savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
19,1854
EURO
20,8980
ALTIN
1.220,64
BIST
4.819,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
17°C
Ankara
17°C
Az Bulutlu
Cumartesi Çok Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
15°C

BİR RAMAZAN DAHA GELDİ…

BİR RAMAZAN DAHA GELDİ…

 

Bir ramazan ayı daha geldi… Dilerim hoş gelsin, hepimize ve bütün insanlığa güzellikler, iyilikler, hayırlar ve barış getirsin!

Çocukluğumuzun ramazanlarını hatırlarım… İftar vakti bizim evin terasına çıkıp Bademlik üzerinde patlayan topun önce havada ateş topu oluşunu, ardından çıkan siyah dumanını ve sonra gelen sesini duyar, sevinçle iftara koştururduk.

Oruç tutmayana “Vay koca zappar” der, dalgacı bir gülüşle geçer giderdik, hiç kimseyi “Sen niye oruç tutmuyorsun?” diye eleştirmezdik; “bu lokanta niye açık” diye sahibini kınamak aklımıza bile gelmezdi.

İftardan sonra teravihlere – daha sevap olur diye Odunpazarı’ndaki uzak camilere gitmeye çalışırdık. Sahurdan sonra yine “mukabele” ve sabah namazı için camilere gider, okunan Kur’anı hûşû ile dinler, ardından namazımızı kılıp iç huzuruyla evlerimize dönerdik.

Üstelik mahallenin gençleri olarak aramızda cinsiyet ayrımı olmaksızın kızlı erkekli yapardık bunu… Sahura kalkmanın mahmurluğu hâlâ üzerimizde olsa da bir araya geldiğimizde neşemiz yerine gelir, gülüş cümbüş gider, yine öyle dönerdik.

Türban – başörtüsü derdimiz, cübbeli – şalvarlı – sakallı hocalarımız, tarikatlarımız – cemaatlerimiz yoktu, henüz kimse bunları kaşımamıştı, kimsenin bizi kendi kafasına göre “daha iyi Müslüman yapma” gibi bir derdi yoktu. Her koyun kendi bacağından asılırdı, herkesin inancı kendineydi.

Öyle gördük, öyle öğrendik.

Okullarda bile din dersleri seçmeliydi.

Bugün her şey değişti… Her yerde pıtrak gibi imam hatipler açıldı, neredeyse her sokağa cami inşa edildi, her camiye Kur’an kursları kondu, o kurslar 4-6 yaş çocuklara kadar indirildi, her gün 24 saat İslâm’ı anlatan onlarca televizyon kanalı açıldı. Din sosyal ve siyasal alanın her karışına egemen hale getirildi. Türkçe “Merhaba” yerine Arapça “Selamün aleyküm”ler, “Hayırlı Cumalar” moda haline geldi.

N’oldu? Daha iyi Müslüman mı olduk? İbadetlerimiz daha içten mi oldu? Allah’a daha yakın mı olduk? Yüce İslâm’ın öğütlediği (aslında emrettiği) adalet, merhamet, sevgi, dayanışma, hoşgörü vb. niteliklerimiz ya da davranışlarımız mı arttı? (Aslında “artmak” bir yana, bu koşullarda “tavan” yapmış olması lazımdı.) Ne yazık ki bu soruya “Evet” diye bir yanıt veremiyorum. Hayır, daha iyi Müslüman olmak bir yana, uygulanan / dayatılan İslâm anlayışıyla (ki o anlayış birilerinin kendi İslâm anlayışıdır) insanlar dinden soğudular; bu ülkede deistler, ateistler hiç olmadığı kadar arttı. Deistlere / ateistlere hiç kabahat bulmuyorum da; zira kendini samimi bir “Müslüman” olarak tanımlayan, dinimin gereklerini okuyarak araştırarak, soruşturarak öğrenen, her hafta – civardaki köy ve kasabalar dahil – ayrı bir camiye giderek Cuma namazları kılmaya çalışan ben, Diyanet İşleri Başkanı’nın Ayasofya’da Atatürk’e ima yoluyla beddua içeren tavrından sonra “artık cenazeler hariç camilere gitmeyeceğim” diye kendimce bir karar aldım ve bunu da sosyal medyadan açık açık duyurdum.

Tanrı elbette kişilerin içini en iyi bilendir.

Velhasıl, şuna bütün kalbimle inanıyorum ki, bizler 1960’ların 1970’lerin Türkiye’sinde İslâm’ı çok daha iyi anlamış, içselleştirmiş, gösterişe ya da çıkara alet etmemiş daha iyi Müslümanlardık.

O nedenle bize İslâm’ı doğru anlatan öncekilere / büyüklerimize minnet ve şükran borçluyuz.

Tekrar bütün kalbimle ramazanın tüm dostlara, ülkemize ve insanlığa sevgi, barış, hoşgörü, adalet, merhamet ve dayanışma getirmesini diliyorum.

Alican TÜRK

 

NOT: Kapak olarak aşağıdakine benzer bir çizim ya da foto konabilir diye düşündüm.

ETİKETLER:
Yorumlar

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.