savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3679
EURO
35,1021
ALTIN
2.325,03
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
21°C
Ankara
21°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
24°C
Pazar Açık
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
26°C

Son Savaş Pilotu

Son Savaş Pilotu
A+
A-

PİLOTLARIN SONU GELDİ Mİ?

Yazar Kevin Gray  Aralık 22, 2015
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma.Net

Phoenix şehir merkezinden 20 mil uzaklıkta, Yüzbaşı Joseph Stenger, 42 derece hava sıcaklığında tozlu bir pist üzerinde neredeyse terlemek üzere. 32 yaşındaki jet pilotu geriye doğru taranmış saçları ve güçlü kolları ile sinema afişlerinde gördüğümüz film yıldızlarına benziyor, o da aynı derecede etkileyici olan karşısında duran uçan makineyi hayranlıkla süzüyor: F-35 Lightning II savaş uçağını. Üzerinde haki renkli uçuş tulumu olan yaklaşık 1.85 cm boyundaki Stenger neredeyse bu tehditkâr savaş jeti ile burun buruna.

Stenger’in işi bu savaş uçağının muharebe sahasında neler yapabileceğini anlamak ve yüzlerce diğer savaş jet pilotuna öğretmek. Luke Hava Üssüne F-35 savaş uçakları geçtiğimiz yılın kış aylarında gelmeye başladılar. F-35, bugüne kadar imal edilen en gelişmiş savaş uçağı olma özelliklerini taşımaktadır. Görünmezlik teknolojisi ile donatılan F-35, olur da tespit edilebilir ise, bir düşman radarında ancak bir golf topu büyüklüğünde görülmektedir. Düşman radarlarını karıştırma imkân ve kabiliyetine de sahiptir ve onlara gökte uçan 100 adet golf topu büyüklüğünde cisimler olarak da görülebilir. 1.6 mach sürat yapabilen F-35 savaş uçağı üzerinde, 25 mm çaplı bir top, hava-hava füzeleri, 2 adet 2000 pound ağırlığında güdümlü bomba ve 4 adet lazer güdümlü bomba taşımaktadır. Fakat onu benzerlerinden belirgin bir şekilde ayıran ve üstün kılan en büyük özelliği: beyni ve bugüne kadar imal edilen bütün savaş uçaklarındakinden daha fazla olan 8 milyon satırlık yazılım kodu içeren sensör esaslı seyrüsefer, muhabere ve nişan alma sistemleridir.

Stenger, F-35 jetinin imkân ve kabiliyetlerini şöyle açıklamaktadır: Eski jetlerde, örneğin, yerden atılan füzeleri işaretleyerek etkisiz hale getirebilmek ve gökyüzündeki düşman uçaklarını aramak maksadı ile radar manuel olarak kullanılmak ve yönlendirilmek zorundadır. Uçaklar arasındaki muhabereyi izleyebilmek maksadı ile yüksek süratli veri linklerini, yer birliklerinden gelen mesajları ise metinler üzerinden takip etmek zorunludur. Pilot veya arka koltukta oturan silahçı, bir düşman hedefine kilitlenme ve ateş etme öncesinde uçağa gelen birçok veri ile uğraşmak zorundadır. Bütün bu faaliyetler oldukça zaman alıcı ve bir çok bilişsel proses gerektirmektedir.

F-35 Savaş uçağı                                                                                                                                                    

Tek pilotlu F-35 uçağı düzinelerce sensörden gelen verileri birleştirmekte ve otomatik olarak bütün bu faaliyetlerin çoğunu kendisi yerine getirmektedir. Yani, örneğin ısı sensörleri uçağa doğru yönelen bir füze tespit ettiklerinde,  kapı ziline benzeyen bir sesle  ‘‘Füze, solda, saat 9 istikametinde’’ ikazı ile pilotu uyarmaktadır. Pilot belirtilen istikamete baktığında, kaskına monteli görüntü sisteminde yeşil renkli bir daire ortaya çıkarak, sürati ve etki/çarpma zamanını da içerecek şekilde füzeyi işaretlemektedir. Pilotun sadece daireye bakarak silahını hedefe doğrultması ve ateş etmesi yeterlidir, sonrasında süratle füzeden uzaklaşabilir. Savaş uçağına harici olarak yerleştirilen 6 adet kamera sayesinde pilot 360 derece etrafını görebilmekte ve bu görüntü kaska monteli görüş sistemi üzerine aktarılmaktadır. Pilot aşağıya doğru baktığında kokpit zemini ötesini de görme imkan ve kabiliyetine sahiptir.


