savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3679
EURO
35,1021
ALTIN
2.325,03
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
21°C
Ankara
21°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
24°C
Pazar Açık
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
26°C

İktidar Formülü

İktidar Formülü

İktidar Formülü

 

Osman Başıbüyük, Sun Savunma Net,  30 Ekim 2018

 

Cumhur İttifakı MHP’ye Yaramadı

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “Cumhur İttifakı” teklifinin AKP tarafından kabul edilmesiyle gerekli yasal değişiklikler yapılarak 24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerinde ittifakın önü açıldı.

Seçimden AKP-MHP Cumhur İttifakı galibiyetle çıktı. Bir önceki milletvekili seçimlerine göre AKP %6,94 oy kaybetmesine rağmen Erdoğan, %52,59 oy alarak Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olmayı başardı.

%10 barajının altında kalma tehlikesi sebebiyle ittifak arayışına giren MHP ise %11,90 oy alarak büyük bir sürpriz yaptı. Siyaset sahnesine 24 Haziran seçimleriyle giren İYİ Parti aldı %9,96 oyun çok büyük bir kısmını MHP tabanından almıştı. Buna rağmen MHP’nin oy oranını koruması, AKP’den MHP’ye oy kayışı olarak yorumlandı.

MHP, 600 üyeli parlamentoya 49 milletvekili sokmayı başarmıştı ama Cumhur İttifakının kendisine siyasi bir katkısı yoktu. Devletin dağıttığı pastadan yeterince pay alamıyordu. Üstelik AKP’ye verilen koşulsuz destek, 16 yıllık Erdoğan iktidarının tüm kötü icraatlarına MHP’yi de ortak etmiş oluyordu.

Ekonomi Kötüye Gidiyor

Erdoğan, 24 Haziran seçimleri öncesinde mitinglerde halka şöyle seslenmişti: “AK Parti’nin bugüne kadar kazandığı 12 seçimin her biri hayati derecede önemliydi. Ama 24 Haziran seçimleri Türkiye için bir milat olacak. Seçimlerin ardından cumhurbaşkanı hükümet sistemiyle şahlanış ve yeniden yükseliş idealimiz tüm unsurlarıyla hayata geçecek“.

Ama ne yazık ki seçimden sonra şahlanan ve yükselişe geçen Türkiye değil Dolar oldu. AKP, seçim vaatlerini gerçekleştirmek için 100 günlük program açıklamıştı. 100 günde bütün sorunları çözeceklerdi, sorunlar ona katlandı.

Seçimin erkene alınma sebebi ekonominin kötüye gitmesiydi. Tahmin edildiği gibi de oldu. Ekonomik kriz, seçimden hemen sonra kendisini gösterdi. AKP hükümetleri, devletin gelir kaynaklarını, üretim, tasarruf ve yatırıma yönelik politikalar yerine tüketim ekonomisine dayandırdığı için Türkiye dış kaynaklı sıcak para akışına mahkûm hale gelmişti. Dolayısıyla yapısal nedenlere dayalı bu krizin birkaç senede atlatılması mümkün değil. Üstelik daha ekonomik krizin başındayız.

 

 

Erdoğan, yerel seçimler yaklaştığı için krizi yokmuş gibi göstermeye çalışıyor. Doları dizginleyebilmek için bu ay küresel piyasalardan tefeci faizi ile 2 milyar dolar borç aldı. Bu borçlanmayı Damat, “2018 yılı dış finansman programı çerçevesinde tahvil ihracı” olarak anlatıyor. Bir şey ihraç ettiğiniz falan yok; %7,5 gibi astronomik bir faiz oranıyla borç dileniyoruz. Erdoğan’ın, başka bir seçeneğinin olmadığını, kendi siyasi geleceğini kurtarmak adına yeni borçlanmalar ile borcu öteleyip büyüterek, gelecek kuşakların sırtına yükleyeceğini, bu süreçte devletin giderek zayıflayacağını “Reis Yenildi” başlıklı yazımızda anlatmıştık. Öyle de oluyor

Erdoğan yine seçim öncesinde büyük vaatlerde bulunacak, Türkiye şahlandı, uçtu, uçuyor diyecek. Fakat gerçekler değişmeyecek. Yerel seçimlerden sonra Türkiye duvara çarpacak; gerçek krizle o zaman yüzleşeceğiz. Herkes gibi Cumhur İttifakı ortağı MHP de bu durumun farkında.

