savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3271
EURO
35,0620
ALTIN
2.297,63
BIST
9.008,28
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
20°C
Ankara
20°C
Az Bulutlu
Cuma Açık
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
23°C
Pazar Açık
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
25°C

Güvenli Bölge Kimi Koruyor?

Güvenli Bölge Kimi Koruyor?

Güvenli Bölge Kimi Koruyor?

Levent Kağan, Sun Savunma Net, 10 Eylül 2019

Türkiye – Suriye sınırında oluşturulacak Güvenli Bölge fikri sanıldığının aksine; Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump’ın ‘‘Kürtleri vururlar ise Türkiye’yi ekonomik olarak yıkıma uğratacağız. 20 mil genişliğinde bir güvenlik bölgesi oluşturacağız’’ tehdidi sonrasında ortaya çıkmamıştır. Güvenli Bölge fikri, Türkiye tarafından 2011 yılından beri dile getirilmektedir.

Derinliği hâlâ tartışma konusu olan güvenli bölgede halen Suriye Demokratik Güçlerinin silahlı unsuru olan YPG kuvvetleri kontrolü elinde bulundurmaktadır. Ve YPG, Türkiye tarafından silahlı terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olarak görülmektedir. Türkiye’nin niyeti; Kürt savaşçılardan temizlendiğinde ülkede bulunan yaklaşık dört milyon Suriyeli mülteciyi bu topraklara yerleştirmektir.

Güvenli Bölgenin, özellikle derinliği konusundaki anlaşmazlığın yanı sıra Türkiye’nin Rus yapımı S-400 hava savunma silah sistemlerini tedarik etmesi de iki ülke arasındaki problemlerin başında gelmektedir ve ABD yönetimi Türkiye’yi F-35 programından çıkarmış durumdadır.

YPG unsurları, Suriye’ye ait oldukça geniş topraklarda kontrolü ellerinde tutmayı arzulamaktadır. Bu bölgede zengin petrol ve doğal gaz kaynakları da bulunmaktadır. ABD tarafı, İslami Devlet terör örgütünün bölgede yeniden güç kazanmaya başladığını iddia etmekte ve en yakın müttefikleri olarak gördükleri YPG unsurlarının Türk ordusu karşısında ezilmesini arzu etmemektedir.

Suriye yönetimi ise oluşturulan güvenli bölgeyi toprak bütünlüğü ve bağımsızlığının ihlali olarak görmekte ve ABD ile Türkiye’yi şiddetle kınamaktadır. Rusya ve İran tarafından desteklenen Suriye yönetimi, İdlib eyaletindeki saldırılarını yoğunlaştırmış durumdadır ve Assad’ın hedefi bütün Suriye topraklarında kontrolü yeniden ele geçirmektir.

Türk Silahlı Kuvvetlerine ait unsurlar Suriye sınırından sadece birkaç kilometre içeri girerek ABD Ordusu unsurları ile müşterek kara devriyelerine başladılar. Türk tarafı 30 kilometre kadar derinliğe gitmeyi arzu etmekte, fakat Amerikalılar bu talebe hâlâ direnmektedir.

Amerikan tarafının önceliği İslami Devlet terör örgütü ile savaşan YPG unsurlarının korunması ve IŞİD ile savaş, 2016 ve 2018 yıllarında kuvvetlerini iki kez Suriye topraklarına gönderen Türk tarafının önceliği ise sınırından terör unsurlarını uzaklaştırmaktır.

Trump yönetiminin ABD kuvvetlerini Suriye’den çekmesi durumunda, bölgede asıl oyuncu konumuna geçecek olan Rusya ve İran’ın destekleri ile uzun vadede kazanan Assad olacak gibi görünmektedir. Nitekim İdlib eyaletinde saldırılarını yoğunlaştıran Suriye Arap Ordusu, binlerce mültecinin kuzeye doğru yönelmesine neden olmuştur.

Türkiye-Suriye sınırında, Fırat Nehri doğusunda tesis edilmeye çalışılan Güvenli Bölge, ABD kuvvetlerinin bölgeden çekilmesi sonrasında YPG unsurlarını Türk ordusundan korumak maksadıyla oluşturulmuş gibi görünmektedir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan – Güvenli Bölge Açıklaması

Nitekim Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da güvenli bölge konusunda yaptığı açıklamada: ‘‘Suriye sınırını büyük ölçüde güven altına aldık. Anlaşılan o ki; müttefikimiz bizim için değil terör örgütü için güvenli bölge oluşturmanın peşinde. Böyle bir anlayışı reddediyoruz. Hiç kimse masum insanları terör örgütlerinin veya zalim rejim güçlerinin tehditleri altında yaşamaya mecbur bırakamaz.