F-35 savaş uçaklarını imal eden Lockheed Martin firması, önümüzdeki bir kaç on yıl içerisinde bu jetlerden binlercesini ABD Deniz Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri ve Hava Kuvvetleri envanterine sunacaktır. ABD Hava Kuvvetlerinin tedarik edeceği F-35 sayısı 1.763’tür ve Stenger’in görevi eğitim maksadı ile Luke Hava Üssüne gelen F-35 pilotlarını yetiştirmektir. Bugüne kadar F-35 jeti ile 200 saatten fazla uçan Stenger, henüz bu uçağın imkân ve kabiliyetlerini diğer hava kuvvetleri pilotları kadar bilmektedir. Stenger, uçuşta olmadığı zamanlarda zamanını  ‘Gizli’ gizlilik dereceli brifing salonunda, F-35 taktik yayınlarını okumakla geçirmektedir. F-35 savaş uçaklarının özelliklerini öğrenmek ve yeni yetenekleri vurgulamak maksadı ile taktik yayınlarda işaretlemek onda yeni bir tutku haline gelmiş durumdadır.

Stenger ve birçok diğer askeri personele göre F-35, ABD’nin hava üstünlüğünün devam ettirilmesinde anahtar bir konumdadır ve simgeleşmiş bir Amerikan mesleği olan pilotluğun da sonunun başlangıcı olacaktır. F-35 savaş uçağı öylesine yüksek teknoloji içeren, otomatik özellikler taşıyan, akıllı ve bütünleşik bir savaş sistemidir ki, Deniz Kuvvetleri Sekreteri Ray Mabus, geçtiğimiz Mayıs ayında ‘‘F-35, ABD Deniz Kuvvetlerinin tedarik edeceği ve uçacağı son savaş jeti olmalıdır ve muhtemelen de öyle olacaktır’’ ifadelerini kullanmıştır.

‘‘Eğer başka bir insanlı savaş uçağı geliştirilir ise bu çok güzel bir şey. Fakat geliştirilmez ise bu gelecek nesiller için çok kötü.’’

Mabus ve diğerlerine göre; bir savaş uçak pilotunun görevlerinde zaman içerisinde büyük değişiklikler olmuştur. Artık pilotların birbirlerinin arkasına gizlice yaklaşıp, artı kılı hedef üzerine oturtarak ateş etme devri çoktan bitmiştir. Bilgileri, iPadlere benzeyen ekranlardan veya kaska monteli görüş sistemlerinden almaktadırlar. Elektronik sensörler, ağ esaslı savaş ve hava-hava radar güdümlü füzeleri, düşman savaş uçaklarını 100 mil uzaktan imha edebilme imkân ve kabiliyetine sahiptir. Muharebe esnasında çoğunlukla pilotlar birbirlerini hiç görmemektedirler. Eğer durum buysa, birçokları havada uçmak yerine, neden yerde, tehlikeden uzak bir şekilde, aynı ekranları izleyip aynı butonlara basarak savaşmadıklarını tartışmaktadır. Stenger de geçmişte bu durumu sorgulamıştır. Afganistan’da 330 saatten fazla muharebe uçuşu icra etmiş ve bu uçuşlar esnasında Taliban Güçleri ve sığınaklarının imhası, füze rampalarının tahrip edilmesi ve koalisyon güçlerine hava desteği ve koruma görevlerini icra etmiştir. Stenger, hava kuvvetlerinde bulunduğu 9 yıl boyunca hiç bir it dalaşı muharebesine katılmamış ve hatta hiç bir düşman uçağı ile karşılaşmamıştır. Stenger, insansız muharebe uçakları fikri tartışılırken konuya felsefi açıdan yaklaşmakta ve ‘‘Bir pilot olarak aksi bir görüş ifade etmek istemediğini, işinin F-35 uçaklarını uçurmak olduğunu ve bunu yapmaya devam edeceğini’’ ifade etmektedir. ‘‘Yeni bir insanlı muharebe hava aracının geliştirilmesinin çok güzel bir şey olduğunu, ama eğer F-35 jeti son pilotlu uçak olacak ise, bunun gelecek nesillerin problemi olduğunu ve onların bir savaş jeti pilotu olmanın ne demek olduğunu asla bilemeyeceklerini’’ sözlerine eklemektedir.

