Osman Başıbüyük, SunSavunma.Net, 19 Haziran 2025 / Dubai
NİHANİ AMAÇ NE?
İsrail, 13 Haziran 2025 Cuma günü İran’ın stratejik tesisleri, üst düzey askeri liderleri ve nükleer uzmanlarını hedef alarak savaşı başlattı. Savaşı başlatanın mutlaka ulaşmak istediği önceden planlanmış nihai bir amacı vardır. Askerî harekât planları harekatın çerçevesini çizen siyasi direktif olmadan yapılamaz. Şimdi biz bu temel bilgilerden yola çıkarak İsrail’in, İran’a saldırarak hangi amaca ulaşmak veya hizmet etmek istediğini ortaya koymaya çalışalım.
İRAN’IN NÜKLEER SİLAH YAPMASINI ÖNLEMEK
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, harekatın İran’ın nükleer silah üretme kabiliyetini yok etmeye yönelik olduğunu söylemektedir. Gerçekten de İsrail’in nihai amacı bu mudur? Bakalım.
2005 yılındaki istihbarat raporları İran’ın bir sene içerisinde nükleer silah yapabileceğini söylüyordu. Bu raporlar her yıl aynı söylemle tekrar etti. Aradan 20 sene geçmesine rağmen bakıyoruz, İran’da halen nükleer silah yok! Bunun sebebi İran’ın nükleer silah yapacak teknolojiye ulaşamaması değildir. Molla Rejimi bu yöndeki çalışmaları yasaklamıştır. Dini Lider Ali Hameney’in, 17 Nisan 2010 tarihinde yayınladığı bir fetva Birleşmiş Milletler resmî belgesi olarak tescillenmiştir. Fetva ile nükleer silahların yanı sıra, kimyasal ve biyolojik silahlar da haram olarak nitelenmiş ve üretilmesi kesinlikle yasaklanmıştır.
Kuzey Kore’den biliyoruz, nükleer silaha sahip olmak emperyalist bir saldırıya karşı bir çeşit dokunulmazlık sağlamaktadır. İran’ın nükleer silahı olsaydı İsrail, İran’a saldırmaya cesaret edemezdi. İran’ın dokunulmaz olmasını engelleyen, teknolojiyi elde edememesi değil, bu yöndeki çalışmaları bizzat Molla Rejiminin engellemesidir. O halde İsrail’in bu savaştaki nihai amacı İran’ın nükleer silah üretme kapasitesini yok etmek olamaz.
MOLLA REJİMİNİ DEVİRMEK
Diyelim ki İsrail’in nihai amacı İran’daki Molla Rejimini devirmektir. Savaşın ilk dakikası İran Genelkurmay Başkanı dahil 20 üst düzey komutan ve akademisyenini öldüren İsrail, dini lider ve siyasi kadrolardan da birilerini öldüremez miydi?
ABD Başkanı Donald Trump, “İran lideri Ali Hamaney’in nerede saklandığını tam olarak biliyoruz. O, kolay bir hedef ama orada güvende. Onu şimdilik ortadan kaldırmayacağız” demedi mi? Bu yöndeki bir açıklama bize Molla Rejiminin hedef alınmadığını gösterir.
Zaten şu gerçeği de göz önünde bulundurmak gerekir: Molla Rejimi, İsrail ve Batılı müttefikleri tarafından kurulmuştur. Bu radikal rejim sayesinde Ortadoğu’da Şii-Sünni denklemi yürürlüğe konulmuş, Müslüman dünya mezhep temellinde ikiye bölünerek birbirine düşman yapılmış ve böylece İsrail, kendisine yönelen tehdidi, tehdidin kendi içine çevirmeyi başarmıştır.
Molla Rejimini devirmek, İsrail’in Şii-Sünni çatışma denkleminden vaz geçtiği anlamına gelir. Vaz geçti mi? Bilmiyoruz, ama sanki vazgeçmemiş gibi gözüküyor. O halde savaşın nihai amacı başka bir şey olmalıdır.
