırmak, diğeri depremzedelere kebap yapmak için bölgeye gönderilse!..

Suçlamak Bize Katlanmak Sana”

Erdoğan’ın çok sevdiği ve sıkça kullandığı bir söz var; İnsanı yaşat kidevlet yaşasın.”

Göz göre göre gelen depreme karşı tedbir alınıp insanlar yaşatılmadığı gibi, enkaz altındakileri kurtarıp yaşatmak için de gerekenler yapılmadı!..

Şimdi bu acı gerçekleri dile getirip eleştirenlere öfkeleniyorlar.

İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.” sözünü söyleyen Şeyh Edebali’nin, Osmanlı’nın kurucusu Osman Bey’e “Ey oğul” diyerek verdiği o uzun nasihatlarından bazılarını daha hatırlatalım:

Beysin, bundan sonra öfke bizeuysallık sanaGüceniklik bizegönül alma sanaSuçlamak bizekatlanmak sana… İşlerini ehil kişilerle, ehil kişilere danışarak tutasın. Danışırsan yol alırsın, danışmazsan yolda takılıp kalırsın.”

Herkes İçin Ağladılar da

Biliyorsunuz; Erdoğan’ın ağlamaları meşhur!..

Mısır’daki Esma içinFilistinli çocuklar için hatta kendi kendisini şiir okurken görünce ve bir kadının, “Allah’ım Cumhurbaşkanı’mızın hizmetlerini tamamına erdirmeyi nasip et… Şayet buna ömrü vefa etmeyecekse ve benim ömrüm var ise Rabb’im lütfen benim ömrümü ona ver.” sözleri üzerine ağladı.

Ama tüm ülkeyi ve dünyayı yasa boğan bu büyük depremden ötürü Hindistan Başbakanı Modi’nin bile gözleri doldu da, vazgeçtik yöneticilerin ağlamalarını, gözlerinde hüzün bile göremedik. Erdoğan’ın yanında görüntüye girebilmek için verilen büyük mücadele (!) de cabası!..

Ne aceleniz vardı da ilk günden selâ okuttunuz?!

Ne gereği vardı da hemen OHAL ilân ettiniz?!

Ne aceleniz var da göçük altında daha 155 bin canın olduğu söylenirken arama-kurtarma faaliyetlerini bitirip enkaz kaldırma çalışmalarına başlıyorsunuz?! İnsanlar canlarından sonra ölülerinden de mi edilecek?!

İktidar medyası, deprem sonrasındaki dayanışmayı 15 Temmuz seferberliğine benzetiyor.

O halde biz de bir hatırlatmada bulunalım.

15 Temmuz da -aynen bu deprem gibi- göz göre göre gelmedi mi?

Ez cümle; inşallah deprem için de Allah’ın lütfuAllah’ın ikramı denmez!..

Ülkenin de Müteahhidi ve Şantiye Şefi Yok mu?

Malum, Erdoğan depremin merkezi Pazarcık’ta bir depremzedeye, Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler.” dedi.

Şimdi kimi haberleri ve yorumları aktaralım.

Enkaz müteahhitleri için hesap vakti olduğu, mezar binalar için soruşturma açıldığı, Gaziantep’te yıkılan binanın şantiye şefinin yakalandığı bildiriliyor.

Çökmesiyle Adana’da 70 kişinin ölümüne yol açan binayı yapan ve KKTC’de yakalanan bir müteahhit, Mukadderat, bir diğeri, Vicdanım rahat diyor.

İktidarın gazetesi Sabah, müteahhidin “Mukadderat” sözünü Pişkin savunma başlığıyla verdi, iyi mi?

Devam edelim.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Deprem bölgesinde güvenlik anlamında tek sorunumuz yağmacılık değil, yalancılık.” ifadelerini kullanıyor.

Erdoğan’ın danışmanlarından birisi, Depremlergizli kapaklı yapılmış, halktan, devlettenmilletten, müşteriden yapılmış ince hırsızlıkları kabak gibi ortaya çıkarıyor. Ama ne kadar da çok hırsız varmış memlekette.” diye yazıyor.

İktidar yazarlarından birisi, Dezenformasyonhafife alınacak bir konu değilToplum huzuruna ve insan hayatına tehdit haline geldiğini birebir gördüğümüz bu yalancılara lütfen bedeli ödetilsin.” talebinde bulunuyor.

Bir diğeri ise, “Yıkılan binaların “paragöz” müteahhitleri varsa o inşaatların mutlaka odanıza üye mühendisleri, mimarları da var değil mi?” sorusunu soruyor.

Elbette müteahhitlerden, mühendislerden, mimarlardan, şantiye şeflerinden, hırsızlardan ve yalancılardan hesap sorulsun. Ama bizim de şu sorularımız var:

Bu hırsızlara kimler yol ve cesaret verdi?.. İmar aflarını kimler çıkardı?.. İhale kanunlarını kimler değiştirdi?.. ÇED raporlarını kimler iptal ettirdi?.. Deprem raporlarını kimler görmezden gelip sümen altı etti? Ve dahi depremin kapısına dayandığı İstanbul için, “Biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz.” diyen kimdi?

Özetle; aslında tüm ülkenin de bir müteahhidişantiye şefi yok mu?.. Onların “vicdanları” ne durumda, “rahat” mı?.. Yıllardır ülkeyi uçurduklarını, küresel güç yaptıklarını anlatanlara da bedel ödettirilmesi gerekmiyor mu?..

Şeyma’nın Hakkı İçin

Kahramanmaraş’ta hayatını kaybeden diş hekimliği öğrencisi Şeyma 3 yıl önce şöyle bir paylaşım yapmış:

Bir deprem ülkesinde yaşayan ve deprem tehlikesi yüksek illerden Kahramanmaraş’ta yaşayan biri olarak bir gün burası da Elazığ’ın, İzmir’in kaderini yaşarsa benim için ailem için veya herhangi biri için melek oldu diye iyileştirmeler yapmayınHakkımızı arayın.”

Evet, başta Şeyma, yitip giden binlerce canımızın, milyonlarca depremzedenin hakkını aramak ve artık “Türkiye’nin bitimi” anlamına gelecek bundan sonraki olası depremleri önlemek için A’dan Z’ye tüm sorumlular, sadece olası kastla ölüme sebebiyet verme veya cinayet”ten değil, aynı zamanda vatana ihanetten yargılanmalı!..

Müyesser YILDIZ, 13 Şubat 2023

Kaynak: https://muyesseryildiz.com/2023/02/13/vatana-ihanetten-yargilansinlar/

Yorumlar

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.