Luke Hava Üssü, diğerleri gibi oldukça hareketli bir hava meydanıdır. Çöl ortamının sessizliği her 15 dakikada bir inen ve kalkan jet uçaklarının motor gürültüsü ile dolmaktadır. Geçen 32 yıl boyunca, şimdi yakıcı güneşin altında uçuş hattında park etmiş durumda bekleyen yüzlerce sayıdaki F-16 Savaşan Şahin jeti, pilotların eğitimleri maksadı ile yoğun olarak kullanılmıştır. F-16 modeli jetlerin, F-35 uçakları teslim alındıkça envanterden çıkarılması planlanmaktadır.

Uçuş eğitimi esnasında Stenger’ in öğrencileri birçok yetenekler kazanmaktadır ve it dalaşı da henüz bu yeteneklerin arasındadır. 1.7 milyon dönüm ve 57.000 kübik millik bir alanı kapsayan eğitim alanında Stenger ‘‘Top Gun’’ filminde görülen taktik it dalaşı senaryolarını kolaylıkla yönetmekte ve uygulamaktadır. Haziran ayında taşındığı ikinci kattaki hemen hemen boş olan ofisinde Stenger, hava-hava muharebelerinde uçakların arasına 100 millik mesafeler koyduğunu ifade etmektedir. Eğitim esnasında 2 F-35 öğrenci pilotunu 4 adet F-16 pilotu ile taktik it dalaşı savaşına sokmaktadır. F-16 uçakları, Rusya ve Çin silahlı kuvvetlerinde bulunan jet uçakları ile aynı sınıftadır ve F-35 jetlerinin karşısına çıkabilecek yetenektedirler. Stenger öğrencilerine ‘‘Kendilerine öğretilen taktikleri uyguladıklarında düşman uçaklarını, görüş mesafesinin çok çok ötesinde, daha onların farkında dahi olmadan imha edebileceklerini’’ öğretmektedir.

joseph-stenger
Hava Kuvvetlerinden Yüzbaşı Joseph Stenger F-35 uçakları ile 200 saatten fazla uçuş yapmıştır.

Bu ifade, insansız savaş jetleri tartışmasında önemli bir argümandır. 1990’lı yılların başlarından itibaren hemen hemen bütün hava-hava angajmanları görüş mesafesi dışında gerçekleşmiştir. 1990’lı yılların başları, modern silahlı kuvvetlerin ağ esaslı muharebe konseptine dayanmaya başladıkları zamandır. Network esaslı muharebe sisteminde; GPS uydu konumlama sistemi, kızıl ötesi radarlar, hava-yer ve hava-hava muhaberesi için emniyetli veri linkleri, Boeing E-3 Sentry gibi gözlem uçakları ve şüphesiz radar güdümlü hava-hava füzeleri bir araya getirilmiştir.

1965-2013 yılları arasındaki doğrulanmış hava zaferlerini bir veri tabanı altında toplayan, Stratejik ve Mali Değerlendirme Merkezinde üst düzey bir yetkili olarak çalışan ve eski bir hava kuvvetleri subayı olan John Stillion’a göre; network esaslı muharebe sisteminin kullanılması ile hava-hava muharebelerinin sayısı önemli oranda azalmıştır. 1990 yılından günümüze kadar bütün dünyada düşürülen savaş jeti sayısı sadece 54 adettir.

