savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3520
EURO
35,1292
ALTIN
2.301,73
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
21°C
Ankara
21°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Açık
24°C
Pazar Açık
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
25°C

İnsan Yüzüne Çıkamama Meselesi Nedir?

İnsan Yüzüne Çıkamama Meselesi Nedir?

07 Haziran – 01 Kasım 2015

İnsan Yüzüne Çıkamama Meselesi Nedir?

 

 “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar, açık söylüyorum. Neden mi? Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden, aylardan biri 07 Haziran – 01 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” Ahmet Davutoğlu

 

Levent Kağan, Sun Savunma Net, 30 Eylül 2019


Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun Sakarya’da yaptığı konuşma beraberinde birçok tartışmayı getirdi. “Meydan okuyorum” diyen Davutoğlu’nun işaret ettiği 07 Haziran 2015 ve 01 Kasım 2015’te yapılan milletvekili genel seçimleri arasında Suruç’tan Dağlıca’ya, Ankara’dan, Diyarbakır’a kadar birçok kentte yapılan eylemlerde emniyet güçleri ve sivil halka saldırılar gerçekleştirildi. AKP’nin kurulduğundan beri tarihinde ilk kez tek başına iktidar olamadığı seçim olan 07 Haziran’ın hemen öncesinde (05 Haziran) HDP’nin Diyarbakır mitinginde patlayan bombayla olaylar silsilesi başlar. Diyarbakır’da gerçekleştirilen İslami Devlet terör örgütü saldırısında beş kişi yaşamını yitirir.

Türkiye yeni seçimlere hazırlanıyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mart ayının başlarında Gaziantep’te Demokrasi Meydanı’nda toplu açılış ve temel atma töreninde konuştu: “Mevcut yönetim şekli bize uymuyor. Artık bu gömlek bize dar geliyor. Bu beden, bu gömleğe sığmıyor. Türkiye’nin her anlamda hızlanmaya ihtiyacı var. İhtiyacımıza uygun yeni bir yönetim sistemini tartışmamız lazım. Türkiye’nin ihtiyacını sağlayacak sistem başkanlık sistemidir. Anayasa hazırlıklarında komisyona sunmuştuk. Ama karşı durdular. Biliyorlar ki, sistem değişirse o zamanki ve şu anki iktidar yola devam eder. Davul sizin elinizde ama tokmak başkasında. Ne kadar değişiklik yaparsanız yapın, sistemin ruhundaki bozukluğu düzeltemiyorsunuz. Başkanlık sistemi demek, yeni anayasa demek. 07 Haziran’daki yeni seçimde Türkiye’ye başkanlık sistemini getirerek çözüm sürecini güçlendirecek misiniz? 400 milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün” ifadelerini kullanır.

Zamanın AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ise tek başına iktidara gelemedikleri 07 Haziran 2015 seçimleri sonrasında Van mitinginde; ‘‘AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz toroslar dolaşacak. Biz buraları faili meçhullere bırakmayacağız. Hiç merak etmeyin seksenli doksanlı yıllara dönmeyeceğiz. Huzur ve demokrasi operasyonu başlamak zorunda olduğunda, PKK bize saldırıldığında verdiğim talimat açıktı. Bu terör belasıyla mücadele edeceksin. Ama dedim ki hiç bir vatandaşımızın canına malına zarar vermeyeceksiniz. Biz ayırdık ama onlar ayırmıyorlar polisi de sivili de öldürüyorlar’’ diyordu.