Cumhur İttifakı Yıkılıyor

Yerel seçimlerde ekonomik krizin etkisiyle AKP’nin oy kaybetmesine kesin gözüyle bakılabilir. Dolayısıyla AKP’nin, MHP’ye geçmişte olduğundan daha çok ihtiyacı var. Bu durumun farkında olan Bahçeli, ittifak sayesinde yerel seçimlerde belediye sayısını artırmayı umuyordu. Ancak MHP’nin belediye kazanabileceği yerlerde bile AKP oylarının daha fazla olması, AKP teşkilatlarını hiçbir belediyeden vaz geçmeye ikna edemedi. Ayrıca Erdoğan’ı, MHP’ye oy kaptırma korkusu sardı. Milletvekili seçimlerinde yaşanan oy kayması yerel seçimlerde de artarak devam edebilirdi.

 

 

Yerel seçimlere yönelik Cumhur İttifakı’nın nasıl yürütüleceği kurmaylar arasında tartışılırken, MHP’nin af teklifine Erdoğan’ın kapıları kapaması ve Danıştay’ın öğrenci andının önünü açan kararına Bahçeli’nin verdiği tam destek, iplerin kopmasına yol açtı.

Bahçeli grup toplantısında; “Mart seçimlerinde herhangi bir ittifak ihtimali kalmamıştır” diyerek ittifak arayışına son noktayı koydu.

Erdoğan da aynı gün yaptığı grup toplantısında, “MHP çok farklı bir tercihte bulunmuştur, o zaman herkes kendi yoluna” ifadelerini kullanarak ittifak arayışının bitişini onayladı.

Erdoğan’ın İsteyebileceği Bir Şey Kalmadı

Şimdi asıl konumuza yavaş yavaş geliyoruz. Ama önce birkaç hususun daha altını çizelim. Erdoğan, her seçimde halktan daha fazlasını istedi. Beni tek başına iktidar yapın dedi. 16 senedir tek başına iktidar. Beni Cumhurbaşkanı yapın dedi. Halk onu da yaptı. Yetmez, bütün yetkiler benim tekelimde olsun istedi. Halk onu da verdi. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle tek adam oldu. İlk icraatı kasanın anahtarını damada teslim etmekti. Artık Erdoğan’ın halktan isteyebileceği daha büyük bir şey kalmadı. Bu onun için büyük bir handikap. Bu seçimde ne isteyecek? Üstelik artık gündemi de belirleyemiyor. Taarruzda değil savunmada.

MHP’nin af teklifi onu zor durumda bıraktı. Taşrada MHP’nin sempati topladığı söyleniyor. Ama asıl golü, Danıştay attı. Erdoğan, Danıştay’ın Andımız’ın okullarda okunmasının önünü açan kararını hemen temyize götürdü. Danıştay, kararındaki Anayasa’ya da atıfta bulunan gerekçeler çok haklı. Erdoğan, bu itirazından bu sefer siyaseten zararlı çıkacak.

Bütün dünyada milliyetçilik/ulusalcılık ideolojisinde bir tırmanış var. Hele ticaret savaşlarının başladığı günümüzde bu eğilim artarak devam edecektir. “Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız” diyen Erdoğan, çukur-hendek savaşlarından sonra Kasım 2015 seçimleriyle birlikte, Türk milliyetçiği üzerinden politika yürütüyordu. Şimdi Andımız’a karşı çıkarak Kürt kökenli seçmenlerin oylarına göz kırpması, ümmetçilere iyi gözükmeye çalışması ters tepecektir. AKP, zaten Güneydoğu’da pek varlık gösteremez. HDP, kayyumlara kaptırdığı belediyeleri geri alacaktır. Batıdaki büyük şehirlerdeki HDP seçmeni ise genelde eğitimli ve sol görüşlüdür, AKP’ye oy vermez.

İttifak Senaryoları

Şimdi gelelim asıl konumuza. Eğer Cumhur İttifakı devam etmezse AKP ile MHP, yerel seçimlerde birbirinin en büyük rakibi olacak. Çünkü her iki tarafta milliyetçi muhafazakâr seçmene hitap ediyor. DYP ve ANAP’ın 2002 seçimlerinde merkez sağ seçmenin oylarını bölerek baraj altı kalmalarının bir benzeri, bu yerel seçimlerde AKP ve MHP’nin başına gelebilir.

Bu kaderi hazırlamak CHP ve İYİ Parti’nin elinde. Yapılacak iş aslında çok basit.  Ana muhalefet partisi olarak CHP inisiyatif alarak İYİ Parti ve MHP’ye yerel seçimler için ittifak teklif etmelidir. Bu üç partinin iş birliği büyük şehir belediyelerinin belki de tamamının AKP’den alınmasıyla sonuçlanacaktır.