Rakamın bu kadar düşük olmasında hiç şüphe yok ki jeopolitiğin de büyük bir rolü bulunmaktadır. Savaş uçaklarına sahip çok az ülke belirtilen dönem içerisinde birbirleri ile savaşmışlardır. Fakat Stillion rakamın düşmesinde teknolojinin de rolü olduğunu düşünmektedir. Sensör esaslı uçuş ve görüş mesafesi dışında ateş edebilme imkân kabiliyetlerinin kazanılması, geleneksel jetlerin avantajları olan yüksek hız, ani hızlanma ve manevra yeteneklerini geçmişte bir zamanlar olduğundan çok daha az önemli hale getirmiştir. ‘Hava-Hava Muharebelerinde Trendler: Gelecekte Hava Üstünlüğü’ adlı makalesinde Stillion, günümüzde en önemli olan hususların sensörler, güçlü ve uzun menzilli silahlar, hava aracı uçuş menzili ve networke bağlanabilirlik olduğunu ifade etmektedir.

Stillion’a göre bu özellikler genellikle uzun menzilli bombardıman uçakları ile ilgilidirler. Ve bu nedenle belki de geleceğin savaş jetleri, insansız uzun menzilli hava saldırıları icra edebilen platformlara benzeyeceklerdir. Bu nokta çok ilginçtir ve hem teknik hem de mali açıdan anlamlıdır. İnsansız hava araçları birçok görevleri, insanlı savaş uçaklarına nazaran bazen çok daha iyi bir şekilde yerine getirebilirler.  İnsanlı bir savaş jeti pilotu, dar bir kokpit içerisinde en fazla bir kaç saat havada kalabilirken, insansız hava araçları 24 saat havada kalabilirler. İlave olarak insansız hava araçlarının, pilotlarda olduğu gibi eğitim ve tazeleme eğitimlerine ihtiyaçları yoktur. Eğitim ve tazeleme eğitimlerine olan ihtiyacın ortadan kalkması maliyeti oldukça azaltan bir faktördür.

                                                                                                                                  

F-35 Lightning II uçağı 8 milyondan fazla yazılım kodu kullanmaktadır ve 1,6 Mach süratine ulaşabilir.
F-35 Lightning II uçağı 8 milyondan fazla yazılım kodu kullanmaktadır ve 1,6 Mach süratine ulaşabilir.

Eğitim maliyetleri gerçekten şaşırtıcı olabilir. 2015 yılı Savunma Bakanlığı Bütçe verilerine göre, hava kuvvetlerinin bir adet F-35 uçağını uçurabilmek için harcadığı miktar saatte 14.183 ABD dolarıdır. Bir pilotun ayda 13 saat uçtuğu göz önüne alındığında yıllık maliyet 2,2 milyon ABD dolarına ulaşmaktadır. F-35 uçağı eğitim programı bir kaç yıl içerisinde tam olarak uygulanmaya başlandığında, Luke Hava Üssünde toplam 144 uçak olacaktır. Her filo 24 hava aracından ve bunları uçurabilmek için gerekli bir kaç yüz kişiden oluşacaktır. Matematik hesabı yapıldığında insan pilotlar pahalıdırlar ve kullanımları hiç de pratik değildir.

Birçok insan gelecekte savaş uçakları ve pilotların muharebe sahasındaki rollerinin değişeceği konusunda hemfikirdir, fakat bunun nasıl olacağı tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Stillion’a göre gelecek nesil savaş uçakları uzun menzilli bombardıman uçaklarına çok benzeyecektir. Bombardıman uçakları, savaş jetlerinden çok daha büyüktürler ve savaş pilotları hariç olmak üzere vardiyalar halinde görev yapabilecek sayıda bir uçuş ekibini de taşıyabilirler. Savaşacak uçuş ekibi yerine, bombardıman uçakları uzun menzilli füzeler ve kendi gelişmiş radar ve orta menzilli füzeleri olan 4 adet insansız hava aracını taşıyabilirler.

Çin ve Rusya gibi ülkelere karşı gelecekte icra edilecek bir it dalaşı muharebesinde, Stillion’a göre hat düzeninde düşman hatları gerisine sızan insansız hava araçları gözetleme görevlerinde kullanılacaktır. Bombardıman uçakları yaklaşık olarak 100 mil geriden takip edecek, mürettebat insansız hava araçlarını uzaktan kontrol edebilecek ve insansız hava araçları, bombardıman uçağı üzerinde bulunan sensörlerin düşmanı tespit mesafesini iki katına çıkaracaktır. Stillion’un gösterdiği gibi, 8 adet düşman savaş uçağı ile yapılan bir muharebede bombardıman uçağı, 250 mil menzilli füzelerini ateşleyebilir ve aynı anda düşman uçaklarından altısını etkisiz hale getirebilir.