Bu süreçte yaşanan saldırılar aynı zamanda ülkenin siyasi atmosferini yakından etkilemiş ve ülkede farklı siyasal gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. 07 Haziran 2015 ve 01 Kasım 2015 süreçleri aralığında yaşanan olağanüstü olayların neticesinde, siyasi tarihi boyunca ilk kez tek başına iktidar olamayan AKP’nin yeniden erken bir seçim ile tekrar iktidara gelmesini sağlamış, ardından dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun görevine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından son verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, 07 Haziran 2015 seçim süreci ile başlayan ve 01 Kasım 2015 erken seçim süreci ile sonlanan süreçte, tarihinin en kritik siyasi eşiğini geçirmiş, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi ve ardından 16 Nisan 2017 referandumu sonrasında, ülkenin 95 yıllık yönetim rejimi değişerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiştir.

Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil el-Arabi ve Arap Birliği üye ülkelerinin dışişleri bakanları ile İsrail saldırılarında yaralanan Filistinlileri hastanede ziyareti esnasında gözyaşlarına hâkim olamayan eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu. Kaynak: SonDevir

AKP Kaybediyor

07 Haziran 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 25’inci Döneminin 550 üyesini belirlemek için genel seçimler yapılır. Katılım oranı oldukça yüksektir; seçmenlerin %86,64’ü sandık başına giderek oylarını kullanır. Kesin sonuçlara göre AKP 258, CHP 132, MHP ile HDP ise 80’er milletvekili çıkarırlar. Hiçbir parti tek başına iktidar olmak için gerekli olan 276 sayısına ulaşamamıştır. AKP, 03 Kasım 2002 seçimlerinden beri ilk kez meclis çoğunluğunu kaybetmiştir.

Zorlu seçim kampanyalarının sonucu, 07 Haziran 2015 Pazar akşamı açıklanır. AKP 13 yıldır sürdürdüğü tek başına iktidarı HDP’nin %13,1 gibi bir oy oranı ile barajı geçmesi nedeniyle kaybetmiş ve oy oranı yüzde 40.92 olarak kalmıştır. CHP aldığı %24.78 oy oranı ile 2011 seçimlerine göre 300.000 civarı seçmeni partisine çekmeyi başarmış, MHP ise %16.25 oy oranı alarak pastadaki payını 3 puan artırmıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümeti kurma görevini başbakanlık görevini sürdüren AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na verir. Davutoğlu, daha çok uluslararası müzakerelerde kullanılan “istikşafi görüşme” (keşif amaçlı görüşme) tekniğini iç siyaset literatürüne sokarak CHP ile görüşmek üzere bir komisyon oluşturur. “Koalisyon görüşmesi” adı verilmeyen bu görüşmeler günlerce devam eder. CHP, sürecin sonunda AKP’den görüşmelerin hiçbir aşamasında “birlikte hükümet kuralım” teklifi gelmediğini açıklar.

18 Haziran’da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Bahçeli’ye, “Gel sen başbakan ol” çağrısı yapar. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise Kılıçdaroğlu’na sert bir tepki gösterir ve ‘‘Bizim kırmızı çizgilerimiz çok net. Biz daha ilk gün, bu çizgilerimizi çözüm sürecinin sona ermesi, 17-25 Aralık operasyonları sonucu ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzlukların hesabının sorulması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın anayasal çizgilerine çekilmesi ve başkanlık sisteminin tartışılmaya dahi açılmaması olduğunu belirtmiştik. Bu nedenle kimse kırmızı çizgiyle kırmızı koltuğu birbirine karıştırmasın. Bizim kırmızı çizgilerimiz çok net’’ cevabını verir.

Koalisyon görüşmeleri bir türlü sonuç vermez. Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu TBMM’de yer alan bütün parti liderleri ile görüşür. Millet, 13 yıllık iktidardan sonra AKP’ye tek başına iktidar olma görevi vermemiştir,  fakat %41 oy oranı ile parti hâlâ birinci sıradadır. Uzlaşıyı sağlayacak olan Davutoğlu’dur, fakat koalisyon kurma çabaları nedense bir türlü sonuç vermez.