BÜTÜN SAVAŞLAR PARA İÇİN YAPILIR
Daha önce “İsrail’in Ortadoğu’da Bir Görevi Var!” başlıklı makalemizde yazmıştık. İsrail, Rothschild Ailesi tarafından kurulan yapay bir devlettir. İsrail’in amacı, hayatta kalmak ve “vadedilmiş topraklar”a ulaşmak için çevresindeki ülkeleri istikrarsızlaştırmaktır. İsrail’in bu görevinden en çok faydalanan ise benim “Vatansız Para” olarak adlandırdığım küresel sermayedir.[1]
Bilinen petrol rezervlerinin %56’sı ve doğal gaz rezervlerinin %40’ı Ortadoğu’dadır. Ortadoğu’da çok ucuza mal edilen petrol ve doğal gaz çok büyük hacimli ticaretleriyle inanılmaz büyüklükte parasal bir kaynak yaratmaktadır. Eğer bu kaynak Vatansız Para’nın kontrolündeki finans kuruluşlarına geri dönmez, bölgede yatırımlara dönüşürse, borç ekonomisi üzerine kurulmuş küresel finans sistemi çöker. İsrail, Vatansız Para’nın bir vekil devleti olarak kurulduğuna göre İran’a saldırmasının küresel finansal sistemle bir alakası olması gerekir.
Önce şunu açık açık söyleyelim: İsrail’in İran’a saldırmasının Yahudi halkının güvenliğini sağlamakla hiçbir ilgisi yoktur. İsrail’deki kripto Netenyahu Hükümeti, Vatansız Para’nın hizmetkarıdır; halkını değil önce küresel sermayenin çıkarlarını düşünür. Savaşın asli amacı, Hazar kökenli Yahudilerin kontrolünde olan küresel finans sisteminin çıkarlarına hizmet etmektir. Olaya bu açıdan bakarsak farklı bir resim ile karşı karşıya geliriz.
SENARYO
Senaryoyu biraz ilerletelim. Son günlerde küresel medyada İran’ın Fordo isimli yer altındaki en önemli nükleer tesisine ancak ABD’nin etki edebileceği propagandası yapılıyor. Trump’ın bu yönde bir karar vermesi ABD’nin de savaşa dahil olması anlamına gelir. Yine sosyal medyada yer alan ABD’nin Katar’daki Al-Udeid Hava Üssü’ndeki tüm uçaklarını tahliye ettiği yönündeki haberler bu olasılığı güçlendirmektedir. Olası İran karşı saldırısında uçaklar yerde yakalanmasın diye tahliye edilmiş olabilir.
İran’ın karşısındaki bu kuvvete (ABD, İsrail, İngiltere, Fransa…) dayanma gücü yoktur. Elinde kalan sınırlı sayıdaki balistik füzelerle ancak Körfezin karşı yakasındaki Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Kuveyt gibi ülkelerin petrol ve doğal gaz tesislerine etki edebilir. Molla Rejiminin, “madem ben dünyaya petrol ve doğal gaz satamaz hale getirildim, dünya buna ses çıkartmadı, o zaman herkes benzer sıkıntılar çeksin” mantığı ile Arap ülkelerinin petrol tesislerine saldırması da mümkündür. Hatta Molla Rejimi işi daha da büyüterek Hürmüz Boğazını trafiğe kapatarak büyük bir enerji krizine sebep olabilir. Böylesi bir hamle aynı zamanda korkunç bir küresel ekonomik krize yol açacaktır. 2016 yılında kaleme aldığımız “Bütün Körfezi Yakacaklar”[2] başlıklı makalemizde bu ihtimali değerlendirmiştik, detaylar makaleden bakılabilir.
İKİ İHTİMAL
Eğer senaryo bu yönde devam eder ve bütün Körfez yanarsa Vatansız Para’nın dünya ekonomisini iki ihtimal dahilinde şekillendirmek istediği sonucuna varabiliriz:
Birinci ihtimal, savaşın daha da büyümesidir. Petrole muhtaç olan ve enerji ihtiyacının çok büyük bir kısmını Körfez’den karşılayan Çin, işin içine dahil olur, İran’a yardım eder ve böylece savaş yayılır. 3’üncü Dünya Savaşı’na kadar gidebilecek bir tırmanma yaşanabilir. En azından Dünya, bu sefer Çin’in liderliğinde iki kutuplu bir bloklaşmaya doğru zorlanır.