İnsansız hava araçları her şeyi ve bazen insanlı bir savaş uçağından çok daha iyi bir şekilde yapabilirler.

Geleceğin hava savaşlarının nasıl olacağını hayal eden sadece Stillion değildir. Lockheed Martin firmasının Kaliforniya’da bulunan Skunk Works deney sahasında düzinelerce mühendis, insansız sistemlere yapay zeka entegre etmek maksadı ile çalışmalarını sürdürmektedir. Gizli olarak yürütülen Minion (Peyk) Projesinde, Stillion’un gelişmiş insansız hava araçları gibi, düşman radarlarını karıştırabilen, GPS güdümlü bombalar atabilen ve düşman elektronik sistemlerini etkisiz hale getirmek için yüksek güçlü mikrodalga ışını gönderebilen bir keşif aracı geliştirilmektedir. Skunk Works gelişmiş hava üstünlüğü ve insansız sistemler direktörü Bob Ruszkowski’ye göre proje, insan beyninin yapay zekâ ile değiştirilebileceği noktaya kadar gidebilir. Ruszkowski yine de insanlı ve insansız sistemlerin birlikte kullanımına daima ihtiyaç duyulacağına inanmaktadır.

Northrop Grumman firmasının mühendisleri de aynı problem üzerinde çalışmaktadırlar. X-47B modeli deneysel insansız savaş jeti ile uçak gemisinden başarılı iniş ve kalkışlar yapılmış ve havadan yakıt ikmal faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Firma yetkilileri it dalaşı yapabilen insansız bir hava aracının bir kaç yıl içinde mümkün olabileceğine inanmaktadır.

İnsansız savaş uçaklarının gelişmesini sadece ahlak kurallarının yavaşlatabileceği değerlendirilmektedir. İki kez Irak’ta görev yapan F-16 jet pilotu Heather Penney’e göre ‘‘Savaş bazen bazı kuralları göz ardı etmek ve bazen de insanları öldürmektir’’. Penney, uzaktan komuta edilen hava araçlarında insanların, karar vericiler olarak sistemin hala içerisinde olduklarını ifade etmekte ve telefonlardaki ‘‘Siri’’ uygulaması ne kadar iyi olursa olsun, bir toplum olarak silah platformlarına otonom olarak ölüm-kalım kararlarını vermelerinde güvenilecek bir noktaya asla ulaşılamayacağını düşünmektedir.

Ölüm kalım kararlarını vermeleri için asla silah platformlarına güvenmeyeceğiz.     

Penney, 11 Eylül 2001 günü sabah erken saatlerinde, D.C. Hava Ulusal Muhafızlarına yeni katılan ilk kadın pilot olarak kendisini Andrews Hava Kuvvetleri Üssünde kalkış yapan bir F-16 savaş uçağı içerisinde bulur. Ona verilen görev içindeki yolcularla kaçırılan ve başkente doğru uçmakta olan United Airlines Flight 93’ü düşürmektir. F-16 üzerinde cephane yoktur, Penney’e verilen vazife uçağa çarparak düşürmeyi emreden bir intihar görevidir. Gerekirse uçağa çarparak onu düşürecektir. Olayın sonunda uçak, mürettebat ve yolcular tarafından ele geçirilmeye çalışılırken teröristler tarafından yere çarptırılarak düşürülür.

‘‘Böyle bir ölüm-kalım kararını vermeleri için asla silah platformlarına güvenmeyeceğiz’’

Lockheed firmasında, Hava Kuvvetleri Hava Üstünlüğü Sistemleri direktörü olarak çalışan Penney’e göre Stillion’un yaklaşımı bir konsept olarak doğrudur. Fakat teknolojik açıdan bakıldığında birçok ikilemler mevcuttur. Bunların arasında en önemli olanı, ışık hızında gönderdiği ışınlar ile hava araçlarını düşüren, network iletişim hatlarını ve haberleşmeyi tahrip eden yönlendirilmiş lazer enerji silahlarının geliştirilmesidir. Çin, Rusya ve birçok Avrupa ülkesi gibi belli uluslar bu teknoloji ile yakından ilgilenmekte ve takip etmektedirler.