07 Haziran – 01 Kasım 2015 Tarihleri Arasında Olanlar

Suruç Katliamı – 20 Temmuz 2015

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde, Kobani’ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada bir intihar saldırısı düzenlenir. İslami Devlet terör örgütünün düzenlemiş olabileceği ifade edilen saldırı sonucu en az 34 kişi hayatını kaybeder ve 102 kişi de yaralanır.

Eğitim Sen tarafından bir yıl sonra bu vahşi katliamın yıl dönümünde yayınlanan bildiri aşağıdadır.

Yaşama ve insanlığa düşman olan IŞİD’in tehdidi altındaki çocuklara umut olmak için onlara oyuncaklar götüren, çoğu tıp fakültesi, hukuk fakültesi, sosyoloji ve psikoloji öğrencisi olan, her biri ülkenin geleceğinde söz sahibi olabilecek olan gençlerimizi aramızdan alanların üzerine gidilmediği için katliamlar durmaksızın devam etmiştir.

Suruç katliamı ile başlayan katliamların arkasındaki güçleri ortaya çıkarmak, gerçek sorumluları tespit etmek için verilen tüm araştırma önergelerinin hükümet tarafından reddedilmesi katillerin daha da cesaretlenmesine ve yeni katliamlar yaşanmasına neden olmuştur. Aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen üzerindeki “gizlilik kararı”nın da etkisiyle Suruç katliamına ilişkin bir arpa boyu yol alınamamış olması dikkat çekicidir.

Suruç’ta yaşanan saldırının failleri ve onları büyüten, bugünlere getiren zihniyet bellidir. Suruç’ta hayatını kaybedenlerin katilleri sadece bombayı patlatanlar değil, o bombanın hiçbir engelle karşılaşmadan oraya girmesine seyirci kalanlar, IŞİD çetelerine kucak açanlar ve her türlü lojistik destek sunanlardır.

Eğitim Sen olarak Suruç’taki insanlık dışı bir yöntemle ve vahşice gerçekleştirilen katliamda hayatını kaybeden gençlerimizi bir kez daha saygıyla anıyor, katillerin ve sorumluların peşini bırakmayacağımızın bilinmesini talep ediyoruz.

Kalleş İnfaz – 22 Temmuz 2015

Suruç ilesinde 34 kişinin öldüğü kanlı saldırı sonrası Türkiye’yi hedef alan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Artık halkımız kendi güvenliğini almak durumunda. Tüm il ve ilçe teşkilatlarımız kendi güvenlik tedbirlerini almalıdırlar” açıklaması ve PKK elebaşı Cemil Bayık’ın “isyan çağrısı”nın ardından PKK’lı teröristler hain ve kalleş bir saldırıyla iki genç polisi şehit eder.

Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinin dış mahallelerinden Bahçelievler Mahallesi’ndeki bir apartmanın üçüncü katında yaşayan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Feyyaz Yumuşak ile Çevik Kuvvet’te görevli polis memuru Okan Acar, sabaha karşı evlerine giren PKK’lı teröristler tarafından yataklarında şehit edilir.

Şehit polisleri iki gün boyunca takip eden teröristlerden ikisi, havanın sıcak olmasından dolayı pencereleri ve balkon kapıları açık olan üçüncü kattaki eve tırmanarak girerken, diğer ikisi ise gözcülük yapar. PKK’lı teröristler, yataklarında uyumakta olan polislerden birini ensesinden, diğerini ise başından vurarak şehit eder. Teröristler, polislerin kimliklerini ve silahlarını da gasp ettikten sonra binadan ayrılır.