2014 yerel seçim sonuçları ve bu Haziran’da gerçekleşen milletvekili seçim sonuçları incelendiğinde, 3 parti arasında örnek alınan 10 ilde şöyle bir paylaşım yapılabilir: Adana, Balıkesir ve Manisa’da MHP adayı; Ankara, Bursa ve Denizli’de İYİ Parti adayı, Aydın, Eskişehir, İstanbul ve İzmir’de CHP adayı desteklenebilir. Bu strateji ile 10 büyük şehrin tamamını AKP’nin elinden almak mümkündür. Eğer partiler bu ittifaka yaklaşmaz ve hepsi tek başlarına seçime girerlerse, bahse konu şehirlerin çoğunu yine AKP alacaktır.

MHP’nin 3’lü ittifaka evet demesi Cumhur İttifakı’nın tamamen bitmesi anlamına gelir. Bahçeli, bunu göze alabilir mi? Bilemiyoruz! Bahçeli’nin tercihi, seçime tek başına girmek yönünde olursa, bu sefer CHP-İYİ Parti 2’li ittifakının önü açılacaktır. Çünkü AKP’nin oylarını bölecek olan MHP, CHP-İYİ Parti 2’li ittifakına hizmet eder.

2’li ittifak alternatifinde, Adana, Balıkesir, Bursa, Denizli ve Manisa’da İYİ Parti adayı, Ankara, Aydın, Eskişehir, İstanbul ve İzmir’de ise CHP adayı desteklenebilir. Bu seçenekte de 10 büyük şehirden 7 veya daha fazlasının AKP’nin elinden alınması hiç de zor değildir. 2’li ittifaka HDP seçmeninin de dolaylı desteği olacaktır. Batı şehirlerinde HDP seçmeninin büyük çoğunluğu AKP ve MHP’ye oy vermeyeceğine göre ya 2’li ittifakın adayını destekleyecek veya sandığa gitmeyecektir. Sandığa gitme durumu 2’li ittifaka yarar.

AKP’yi ayakta tutan asli unsur belediyelerdir. Belediyelerdeki ekmek kapısının kesilmesi ciddi seçmen kaybına sebep olur. AKP, önemli sayıda büyük şehir belediyesini kaybederse, büyük ihtimalle Erdoğan 2023’ü göremez. Erken seçim kaçınılmaz olur.

Devleti Neremizle Yöneteceğiz? Artık Bu İşe Bir Karar Verelim!

Bahçeli’nin Mart seçimlerine Cumhur İttifakı ile gidilmeyeceğini açıklamasıyla, yukarıda açıklamaya çalıştığımız senaryoların hayata geçebilecek olma ihtimali, birilerini panikletti. Sosyal medya üzerinden hemen Bahçeli hakkında çok iğrenç bir karalama kampanyası başlatıldı. Bahçeli’yi sevip sevmememiz önemli değil. Kimsenin özel hayatı bir başkasını hele hele bizi hiç ilgilendirmez. Yazılanların doğru olup olmadığının da bir önemi yoktur. Önemli olan şantaj mekanizmasının siyaseti dizayn etmek için halen kullanılıyor olmasıdır.

2011 seçimleri öncesinde Deniz Baykal ve 10 üst düzey MHP’li yöneticinin kasetlerinin servis edilmesinin tek başına FETÖ’nün işi olmadığını, Kumpas davalarını sadece CIAmaatin tasarlamadığını, yerli işbirlikçilerin halen görevde olduğunu anlıyoruz.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yönelik karalama kampanyasını başlatanların temelde iki hedefi olabilir: 1) Cumhur İttifakından ayrılan Bahçeli’yi yıpratarak, AKP’den MHP’ye olası oy geçişlerini azaltmak, 2) Bahçeli’yi Cumhur İttifakına geri dönmeye zorlamak.

Birinci ihtimalin arzu eden sonucu verebilmesi için eğer varsa bir kaset, seçim öncesi piyasaya sürülmesi gerekir. Böylece Kasetin doğru olup olmadığını hep birlikte görerek öğrenmiş oluruz. İkinci ihtimalde ise Bahçeli, AKP’ye karşı bu kadar söz söyledikten sonra, doğru düzgün bir şeyler almadan, Cumhur İttifakına geri dönerse, kasetin doğruluğu yönünde bu sefer kendisi çok güçlü bir intiba yaratmış olur.

Bu arada şantajın ters tepme ihtimalini de unutmamak gerek. FETÖ’nün 17-25 Aralık operasyonları esnasında, kantarın topuzunu kaçırıp, devletin en gizli toplantısında, MIT müsteşarının “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi yaratırım.” sözlerini sosyal medyaya servis etmesi, esen rüzgârı tam tersi yöne çevirmişti.

Son söz: Rüzgâr artık AKP aleyhine esiyor, döndürmek pek mümkün olmaz…

 

https://secim.haberler.com/

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.