Hava kuvvetlerinin çoğunluğunun insansız hava araçlarından oluşması durumunda, bu sistemler iletişim linklerine bağlı olduklarından, düşman bu iletişim ve network hatlarını etkisiz hale getirdiğinde insansız hava araçları önceden programlandıkları şekilde geri döneceklerdir. Bunun anlamı düşman unsurlarının insansız hava araçlarını arayıp bularak tek tek düşürmesine dahi ihtiyaç olmadığıdır. Sonuç kesinlikle değişmez olacak ve düşman unsurları hava üstünlüğünü tartışmasız bir şekilde ele geçireceklerdir.

Öte yandan Penney’e göre gerçek pilotlar, muharebe sahası şartları olumsuz yönde değişse dahi sonuna kadar savaşmaya devam edeceklerdir. Savaşmaya devam edecekler ve zor şartlar altında dahi görevlerini iyi niyetle ve kararlılıkla yerine getirmeye çalışacaklardır. Penney aynı zamanda, düşmanın niyet ve maksadını robotların değil, sadece insanların anlayabileceğini ve düşmanın niyet ve maksadını boşa çıkararak etkisiz hale sadece insanların getirebileceğine inanmaktadır. ‘‘İşimiz düşmanı yanıltmak, ne yapacağını bilemez bir hale sokmaktır, onun iletişim hatlarına sızmak,  ne yapacağını öğrenmek ve düşmandan erken davranarak daha iyi kararlar verip uygulayarak ve düşmanın hatalı kararlar vermesine neden olarak onu etkisiz hale getirmektir’’. Ve bütün bunlar ancak insan beyni ile yerine getirilebilecek görevlerdir.’

Stenger ile görüşmesini bitirdikten sonra, Arizona güneşi millerce uzunluğundaki pisti ısıtırken üssün uzak bir köşesine doğru yönelen yazar, eğitime verilen 3 günlük aradan istifade ile bir kum sahada voleybol oynayan pilotlara yaklaşır, diğer pilotlar çam ağaçlarının gölgesinde oturmakta ve kolalarını yudumlayarak maçı seyretmektedirler. Görüntü Top Gun filminden alınmış gibidir.

Yakınlarda iki katlı, dış cephesi plaster ile kaplı, kırma çatısı ile bir jetin kanatlarını andıran bir bina göze çarpmaktadır. Son zamanlarda inşa edildiği belli olan bina, güneybatı eyaletlerindeki liseleri andırmaktadır, ama gerçekte, 47 milyon ABD dolarına mal olan bir simülatör eğitim merkezidir. Binanın içine yeni döşenen halıların kokusu hâkimdir, toplam 18 adet sınıf ve 1 adet 240 kişilik konferans salonu bulunmaktadır. Ve çifte güvenlik ile emniyete alınmış kilitli kapılar ardında, tanesi 23 milyon ABD dolarına mal olacak 12 adet yeni ve son model F-35 simülatörü için yer ayrılmış durumdadır.

                                                                                                               


Hava Kuvvetlerinden Yarbay Rhett Hierlmeier F-35 savaş jeti pilotlarını eğitmektedir.

Uçuş eğitim merkezinin yönetiminden Yarbay Rhett Hierlmeier sorumludur. 38 yaşında olan Yb. Hierlmeier, F-15C Eagles uçakları ile çoğunlukla Okinawa, Pasifik,  Guam ve Japonya’da uçmuş, sonrasında da F-22 uçaklarına intibak etmiş tecrübeli bir pilottur. Her iki uçak da hava-hava muharebeleri için tasarlanmış savaş jetleri sınıfındandır. Yb. Hierlmeier son 10 yıl boyunca yapacak fazla bir işlerinin olmadığını ifade ederken, ikinci katta bulunan simülatörler için hazırlanan boş kabinlere bakmakta, ama şimdi sistemlerin teslim alınma zamanının çok yaklaştığını ifade etmektedir. Yb. Hielmeier’e göre ABD Hava Kuvvetleri tarafından son düşman uçağının düşürülmesi 1990’lı yılların sonunda Balkan Savaşı esnasında meydana gelmiştir. Irak’ta ise düşman kuvvetleri ABD’nin çok üstün olan hava hâkimiyetini göz önüne alarak savaş uçaklarını toprağa gömmeyi tercih etmişlerdir.