Lice -18 Ağustos 2015

18 Ağustos 2015 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde PKK terör örgütü üyeleri ile çıkan çatışmada 4 (dört) asker şehit olur. Valilik tarafından yapılan ilk açıklamada; ‘‘Diyarbakır-Bingöl Karayolu Lice mevki Fis Ovasında daha önceki günlerde karayolunu keserek vatandaşımızın seyahat özgürlüğünü engelleyen, yolda asker ve polis kaçıran, yola mayın döşemek suretiyle iki askerimizi şehit eden terörist unsurlara yönelik operasyon yapılmış olup operasyon sırasında bir askerimiz şehit olmuş, üç askerimiz de yaralanmıştır. Yaralı askerlerimizin tedavilerine devam edilmektedir” ifadeleri yer alır.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından açıklamada ise ‘‘18 Ağustos 2015 tarihinde, Bölücü Terör Örgütü mensuplarınca ulaşıma kapatılan Diyarbakır-Bingöl karayolunu ulaşıma açmak ve teröristleri gizlenmiş oldukları bölgede etkisiz hale getirmek maksadıyla, Jandarma Özel Harekât Timlerince gerçekleştirilen operasyonda yaralan ve hastanede tedavileri devam eden üç kahraman personelimizden Jandarma Teğmen Ubeyd Turan, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu menfur olaylarda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, şehidimizin değerli ailesine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır diliyoruz” ifadelerine yer verilir.

Pervari -19 Ağustos 2015

Bir gün sonra; 19 Ağustos 2015 günü ise Siirt’te devriye görevindeki askeri zırhlı araca bir saldırı düzenlenir ve 8 (sekiz) askerimiz daha şehit olur. Yol kenarına yerleştirilen tuzaklanmış bir bomba PKK’lı teröristler tarafından uzaktan kumandayla patlatılır. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde; “19 Ağustos 2015 tarihinde saat 14.10 sularında Siirt- Pervari yol emniyeti için görevlendirilen unsurlarımıza Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristler tarafından, daha önceden yol kenarına yerleştirilen El Yapımı Patlayıcı patlatılmıştır.

Patlama sonucunda kahraman 8 personelimiz şehit olmuştur. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu menfur saldırıda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır diliyoruz” açıklamasını yapar.

Dağlıca – 06 Eylül 2015

Genelkurmay Başkanlığının hain saldırı ile ilgili açıklamasında; ‘‘06 Eylül 2015 tarihinde Dağlıca-Yüksekova yolunun ulaşıma açılması maksadıyla yürütülen operasyonda, daha önceden bölücü terör örgütü mensubu bir grup terörist tarafından yol kenarına yerleştirilen el yapımı patlayıcıların patlatılması ile iki zırhlı aracımız ağır hasar görmüş, araçlarda bulunan Kahraman 16 silah arkadaşımız şehit olmuştur. Kahraman altı silah arkadaşımız ise hayati tehlikesi olmayacak şekilde yaralanmış, yaralıların tedavilerine hâlihazırda devam edilmektedir’’ Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu menfur saldırıda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır, saldırıda yaralanan Kahraman silah arkadaşlarımıza acil şifalar temenni ediyoruz” ifadelerine yer verilir.

Bir televizyon kanalındaki canlı yayında soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise saldırıyla ilgili olarak “Zırhlı araçlara mayınlı saldırı yapıldı. Genelkurmay Başkanımızın izahatları hakikaten üzücü. Temennim odur ki şu anda yapılacak açıklama ve onun ardından da tabii oradaki devam edecek olan mücadele çok daha farklı çok daha kararlı olacaktır. Hepimizin başı sağ olsun. Milletimizin başı sağ olsun, Allah sabırlar versin” açıklamalarını yapar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sözlerini “Eğer 400 milletvekilini alacak ve Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı” diyerek sürdürür.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Dağlıca’daki saldırının ardından Twitter’da yaptığı açıklamada, “Her gün şehit haberleri ile yüreğimizin yandığı bu ortamda bile, 400 vekil hesabı yapan Cumhurbaşkanı’nın utancı tüm ülkeye yeter! Dağlıca’da yüreğimize ateş düştü. Her gün aynı acı… Bu acıyı bize yaşatanlara da kandan, gözyaşından beslenenlere de lanet olsun!” ifadesini kullanır.

