savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3326
EURO
35,1252
ALTIN
2.303,54
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
21°C
Ankara
21°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Açık
24°C
Pazar Açık
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
25°C

Bir Rehinenin Tartışmalı Hikâyesi

Bir Rehinenin Tartışmalı Hikâyesi
A+
A-

Esaret, İşkence ve Kurtuluş

Bir Rehinenin Tartışmalı Hikâyesi

 

Sanki Suriyeli arkadaşlarla bir zeytinlikte sakince yürüyordum, sonra toprakta; içine düştüğüm ve kendime geldiğimde gözlerimi masallarda ve kâbuslarda görülen bir cehennemde açtığım derin bir yarık açıldı.

 

Yazar: Declan Walsh, The New York Times, 16 Şubat 2021

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 07 Mart 2021

 

 

Suriye’nin Homs kentinde 2014 yılından bir kontrol noktasındaki askerler ve çocukların görüntüsü. Theo Padnos birçoğu Suriye’nin diktatör lideri Bashar al-Assad yönetiminde zalimleşen kendisini esir alanlar ile mümkün olabildiğince dostluk kurmuştur. Fotoğraf: Sergey Ponomarev/The New York Times

 

Theo Padnos 2012 yılının sonbaharında, Türkiye’nin Antakya kasabasında parasız pulsuz kalmıştır. 40’lı yaşların başındaki Amerikalı serbest çalışan muhabir, Türkiye’nin Suriye sınırındaki bu kasabada, iğrenç bir pansiyonda kalmaktadır. Dergi editörlerinin gönderdiği elektronik postaları dikkate almadığı Padnos’un sadece birkaç yüz dolar parası kalmıştır ve kendisini çok yalnız hissetmektedir.

 

Padnos bir akşam, kendilerini vatandaş gazeteciler olarak adlandırılan ve ona ülkelerindeki savaşı anlatması için gizlice ülkelerine sokmayı teklif eden iki Suriyeli gençle tanışır. Austin Tice adlı gazetecinin haftalar önce ortadan kaybolması gibi bazı rahatsız edici işaretlere rağmen, maddi açıdan zor durumdaki Padnos teklife balıklama atlar. 24 saatten daha az bir sürede kendisini Suriye sınırını gizlice geçerken bulur, henüz farkında değildir ama yaşayacağı kişisel felaketine doğru paldır küldür yol almaktadır.

 

Sonrasında başına gelenler; Padnos’un El Kaide’nin Suriye’deki ana kolu olan Jabhat al-Nusra (El-Nusra Cephesi) silahlı cihatçı selefi örgütün pençesinde geçen neredeyse iki yılını anlattığı ‘‘Blindfold’’ adlı kitabın konusunu oluşturmaktadır. Suriyeli rehberler aslında fidye için insan kaçıran cihatçılardır. Padnos artık; dışarıda gökten bombalar yağarken kırbaçlandığı, elektrik işkencelerinin uygulandığı bir dizi pis hapishanede geçireceği dipsiz bir kuyunun içindedir. Bitlerle ve diğer mahkûmların dayanılmaz çığlıkları ile boğuşmaktadır ve devamlı aç bırakılmaktadır.

 

Padnos kâbus gibi bir dünyanın dikkatli bir tanığıdır ve esaret yıllarını anlattığı Blindfold adlı, yer yer insanı derinden etkileyen ve keskin bir gözlem gücüne dayanan kitabı benzerlerinden oldukça farklıdır. Fotoğraf: Karen Demas.

 

Birçok rehinenin hatıraları gibi ‘‘Blindfold’’ adlı kitap da bir rehinenin yaşadıklarını en uç noktasına kadar anlatmaktadır. Ahlaksızlık ve zorlukları yenme, öfke ve aydınlanma ve en sonunda da insan ruhunun zaferi. Bununla birlikte Padnos, akıcı Arapçasını kullanarak kendisini tutsak edenlerle iletişim kurarak, onların motivasyon ve önyargılarını ve bunlara ilave olarak köktendinci bir ideolojinin esiri olmuş gibi görünen, savaşın pençesinde yaşayan bir toplumun psikolojisini derinlemesine inceleyerek bir rehinenin hikâyesini diğerlerine oranla bir adım daha öteye taşımıştır.

