savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3283
EURO
35,0825
ALTIN
2.307,85
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
21°C
Ankara
21°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
24°C
Pazar Açık
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
26°C

Chambord Şatosu

A+
A-

 

FRANSA ŞATOLARI

CHAMBORD ŞATOSU ve CHEVERNY ŞATOSU


Yazı ve Fotoğraf: Olay Salcan, Sunsavunma.net, 1 Nisan 2020

 

Fransa’nın Loire Vadisi’nde 200 adet şato var. Bu şatoların bu vadide yapılma nedenlerinin ne olabileceğinin cevabı, vadiyi gidip görünce daha iyi anlaşılıyor. Herşeyden önce iklim yumuşak. Kuzey Fransa’nın sert ikliminden sonra daha keyifli. Doğal ortam, son derece güzel. Nehirler, bağlar, ormanlar ve avlanacak bir çok av hayvanı.

Soyluların kaçamaklarını rahatlıkla yapabilecekleri kadar gözden ırak ve en önemlisi güvenlikli bölgeler. O zamanlar eğlence ve hoş vakit geçirmek için çeşitlilik kısıtlı. Kral ve soylular da şehrin dışında bu şatoları yaparak halk ve paparazilere görünmeden hayatlarına renk ve farklılık katmaya çalışmışlar.

Ortaçağda inşa edilen şatolarda daha ziyade güçlü savunma maksatları da göz önüne alındığından daha sonraki mimari tasarımlarında bir kalede olması gereken bazı özellikler de ilave edilmiş. Bu nedenle de geniş bir bahçe ve şatoyu çevreleyen su hendekleri kalelerde olduğu gibi bu yapılara eklenmiş.

Bu şatolar, maddi imkanların el verdiği ölçüde büyüklü küçüklü yapılmışlar. Çeşitli nedenlerde dolayı da zaman zaman el değiştirmişler.

CHAMBORD ŞATOSU

Çok sayıdaki bu şatolardan birisi de, Chambord şatosu (ChateauduChambord). Fransız Rönesans’ının en büyük örneklerinden birisi olan bu şato, Kral I. François tarafından yapımına av köşkü olarak 6 Eylül 1519 yılında başlatılmış. Ancak Kral I. François, burada pek fazla kalamamış hatta tamamlanmasına bile şahit olamamış. Fransız devrimi sırasında yağmalanmış, 1870-1871 Alman-Fransız savaşlarında askeri bir hastane olarak kullanılmış ve II. Dünya Savaşı’nda Almanlardan kaçırılan eserler burada saklanmış. Bu eserlerin arasında Mona Lisa da, yer almakta idi.

Bu şato, ortaçağ kalelerinin mimari özelliklerine sahip olmasının yanında; İtalyan Rönesans mimarisinin karakteristiklerini de bünyesinde bulundurmakta. Her iki mimari tarzın harmanlanmasıyla ortaya çıkan şatonun görüntüsü ise, o zamanki ihtişamı yansıtması açısından amacına ulaşmış izlenimi vermekte. Bu da, normal. Sonunda bu şatoyu bir kral yaptırmıştır.

156 metre uzunluğunda ve 56 metre yüksekliğinde olan şatonun pek çok yerinde I. François ve Fransa’yı sembolize eden “F” harfi gözlerden kaçmıyor. Şatoda, 426 oda, 282 şömine ve 77 merdiven bulunuyor.

Ben, şatoda en çok çatıyı beğendim. Çatının görkemli mimarisi, insanı adeta büyülüyor. Gerçekten büyük emek ve para harcanarak yapılmış, insan zekasının parıltılarının göz kamaştırıcı bir şekilde etrafa saçıldığı muhteşem bir mimari yapı. Şato bir tarafa, çatı bir tarafa. Özellikle tepeden kuş bakışı güzel dekore edilmiş bahçeyi panoramik olarak görmek ve çatıyı çepeçevre dolaşmak için yapılmış yolu, çatının bu mimari yapısı içerisinde gezmek son derece keyif verici idi.

Çatıda asimetrik olarak inşa edilmiş on iki kule ve sekiz yüzden fazla heykel arasına özenle yerleştirilmiş 365 adet bacayı diğerlerinden ayıramamak, insanoğlunun o zamanlarda sanatta gelebildiği yeri anlamak açısından çarpıcı bir örnek.

Bu şatoya Leonardo da Vinci’nin eli de değmiş ve iç mekana farklı bir sarmal merdiven tasarımlamış. Üst üste iki sarmal olarak inşa edilen merdivenlerden inen ve çıkanlar birbirlerini görmüyorlar. 274 basmaktan oluşan bu sarmal merdivenler, şatoyu ziyarete gelenlerin eğlencesi.