Iğdır – 08 Eylül 2015

Iğdır Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye ile Azerbaycan’ın Nahcivan Özerk Bölgesi arasındaki Dilucu Sınır Kapısı’nda görev yapan memurlar ile Aralık ilçesine atış eğitimine giden özel harekât polislerini taşıyan dört araçlık konvoyun Hasanhan köyü mevkiinden geçişi sırasında teröristlerce düzenlenen saldırı sonrasında geniş çaplı bir soruşturma başlatır. Olay yerinde toplanan delillerin analiz edilmesi sonucunda, polis araçlarının dışında başka bir araca ait parçalara rastlanır. Bu yönde genişletilen soruşturmada, saldırının yüksek miktarda patlayıcı yüklü bir kamyonetle gerçekleştirildiği belirlenir.

Iğdır Valiliği, Iğdır’dan Dilucu Sınır Kapısı’na giderken Hasanhan Köyü yakınlarında, PKK’lı teröristlerin yola önceden döşedikleri yaklaşık bir ton bombayı uzaktan kumanda ile patlatmasıyla şehit olan 13 Emniyet görevlisi ile ilgili yazılı bir açıklama yapar. Vali Davut Haner tarafından yapılan açıklamada aşağıdaki ifadeler yer alır:

“8 Eylül günü saat 08.45-09.00 sıralarında Iğdır- Aralık yolu Çamurlu Köyü mevkiinde terör örgütü mensupları tarafından Dilucu Kara Hudut Kapısında vatandaşlarımıza hizmet veren görevli polis memurlarını taşıyan servis aracı ile bu araca koruma görevi yapan Özel Harekât Şube Müdürlüğü’ne bağlı iki adet zırhlı araca bombalı saldırı yapılmıştır. Yapılan saldırı sonucu 13 polisimiz şehit olmuş, bir Özel Harekât Polis Memuru ise hayati tehlike arz etmeyecek şekilde yaralanmıştır. Olay akabinde başlatılan operasyonda, olayla ilgisi olduğu düşünülen iki kişi yakalanmış ve operasyonlar devam etmektedir. Devletimizin ve Ülkemizin birlik ve beraberliği için gece gündüz demeden görev yapan kahraman polislerimize yapılan bu hain saldırıyı esef ve şiddetle kınıyorum. Şunu asla ve asla unutmayalım ki; vatanımızı bölmeye, birlik ve beraberliğimizi yıkmaya hainlerin gücü yetmeyecektir. Bu vesile ile Iğdır Halkı adına Merhumlara Allahtan Rahmet acılı ailelerine ve yakınlarına sabır, metanet ve başsağlığı diliyorum.”

Ankara Tren Garı – 09 Ekim 2015

KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin de aralarında bulunduğu, çok sayıda siyasi parti ve derneğin destek verdiği ‘‘Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’’ kana bulanır. Grubun toplandığı Ankara Garı’nda sabah saat 10.04’te üç saniye arayla iki canlı bomba kendini patlatır. Ortalığın kan gölüne döndüğü patlamalarda 95 kişi hayatını kaybederken, 48’i ağır 246 kişi ise yaralanır. Patlamanın ardından ceset parçaları üç kilometrelik alana yayılır.

Patlama sonrasında bir kadının tepkisi. 10 Ekim 2015. Ankara. Kaynak: abcNEWS

Görgü tanıklarının verdiği bilgilere göre ilk patlama HDP’li grubun toplandığı alanda, ikinci patlama ise bazı siyasi dergi çevrelerinin bulunduğu alanda meydana gelir. İlk belirlemelere göre iki canlı bomba, dokuz metre mesafede ve üç saniye aralıklarla kendilerini patlatır. Yüksek basınç ve büyük gürültüyle meydana gelen patlamanın etkisiyle yüzlerce kişi sağa sola savrulur. Garın camları kırılır ve çevredeki birçok araçta büyük hasar meydana gelir.