 

Gerçi bu özellikleri, başlangıçta bütün bakışların kendisine yönelmesine neden olmuştur.

 

Aslında ismi Theo Padnos olan Curtis kendisini cesur fakat beş parasız bir gazeteci olarak tanıtır. Yemen’deyken kaleme aldığı ‘‘Gizli Müslüman’’ adlı ikinci kitabını Padnos adıyla yayınlamıştır ve bunun ortaya çıkmasını istememektedir.  Arapçayı, İslami okullar hakkında az okunan bir kitap kaleme aldığı Yemen’de öğrenmiştir. Ardından Suriye’ye giden Padnos, mahalli erkeklerin ona kız kardeşleriyle evlenmesi için baskı yaptığı başkent Şam’da üç yıl kalmıştır. Kariyeri çok kötü gitmektedir. Fakat o, ellerinde uydu telefonları ve havuz kenarındaki odalarından ‘‘gördükleri yalanları gerçek sanan’’ büyük haber kuruluşlarının muhabirlerini küçümsemektedir. Onlardan nefret etmekte ve kitabında onları ‘‘Şarlatanlar’’ olarak nitelendirmektedir.

 

Associated Press tarafından elde edilen video görüntülerinde; Peter Theo Curtis olduğuna inanılan ve El kaide bağlantılı bir Suriyeli grup tarafından rehine olarak tutulan bir ABD vatandaşı açıklama yapmaktadır. Kaynak: Associated Press.

 

Kendisini daha otantik, anılarını dile getirdiği ‘‘Down and Out in Paris and London – Paris ve Londra’da Beş Parasız’’ adlı otobiyografisindeki George Orwell gibi görmektedir. Suriye’ye ulaştığında, ülkenin açıklayıcı bir portresini yazmak için en sıradan etkileşimlerdeki zengin ayrıntıları dahi derinlemesine ortaya çıkarabileceğini veya en azından haber başına 200 ABD doları kazanacağını hayal etmektedir.

Fakat Padnos’un bu nitelikleri onu tutsak alanların gözünde onu ne yazık ki bir CIA (Central Intelligence Agency – Merkezi İstihbarat Teşkilatı) ajanı yapmaktadır. Suriyeli yerel bir yargıcı cihatla ilgili karmaşık bilgileri hakkında etkilemeye çalıştığında, adam çenesini ovuşturarak ‘‘Sen bir gazeteci değilsin değil mi?’’ diye sorar. Padnos, onu kaçıranların, kendisine aniden özellikle kötü bir seçim gibi görünen, Yemen hakkında yazdığı ‘‘Undercover Muslim-Gizli Müslüman’’ adlı kitabının başlığını keşfetmesinden korkmaktadır.

 

Kitabının ilk 80 sayfasında attığı yanlış adımları en ince ayrıntısına kadar anlatmakta, kendi kibriyle alay etmekte ve kaçırdığı uyarı sinyallerinden duyduğu pişmanlığı kelimelere dökmektedir. Bütün bunların etkisi oldukça kulak tırmalayıcıdır. Onun, kendisini kaçıranlar tarafından ‘‘Budala Amerikalı’’ olarak görüldüğünü anlarız. Fakat uçurumun dibine düştüğünde; lisan yeteneği ve İslam dinine olan aşinalığı kadar içgözlemsel merakı gibi tamamen aynı faktörler Padnos’u artık kâbus gibi bir dünyanın dikkatli bir tanığı haline getirecek ve yer yer insanı derinden etkileyen ve keskin bir gözlem gücüne dayanan anılarını kaleme aldığı hatıra kitabını da benzerlerinden farklı kılacaktır.