Chambord Şatosu’nun çevresinde 13.000 dönüm ormandan oluşturulmuş bir park ve içerisinde çok sayıda yabani hayvanın yaşadığı av alanı bulunmakta.

Şato, 1981 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiş bulunuyor.

CHEVERNY ŞATOSU

Chambord şatosu ve Chenonceau Şatosu ile kıyaslandığında daha küçük yapıda bir bina olan bu şatonun bildiğimiz çizgi roman kahramanından kaynaklanan bir şöhreti ve albenisi var.

Belçikalı çizer Georges Prosper Remi veya tanınan adıyla Hergé, bu şatodan esinlenerek çizgi romanında Moulinsart Şatosu’nu yaratmış. Halihazırda da özel bir bölüm, Tenten için düzenlenmiş olup burada hediyelik eşyalar, şatoyu gezmeye gelen ziyaretçilere satılıyor.

Şato, 6 asırdır aynı aileye,yani özel mülk olarak Hurault ailesine ait. 1922 tarihinde de gezmek isteyenlere açılmış. Bu nedenle de diğer şatolar göz önüne alındığında yaşayan bir şato olması nedeni ile içerisindeki tüm mobilyaları ile beraber ziyaretçilerine samimi ve sıcak bir ortam sunuyor. Bir de çay ve kurabiye ikramı olsa şatonun sahiplerini ziyarete gelmiş gibi bir hisse kapılmamak imkansız. Kısaca diğer şatolar bir müze havasında olmasına rağmen burada günlük gerçek yaşamdan kesitler sunuluyor. Bu şatoda Tenten hatırlarını yaşamanın yanında sıcak ortam da şatoyu özel yapıyor.

Ana kapıdan girdiğinizde ziyaret yönü oklarını takip ederseniz sorunsuz bir gezi yaparsınız. Girişten hemen sonra sağdaki galeriye döndüğünüzde soldaki ilk salon yemek odası. 30 kişilik yemek masası ve duvarlarındaki Jean Monier tarafından boyanmış Don Kişot’u resmeden ahşap panellerle dekore edilmiş yemek odası, oldukça gösterişli. Neo-renaissance stili yapılmış şömine odaya farklılık katıyor.

Jean Monier tarafından dekore edilmiş ve eski haliyle korunmuş olan silah odasında o zamandan kalma silah ve zırhlar, ziyaretçilerin görmelerine sunulmuş. Silah ve zırh koleksiyonu, 15, 16 ve 17. yüzyıllara ait.

Şatonun en gösterişli odası hiç şüphesiz ki, kralların kalmaları için özel olarak hazırlanmış kral odası. Tavan ve kapıları, Jean Monier tarafından mitolojiden esinlenerek yapılmış resimlerle dekore edilen bu muhteşem gösterişli odanın etrafı, çok sayıda işlemeli goblenlerle kaplanmış.

Tavan dekorasyonu 19. yüzyılda gerçekleştirilen gösterişli büyük salonda, Hurault sülalesinin aile fertlerinden bazılarının portreleri bulunuyor.

Çocuk odasındaki gösterişi gördükten sonra burada insanın çocuk olması bir anda aklından geçmiyor değil. Bu kadar büyük bir zenginlik ve gösteriş, burada yaşayanlara mutluluk getirmiş midir acaba?

En üst kattaki şapeli ve kütüphanesi, aile fertlerinin resimlerinin bulunduğu galerisi de şatonun görülmeye değer bölümleri.

Göz kamaştırıcı zenginlik ve gösterişin arkasından arka bahçeye çıkınca karşılaştığımız doğal güzellik ve temiz hava kendimize gelmemize yardımcı oldu. Güzel fıskiyeli bir havuz, rengarenk çiçekler ve yeşil çimenleri ile görülmeye değer, huzur verici bir bahçe burası. Bahçenin sonunda bulunan kamelyadan havuz, bahçe ve şatonun beraber ortaya koydukları resim görülmeye değer. Şatonun ön tarafındaki sadelik, burada yerini büyüleyici bir görüntüye terk ediyor.

Cheverny şatosu, yaşantımızda hep beraber olduğumuz Tenten’in şatosu olmasının cazibesi yanında, mobilyalarının orijinalliği, halen yaşayan bir şato olması nedeni ile çok özel bir yer. Bu bölgeye yapılacak bir şatolar gezinin olmazsa olmazı. Ben son derece etkilendim ve beğendim.

Hoşça kalınız.

 

FOTOĞRAF GALERİSİ

 

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.