Beş bine yakın insan patlamanın ardından çok büyük şok yaşar. Birçok yaralı olay yerinden kaçarak girdiği şokun etkisiyle banliyö trenine sığınır, bazıları yoldan geçen arabalarla olay yerinden süratle uzaklaşır. Yaralananların bazıları ise olay yerinden kaçarken patlama noktasından metrelerce ileride hayatlarını kaybeder. Patlamadan 1,5 saat sonra kriminal olay yeri inceleme ekibi alana gelir. Polisin, güvenlik şeridi oluşturmasının ardından, Ankara Adliyesi’nde görev yapan dört Başsavcı vekili ve 16 savcı olay yerine gelerek incelemelerde bulunur.

Patlama alanına gelen Adalet Bakanı Kenan İpek, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, İçişleri Bakanı Selami Altınok patlamanın olduğu yerde incelemelerde bulunur. Çevredeki vatandaşlar “Katil devlet” sloganları atıp bakanlara tepki gösterir ve ellerindeki pet şişeleri bakanlara fırlatır. Tepkiler üzerine bakanlar olay yerini terk ederler.

Seçime Doğru

YSK, 7 Haziran 2015’te yapılan milletvekili genel seçimi sonrasında 45 gün içinde Bakanlar Kurulu’nun oluşturulamaması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa’nın 104’üncü ve 116’ıncı maddeleri uyarınca seçimlerin yenilenmesine karar vermesi üzerine seçimlerin 1 Kasım’da yenileneceğini ilan eder ve seçimler yapılır.

AKP Haziran’dan Kasım ayına kadar geçen beş aylık süre içerisinde hanesine beş milyona yakın oy katar. Buna karşın MHP iki milyon, HDP ise yarım milyondan fazla oy kaybına uğrar. Dramatik bir değişim yaşanmayan tek parti CHP olur.

Dr. Sezgin Tüzün bir yazısında şöyle sorar; ‘‘İnsan hayatı ucuzlar yaşam pahalılaşırken, özgürlükler biter korku yaygınlaşırken, sevgi yerini nefret söylemine terk ederken, şeffaflık kuyuya düşüp karanlık tavan yaparken, ya sev ya terk et şiarından, ya sev ya da öl’e terfi edilirken, iktidar partisi son dört yılda yurtiçi kayıtlı seçmen bazıyla 8,3 puan, son 15 ayda ise 2,9 puan oy yitirirken, ne oldu da, aynı iktidar partisi 145 günde, oy kaybı sürecini durdurup, 8,3 puan oy artırmayı ve geçerli oyların da yaklaşık yarısını almayı başardı?

Dr. Tüzün’ün değerlendirmelerine göre; seçimler arasındaki seçmen kaymaları toplamını ve büyüklükleri anlayabilmek için, önce son dört seçimdeki oyların sayısal dağılımlarına, partiler ve oy kullanma düzeyi açılarından bakmakta yarar vardır. Kayıtlı yurtiçi seçmen sayısı Haziran 2011’den Kasım 2015’e yaklaşık 3 milyon 900 bin artmıştır Ama ne güzel ki seçemeyen sayısı, yani oy kullanmayan seçmenlerle, kullandığı oyu geçersiz sayılanların toplamında, sadece 105 bin dolayında bir yükseliş olmuştur. Bu da Haziran 2011 seçimiyle, Kasım 2015 seçimi arasındaki geçerli oy artış miktarının artan seçmen sayısı kadar olmasını sağlamıştır. Bunun anlamı Kasım 2015 seçimlerinde hem katılım yükselmiş, hem de seçimde oyları iptal edilen seçmen sayısı azalmıştır.

Yıllar sonra zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu; “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar, açık söylüyorum. Neden mi? Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden, aylardan biri 07 Haziran – 01 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” açıklamasını yapacaktır.