Hava Kuvvetleri Uçuş Akademisinde geçmişte öğretmenlik görevi de yapan Yb. Hierlmeiler, F-35 ile ilk kez 3 hafta önce uçmuştur. Bu merkezdeki görevi ABD ve F-35 tedariki için anlaşma imzalayan 8 koalisyon ülkesi: Avustralya, Norveç, Kanada, Türkiye,  Hollanda ve Danimarka pilotlarını eğitecek olan öğretmen pilotları yetiştirmektir. Halen yürütülen kursta sadece 4 adet Amerikalı, 3 Norveçli ve 1 İtalyan pilota eğitim verilmektedir, fakat gelecekte her bir kursta 300 kadar pilota aynı anda eğitim verilebilecektir.

Hierlmeier ile birlikte çift kilitli kapılardan geçerek baş döndüren bir koridorda ilerliyoruz. Her 5 metrede bir asimetrik kemerler, oryantasyon bozukluğuna neden olacak şekilde kırmızı ve gri renklere boyanmış ve koridor boyunca mavi polis arabası lambaları ile donatılmış durumda. Hierlmeier emin değil fakat bütün bu tasarımın davetsiz misafirlerin kafasını karıştırmak için olduğunu düşünüyor. Gizli hoparlörlerden Thin Lizzy grubuna ait ‘‘The boys are back in town’’ şarkısı duyuluyor. ‘‘İçkiler içilecek ve kanlar kaynayacak ve çocuklar dövüşmek istiyorlar ise, karışmamak en iyisi, bırakın dövüşsünler’’. Şarkının öğrencileri coşturmak için mi olduğunu sorduğumda, Hierlmeier’in cevabı olumsuz, kapıların arkasında çok gizli seviyede konuşmalar olduğunu ve şarkının maksadının bu konuşmaların duyulmasını engellemek olduğunu söylüyor.

İki kanatlı büyük bir kapının önünde duruyoruz.  Hierlmeier kapıyı açtığında bir lunapark görüntüsü ile karşılaşıyoruz. Beyaz bir kubbe, 11 feet çapında, bir odanın tam ortasında, yekpare çelik bir çerçeve ve 25 adet yüksek çözünürlüklü projektör ile çevrili duruyor.        F-35 savaş uçağının tam bir kopyası, kubbeye doğru gözden kaybolan raylar üzerinde duruyor. Resim çekme isteğimi Hierlmeier kabul etmiyor, fakat beni kokpitte oturmaya davet ediyor. Alçak bir İtalyan spor arabasında oturuyormuş hissine kapılıyorum. Bir F-35 uçağı ile uçmadan önce öğrenci pilotlar, dershane ortamında bir ay boyunca bilgisayar monitörleri önünde joystickler ile pratik yapıyorlar, sonrasında bu simülatör ile kaskları takılı olarak 30 saat uçtuktan sonra gerçek uçuş icra edebiliyorlar. Kasklar, Rockwell Collins firması imali ve her pilotun kafasına göre ayarlanmış durumdalar, fiyatları yaklaşık olarak 400.000 ABD dolarından biraz fazla. Bilgisayarın hızını açıklarken ‘‘Başınıza bir dizüstü bilgisayarı giymiş gibisiniz’’ diye ifade ediyor Hielmeier.

 

f-35-kaski
F-35 Kaskının İçinde – Illustration by Peter Sucheski

Üçüncü nesil kask, Rockwell Collins firması imalidir ve bir kaç yeni özelliklere sahiptir. 6 adet harici kamera video görüntülerini vizör üzerine yansıtarak pilotun jetin gövdesi ötesini de görebilmesini sağlamaktadır. Hedefleme sistemi pilotların sadece gözlerini kullanarak düşman hedeflerini ateş altına almalarını sağlar. Gece görüş sistemi karanlıkta da görüş imkânı sağlar. Ve son olarak füze ikaz sistemi, yer ve hava sahasını tarayarak pilotları tehditlerden haberdar eder.