Youtube video görüntülerinden alınan yukarıdaki fotoğrafta, kendilerini İtalyan vatandaşı olarak tanıtan ve 2014 yılı Ağustos ayında,  Suriye’de silahlı adamlar tarafından kaçırılan Vanessa Marzullu ve Greta Ramelli görülmektedir. İki yardım gönüllüsü, iddialara göre El Nusra Cephesi terör örgütüne 12 milyon dolar fidye ödenmesi sonrasında serbest bırakılmıştır. İki kadının serbest bırakıldığı haberi İtalyan Parlamentosunda alkışlarla karşılanmıştır. ABD Hazine Bakanlığına göre fidye terör örgütlerinin önemli bir gelir kaynağıdır ve 2004-2012 yılları arasında rehineleri kurtarmak maksadıyla terör örgütlerine toplam 120 milyon dolar fidye ödenmiştir.  Fotoğraf: AFP/Getty Images.

Theo Padnos, birçoğu Suriye’nin diktatör lideri Bashar al-Assad yönetiminde zalimleşen kendisini esir alanlar ile mümkün olabildiğince dostluk kurar. Onların cihatçı jargonlarını ve dinsel referanslarını, uydurma günah ve ceza ahlaki çerçevelerini ve Amerika nefretlerinin şifrelerini çözer. Mahkûm arkadaşlarının Kuran’a saygı gösterme biçimlerini de büyük bir anlayışla karşılar.

 

Kendini El Kaide terör örgütünün elinden kurtulan ilk Amerikalı ve Yahudi olarak lanse eden Matthew Schrier, Amerikan ajanı olduğunu düşünen İslamcı isyancı grup tarafından yedi ay işkenceye tabi tutulmuştur. Esareti esnasında İslam dinine geçen ve ‘‘kaçma fırsatı çıkabilir ümidiyle’’ teröristlere namaz kılmak için onu camiye götürmelerini talep eden Schrier, kaçarken hücre arkadaşı Peter Theo Curtis’i geride bırakmıştır. Schrier’e göre Curtis; insanı sırtından bıçaklayan ve El Kaide gardiyanları ile işbirliği yapan bir haindir. Gerçekten kurtulduğunu hissettiği an ile ilgili soruya; yaşadığı zor anlarda hep Türk bayrağını görmeyi hayal ettiğini ve kaçışının ardından Türk askerleriyle ilk kez karşılaştığında, ona çok iyi davrandıklarını ve onu bir polis arabasına bindirdiklerinde, yedi aydır kendisini ilk kez rahatlamış hissettiğini anlatmıştır.

 

Fakat Padnos, onu ellerinde tutanların zalimlik saçmalıklarıyla yüz yüze geldiğinde de sözünü hiç esirgemez. İntihar yelekleri giymiş bir dizi adam hücresinin kapısı önünde toplandığında onları podyumda yürüyen ‘‘sezonun en cüretkâr’’ modellerine benzetir. İntihar yelekli bu bombacılar, nasıl surat asacaklarını ve bakışları üzerlerinde toplayacaklarını ve gözler üzerlerindeyken ilgisizliklerini sergilemeyi çok iyi bilen moda öncüleridir.

 

Kitabının adı; sorgulamalar esnasında gözlerine sıkıca bağlanan ve nihayetinde de ona bir rahatlık sağlayan kirli ve lekeli bir bez parçasından gelmektedir. Kitabın anlatımı da benzer şekilde dar kapsamlı ve neredeyse okunamaz haldedir. Suriye savaşının içeriğinden bahseden göndermeler yoktur ve Padnos’un Vermont’daki evinde onu bekleyen kederli annesine de neredeyse hiç yer verilmemektedir. Hep Padnos’la birlikte, kaderini uzaklardan kontrol ettiğini hayal ettiği Washington ve Şam’daki kalpsiz bürokratlar, televizyonlarının önünde uzanan El Kaide komutanları, Oval Ofisteki Başkan Obama gibi tanrılar ve şeytanlarla onun hücresindeyizdir.