Davutoğlu açıklamalarını sürdürür ve ‘‘Bakınız, partiler ve siyasi hareketler tavanda bölünmez. Tavanda bölünmüşse ciddi bir sıkıntı değildir. Bizim hareketimizde de iki kez bölünme oldu, ama eğer tabanda bir kayma varsa işte tehlikeli olan odur. Yüzde 15’lik kitle bir başka yere doğru gitmişse, kimse bunu engelleyemez. 1 Kasım 2015’te, biz Türkiye’de yüzde 49,5 oy aldık. Şimdi Cumhur İttifakı olarak yüzde 44 oy aldılar. Yüzde 8 ile 10 oy oranı MHP’ninse AK Parti’nin oy oranı yüzde 34’lere çekilmiştir. Sorulması gereken soru; ne yanlışlar yaptık ki parti bu banda geriledi ve bir kopuş yaşandı?’’ diye sorar.

”7 Haziran günü maalesef tek başına iktidar olma şansı olmayınca terör odakları ve onların arkasındaki parti Türkiye zaafa düştü zannıyla gemi azıya aldı. 7 Haziran-1 Kasım tarihleri arasını silmek, bütün o mücadelenin bizim talimatımızla başladığını unutturmak istiyorlar. MHP’den suçlamalar geliyor. Biz mücadele ederken 17 Ağustos’ta götürdüğümüz 4 hükümet teklifine de hayır dedi ve bizi terörle mücadelemizde tek başımıza bıraktılar.”

Ümit Kıvanç bir değerlendirmesinde: ‘‘Ahmet Davutoğlu, toplumumuza ve insanlığa yaptığı kötülüklerden sonra, bir dünyevî tövbe ve istiğfar sürecine girmiş görünüyor. “Bekâ endişeleri demokrasiyi askıya alma heveslerinin gerekçesi olamaz. Aksine devletimizin bekasının temeli demokratik meşruiyettir,” yollu sözlerinde ne derece samimidir, henüz bilmiyoruz. Tabiî Hitler’in koca milleti tek hedef etrafında birleştirip seferber ederek yarattığı millî güce hayran, dünyaya hâkim olma peşindeki bir Türkçü-İslâmcı olarak samimiyetle çoğulcu demokrasi ve hukuk devleti ister hale geldiyse bundan memnun olunur. Ama inanılır olması için sıkı özeleştiriyle işe başlaması lazım. Bu da diline pelesenk ettiği “değerler”le uyuşur mu, şüpheliyim. Yayımladığı metin hakkında ilk denecek olan şudur: Politika yapamayacağının kanıtı. Bunca beklentiden sonra, ancak biz gazetecilerin ve görevi-konumu icabı bizim gibi mecbur olan birkaç kişinin okuyacağı uzunlukta bir nutuk metniyle ortaya çıkması, tanıdığını, bildiğini, çok yakından ilişkide olduğunu vehmettiği toplumsal ortamımızla uzaktan yakından alâkası bulunmadığını ve Türk sağının kurtlarının çakallarının kendisini ilk hamlede ham yapabileceğini gösteriyor’’ ifadelerini kullanır.

İrfan Aktan’ın değerlendirmesi ise; ‘‘Erdoğan’ın mevcut yolunun taşları döşenirken Davutoğlu aktif bir çıraktı. Sonra işine son verildi, çünkü Erdoğan, Davutoğlu’nun çıraklıktan ustalığa geçme hırsına tahammül etmedi. Aynı zamanda da Erdoğan açısından çözüm sürecinin bitirilmesi sonrasında yeni bir ittifaka gitme ihtiyacı hâsıl oldu. O yüzden Erdoğan’ın Davutoğlu’nun dilekçelerini de açıp okuyacağını bile pek zannetmiyorum’’ şeklindedir.

Bu makaleyi PDF formatında okumak için BURADAN indirebilir ya da online olarak okuyabilirsiniz.

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.