Kendi enerji kaynakları olan ve diğer ülkelerin enerji kaynaklarını denetim altında tutan ABD, bu kabiliyeti sayesinde Batılı ülkeleri kontrol etmeye devam eder ve dünya liderliğini sürdürür. Çin, geçmişte Rusya’nın oynadığı etkisiz düşman rolünü üslenir. Vatansız Para ise ABD’nin askeri liderliği üzerinden küresel finansal hakimiyetini devam ettirir.
Gerçekleşmesi daha muhtemel gözüken ikinci senaryoda ise Çin, işin içine hiç dahil olmaz. İran yalnız kalır. İran’ın enerji kaynakları tümden devre dışı bırakılır. İran’ın karşı saldırıları sonucu belki bazı körfez ülkelerindeki bir kısım petrol ve gaz tesisleri hasar görebilir.
Bu durum zannedilenin aksine orta ve uzun vadede Çin’i etkilemeyecektir. Çin, bir imalat ülkesidir ve kendi teknolojisi ile ucuza üretim yapabilmektedir. Artan enerji maliyetlerini ihracat mallarına yansıtır ve yine dünyadaki pazar payını önemli ölçüde korur.
Ancak Malezya, Türkiye, Taylan gibi yeni sanayileşen ülkeler, enerji maliyetlerinin artmasıyla ekonomik krize girerler. Bütçelerinin önemli kısmını enerji ithalatına ayırmaları bu ülkeleri yatırım yapamaz hale getirerek, üretim yarışının dışına iter. Küresel yatırımları ve imalat sanayini kendi ülkesine çekmek isteyen ABD, bu durumdan faydalanır.
Enerji ithal eden ve kendi teknolojisini üretemeyen ülkeler, korkunç bir ekonomik krize gireceği için küresel finans sistemine mahkûm olurlar. Vatansız Para, borç verme karşılığı yeni parasal sistemi bu ülkelere dayatır. Böylece ekonomik krizden yeni bir dünya düzeni doğar.
HİZMETKAR
Vatansız Para’nın istediği gibi oyun kurmasına hizmet eden aktörlerden birisi de hiç şüphesiz ki AKP hükümetidir. Recep Tayyip Erdoğan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olarak bu projeye hizmet etmiştir. Suriye’de diktatör Esat rejiminin devrilmesini sağlayan baş aktör kendisidir.
İsrail, kripto Ahmet el-Şara’yı[3] ülkenin başına koyduktan sonra yaptığı askeri operasyonlarla Suriye’nin son kalan hava savunma sistemlerini de yok etmiş, el-Şara ise “iyi oluyor, İsrail eski rejim artıklarını temizliyor” diye bayram etmiştir. Bu sayede İsrail Hava Kuvvetleri, Suriye üzerinde havada yakıt ikmali yaparak İran’ı vurabilmektedir.
İran’ın attığı balistik füzeler ise Malatya Kürecik’te konuşlu olan ABD radarının aktardığı bilgiler sayesinde İsrail hava savunma sistemleri tarafından önlenebilmektedir.
Önce iğneyi kendimize batıralım sonra çuvaldızı batıracak başka birilerini buluruz.
Bu savaşta önemli bir görev de İsrail’in Yahudi halkına düşmektedir. Başlarındaki Vatansız Para’nın kriptolarından kurtulamazlarsa taşeron bir devletin vatandaşları olarak diğer milletlerin düşmanlığını üzerlerine çekmekten kurtulamazlar.
[1] https://www.sunsavunma.net/israilin-ortadoguda-bir-gorevi-var/
[2] https://www.odatv.com/analiz/osman-basibuyuk-yazdi-butun-korfezi-yakacaklar-95053
[3] https://www.sunsavunma.net/mistaarvimler-israilin-gizli-hizmetkarlari/
ağzına yüreğine sağlık komutan.iyiki varsın.
İsrailin tek arzusu büyük israil devletini kurmak. Abd nin başındaki idarecilerin çogu Yaĥudi kökenli. Yani abd yi odare edenler yahudiler. İrandan sonra sıra Túrkiyede bu daha evvel açıklandı. Para politikası nükleyer calışmalar fasarya. Bu gün pakistanın e hindistanın elinde de atom bombası var neden israil onlara saldırmıyor.