 

İslami Devlet terör örgütü tarafından 2013 yılında Suriye’nin Halep kentinde kaçırılarak seks kölesi olarak kullanılan ve terör örgütü liderinin köpek gibi gebertildiği operasyona da adını veren Kayla Mueller, ailesine gönderdiği mektupta; ‘‘Her şeyin iyi bir tarafı olduğunu görmek için gelmiştim, bazen sadece aramamız gerekir diye düşünüyordum. Lütfen sabırlı olun, acınızı Tanrıya verin. Biliyorum benim güçlü olmamı isterdiniz. Ben de tam bunu yapıyorum. Benim için korkmayın ve benim yaptığım gibi dua etmeye devam edin, inşallah yakında yeniden birlikte olacağız’’ sözlerine yer vermiştir. Fotoğraf: Mueller Ailesi

 

Başka bir Amerikalı esir gazeteci Matthew Schrier’in gelişi hiç de hoş karşılanmayan başka bir hikâyedir. İki adam çekişirler ve hatta sonunda yumruk yumruğa kavga ederler. Bir ara Padnos, Schrier’e özgürlüğünü kazanmasını sağlayacak ise onu öldürebileceğini dahi itiraf eder. Kaçmak için bir fırsat doğduğunda, Schrier gün ağarırken Halep sokaklarının içine karışarak kaçmayı başarır. Fakat pencerede sıkışan ve hücrenin zeminine düşen Padnos kurtulmayı başaramaz.

 

İslami Devlet terör örgütü tarafından acımasızca katledilen James Foley’in ailesine gönderdiği son elektronik posta: KÖR ÇOBANI DAHA NE KADAR TAKİP EDECEKSİNİZ KOYUNLAR? Amerikan yönetimi ve onun koyun gibi vatandaşlarına bir mesaj. Irak’daki utanç verici yenilginizden sonra size dokunmadık. Gücümüz olmasına rağmen ülkenize müdahale etmedik ve evlerinde güvende olan vatandaşlarınıza saldırmadık! Diğer hükümetlerin kabul ettiği şekilde insanlarınızın nakit ödeme karşılığında serbest bırakılmasını görüşmek için size birçok şans verildi. Kız kardeşimiz Dr. Afia Sidiqqi gibi tarafınızdan tutulan Müslümanların serbest bırakılması karşılığında mahkûm değişimini de teklif ettik, ama siz bunlarla ilgilenmediğinizi bize gösterdiniz. Şimdi kılıçlarımızı kınlarından sizin için çıkardık, susuzluğumuzu kanlarınızla giderene kadar durmayacağız. Siz bizim zayıflarımıza, yaşlılarımıza, kadınlarımıza ve çocuklarımıza acımadınız, biz de sizinkilere acımayacağız. Siz ve vatandaşlarınız yaptığınız bombardımanların bedelini ödeyeceksiniz. Fotoğraf: BuzzFeed News.

 

O anlarda tam olarak nelerin yaşandığı tam olarak bilinmeyen iki Amerikalı arasındaki kavga acı bir kan davasına dönüşmüş durumdadır ve Schrier de hikâyenin kendi versiyonunu ‘‘The Dawn Prayer-Sabah Namazı’’ adlı kitabında anlatır. Gerçekte olanlar ise kaçma teşebbüsü esnasında pencereden çıkmayı başaramayan Padnos’un esaslı bir dayak yediği hücresine geri düşmesidir.