Ne Fırat’ın doğusunda ne de İdlib’de insanlık dışı böyle bir duruma müsaade etmeyeceğiz. Bize bu mücadelede gereken destek verilmezse, ülkemizdeki mültecilerin önünü alamayız. Eylül ayı bitmeden Fırat’ın doğusunda kendi askerlerimizle fiilen güvenli bölge oluşumunu başlatmamış olursak, artık kendi yolumuza gitmekten başka çaremiz kalmayacaktır. Bu iş öyle 3-5 helikopter uçuşuyla göstermelik birkaç yüz askerin bölgede bulunmasıyla olacak iş değildir. Orada bir milyon kişiyi iskân etmek için tüm bölgeyi fiilen güvenli hale getirmiş olmalıyız. Bunun için ne kadarlık bir güç gerekiyorsa o kadarını kullanmakta kararlıyız. Bölge halkı zaten bizim yanımızda olacaktır’’ ifadelerini kullanmaktadır.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar – Güvenli Bölge Açıklaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatları kapsamında Türkiye’nin güneyinde bir terör koridorunun oluşturulmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Akar, “Bunun için ne yapılması gerekiyorsa ‘Ölürsem şehit, kalırsam gazi’ anlayışı içinde yerine getireceğiz.” diye konuştu. Güvenli Bölge çalışmalarına da değinen Akar, şunları söyledi:

“Başlangıçtaki görüşmelere ‘Oraya hiçbir şekilde Türk askeri giremez’ diye başladılar. Temaslar bir ay, iki ay devam etti. En son ağustostaki görüşmelerde belli bir program dâhilinde, belli bir takvim üzerinde genel bir mutabakat oluştu. Biz Münbiç’i de Rakka’yı da unutmadık, verilen sözlerin tutulmadığını da unutmadık. Bunlar olmadığı için biz Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekâtlarını tek başımıza yaptık. Bu konudaki kararlılığımız gayet açık.”

Yapılan takvim kapsamında Birleşik Müşterek Harekât Merkezi’nin Akçakale’de faaliyete geçtiğini hatırlatan Akar: “Orada bir Türk general ve bir ABD’li general ile onlara bağlı subaylar çalışmalara başladı. Önce İHA, sonra helikopter uçtu. Üçüncü müşterek helikopter uçuşunu gerçekleştirdik. Helikopter uçuşlarını tahkimatın tahribi dâhil arazide yapılan, yapıldığı iddia edilen her şeyi bizzat görmek için bir imkân ve fırsat olarak değerlendiriyoruz. Müşterek kara devriyesinin de 8 Eylül’de başlamasını planladık. Buraya ilişkin bir genel mutabakat var. Bu çerçevede belirlenmiş faaliyetlerin belli bir sıra ve tempoda yapılmasını bekliyoruz, bu konuda ilerlemeyi arzu ediyoruz.”

Bizler bakanlar olarak, Genelkurmay Başkanımız, kuvvetlerimiz, heyetlerimizdeki general, amiral, subay, astsubaylarımız muhataplarına tekrar tekrar şunu söylüyor, ‘Gecikmeye, oyalanmaya tahammülümüz yok’. Niye? Çünkü geçmişteki olayları unutmadık. Dolayısıyla biz bir an önce üzerinde mutabık kaldığımız, teröristlerin geri çekilmesi, ağır silahların toplanması, tahkimatın tahrip edilmesi, orada müşterek devriyelerin başlaması, devriye üslerinin kurulması, uçak faaliyetlerinin bir an önce başlaması, helikopter ve İHA faaliyetlerinin sürdürülmesi… Bu konuda ısrarlıyız, kararlıyız. Biz bu şekilde bu olayın gitmesi ve ülkemizin güneyindeki bu terör koridorunun tahribinden yanayız. Sınırlarımızın güvenliği, 82 milyonun emniyeti için çalışıyoruz. Beraber çalışalım. Olmadı mı, olmuyor mu? O zaman da B planımız da C planımız da hazır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da tekrar tekrar söylediği gibi biz stratejik ortaklık, müttefiklik ruhuna uygun, birlikte terörle mücadeleyi yapmak istiyoruz. Biz sonuna kadar görüşmeler yoluyla, mutabakatla bu işi götürmeye çalışıyoruz ama bu hep böyle olacak, hep bekleyeceğiz değiliz. Böyle bir şey yok.”

SURİYE arşivleri | Sun Savunma.Net

Suriye hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz “SURİYE” kategorisindeki diğer makalelelerimizi bu linkten okuyabilir ve paylaşabilirsiniz.

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.