Simülatörler dünyadaki en gelişmiş sanal gerçeklik deneyimini sunmaktalar. Pilot kokpite oturduğu ve raylar üstündeki kubbenin içine girdiği andan itibaren projektörler,  bulutların, süratle altınızdan kayan dağ silsilelerinin ve 30.000 feet altınızdaki tozlu yerleşim birimlerinin, Google Earth kalitesindeki görüntülerini gözlerinizin önüne getiriyor. Kırsal alanda inşa edilen pistler, düşman jetleri ve etrafınızdan hızla geçen füzeler hepsi gözlerinizin önünde. Sürükleyici, 360 derece görüş sağlayan ve ses efektleri ile donatılan bir görüntü. F-35 uçakları gibi simülatörler de emniyetli bir sunucu bilgisayar üzerinden birbirleri ile irtibatlı durumdalar. Bu özellik pilotların ayrı kabinlerde olmalarına rağmen,  aynı taktik ortamda birlikte eğitim yapabilmelerini sağlamakta. Bir gün bu simülatörler, ABD’deki diğer bütün hava üslerinde bulunan savaş uçağı simülatörlerine bağlanacaklar.

İşte asıl ilginç olan husus. Helmeler, bir teknoloji öğrencisi ve bilim kurgu romanları okuyarak ve Star Wars filmlerini izleyerek büyümüş. Kokpitin önünde dururken, karanlık kabine doğru bakarak ‘‘Gelecekte düşmanı, böyle bir kabin içerisinden savaşarak yeneceğimize inandığını’’ söylüyor. Bunun ne ile mümkün olabileceğini sorduğumda basit bir cevap veriyor: bant genişliği.

‘Ümit ediyorum ki bir gün insan, makine içinde olmadan da savaş sistem ve döngüsünün içinde olacaktır.’

 Network esaslı muharebede en büyük problem bant genişliğidir. Bir insansız silahlı hava aracını uçurmak, yer istasyonu ve hava aracı arasında çok büyük miktarda veri transferinin gerçek zamanlı olarak yapılmasını gerektirir. Bu nedenle mühendisler,  hava araçlarının otonom olarak hareket edebilmelerine ve böylece iletişim bant genişliğine olan ihtiyaçlarını azaltacak yapay zekânın geliştirilmesi üzerine odaklanmışlardır. Makinelerin kendi kendilerine düşünebilmelerini sağlayabilirsek onları, muharebe senaryoları ve angajman kurallarını önceden belirleyerek, görevi icra etmeye yönelik olarak programlayabilir ve göreve gönderebiliriz. Ruskowski’ye göre, sadece yapay zeka, otonom operasyon ve hava araçları üzerinde proses sorunlarını çözerek, iletişim tıkanıklığı ve bant genişliği problemleri azaltılabilir. Skunk Works deney alanında yerde ve havada çarpışmayı önleyen sistemlerin etkin olarak çalıştığı ispatlanmıştır. Ruskowski ve çalışma arkadaşları, bu imkân ve kabiliyetleri gelecek nesil savaş uçakları için geliştirebilirler ise, bu yetenekler onlara göre gelecekteki askeri sistemlerin temeli olacaktır.

Yanında Lockheed Martin firmasından yükleniciler ve hava kuvvetleri halkla ilişkiler personeli bulunan Hierlmeier, bir yandan cep telefonunun ekranına dokunurken, kokpitte arkasına yaslanıp geleceği değerlendirmekte: 1’inci Dünya Savaşını başlatan süvari olmak istemiyorum, ümit ediyorum ki bir gün insanın makine içerisinde, savaş uçağının içinde olmadığını göreceğiz, fakat insan karar verme mekanizmasında ve savaş döngüsünün içinde olmaya devam edecektir. Bunu kabul etmek zorundayız. Gelecekte bir gün, bu kabinin içine girip savaşacağımızı görüyorum.

 

ÇN: Bu makalenin orijinali,  Popular Science dergisinin Ocak/Şubat 2016 sayısında yayımlanmıştır.

 Çeviren: Ercan Caner, Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 39 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO ile savunma sanayii deneyimlerine sahiptir. E-mail:ercancaner@gmail.com @ercancaner1963                      

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.