 

Padnos’un en fazla aşağıladığı ise Washington yönetimidir. CIA tarafından, örtülü bir yardım kapsamında Suriyeli isyancılara verilen 1 milyar dolar değerindeki silahların, onu tutsak edenlerin eline geçtiğinden şüphelenmektedir. Annesi, ABD Dışişleri Bakanlığına yardım için yalvarırken, Amerika’nın Suriye elçisi ABD tarafından desteklenen isyancı liderlerle kameralara poz vermektedir. Tutsak olduğu anlarda, Başkan Obama’nın kurtarılması için gerekeni yapacağını hayal eden Padnos, sonradan Obama’nın bu tür durumlardan haberdar olduğunda kılını dahi kıpırdatmadığını öğrenecektir. Padnos, özellikle İslami devlet terör örgütü tarafından sistematik olarak organize tecavüze maruz kalan ve 2015 yılında nasıl öldürüldüğü tam olarak bilinmeyen Amerikalı rehine Kayla Mueller’e yardım edilmediği için büyük bir öfke duymaktadır.

 

Qatar News Agency’de yer alan yukarıdaki fotoğrafta, Katar Emiri Sheikh Tamim bin Hamad Al Thani (sağdaki), 21 Nisan 2017 tarihinde Doha Havaalanında, muhtemelen kraliyet ailesinden serbest bırakılan bir rehineyi karşılarken görülmektedir. Enerji zengini mini minnacık Katar’ın Suriyeli cihatçı örgütler üzerindeki nüfuzunun çok kuvvetli olduğu ve rehineleri kurtarmak için cihatçılara milyonlarca dolar fidye ödediği ileri sürülmektedir. Fotoğraf: Katar Haber Ajansı

 

Padnos esaret hikâyesini geçmişte; The New York Times gazetesinde 2014 yılında yayınlanan bir makalede ve David Schsigall tarafından çekilen 2016 yılında çekilen ‘‘Theo Who Lived-Yaşayan Theo’’ adlı belgeselde de anlatmıştır. Padnos tarafından kaleme alınan, yaklaşık 400 sayfalık Blindfold adlı kitapta bazı çelişkiler bulunmaktadır ve hikâyesinin önceden anlattığı bazı kısımlarına garip bir şekilde kitapta yer verilmemiştir. Örneğin; Ağustos 2014 ayındaki başarısız kaçma teşebbüsünden ve sonrasındaki aşağılayıcı video kaydından kitabında hiç bahsetmemektedir. Milyonlarca dolar tutarındaki fidye tutarı ve Katarlı diplomatların bu parayı ödediği konusunda da belirsizliğini korumaktadır.

 

Başkalarına yönelik keskin içgörülerine rağmen, Padnos’un kendi ruhsal durumu hakkında sinir bozucu bir şekilde anlaşılmaz olduğu anlar bulunmaktadır. Örneğin serbest bırakıldıktan sonra, tutsaklığı esnasında onun için mücadele eden kederli annesiyle konuşmayı reddetmiştir. Duygusal devrelerinde genel bir sistem arızası olduğundan bahseden Padnos ayrıntılara girmekten kaçınmaktadır. Yine de esaret altında yazdığı alegorik roman biçiminde bir çeşit çözüme ulaşır ve sonunda gardiyanları tarafından hayalinde oluşturulan büyüyü bozmayı başarır.

 

Açıkça ‘‘Bir canavarlar kolonisinin ortasına düşmüştüm. Diğer canavarlar kadar, ne fazla ne de eksik korkunçlardı’’ diye yazar kitabında.

 

Austin Tice’nin annesi Debra ve babası Marc, Birleşmiş Milletler Muhabirler Birliği tarafından düzenlenen bir basın konferansında görülürken. Fotoğraf: Ali Smith

 

Yine de daha az şanslı rehinelerin kaderi onun hikâyesini gölgelemektedir. Padnos, 2014 yılının Ağustos ayında serbest bırakılmasını, günler önce diğer bir gazeteci James Foley’in korkunç şekilde öldürülmesinin ardından yaşanan büyük öfke dalgasının hızlandırdığını çok iyi bilmektedir. Ve 2012 yılında Padnos’tan haftalar önce ortadan kaybolan Austin Tice’den bugüne kadar hâlâ haber alınamamıştır.

 

https://www.nytimes.com/2021/02/16/books/review/blindfold-theo-padnos.html

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.