savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,3296
EURO
35,0275
ALTIN
2.282,64
BIST
8.974,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
20°C
Ankara
20°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
23°C
Pazar Açık
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
25°C

AB’nin Doğu Akdeniz Kararları

AB’nin Doğu Akdeniz Kararları

 

Havuç-Sopa Yöntemi

AB’nin Doğu Akdeniz Kararları

 

Anlaşmazlıkların samimi bir diyalogla uluslararası hukuk temelinde hakkaniyetle uygun biçimde çözümü öncelikli tercihimizdir. Ancak aksi yöndeki hiçbir dayatmaya, tacize, saldırıya asla müsamaha göstermeyeceğimizi de açıkça ifade etmek istiyorum. Recep Tayyip Erdoğan.

 

Ercan Caner, Sun Savunma Net, 08 Ekim 2020

 

Kaynak: Ekathimerini.com

 

AB’nin Stratejik Çıkarları

AB liderleri, Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortam ve Türkiye ile işbirliğine dayalı ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişkinin geliştirilmesinde Avrupa Birliği’nin stratejik çıkarları olduğunun altını çizmiştir. Bu bağlamda; iyi niyetle diyalog yürütmek ve AB çıkarlarına aykırı olan ve uluslararası hukuk ile AB üye devletlerinin egemenlik haklarını ihlal eden tek taraflı eylemlerden kaçınmak mutlak bir zorunluluktur. Bütün anlaşmazlıklar barışçıl diyalog yoluyla ve uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir. Avrupa Konseyi bu bağlamda; egemenlikleri ve egemenlik haklarına saygı gösterilmesi gereken Yunanistan ve Kıbrıs’a olan tam desteğini yinelemiştir.

AB liderleri, Yunanistan ve Türkiye tarafından son zamanlarda atılan güven artırıcı adımları ve iki ülkenin Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarının belirlenmesini hedefleyen istikşafi görüşmeleri kaldığı yerden sürdürecekleri yönündeki açıklamasını memnuniyetle karşılamıştır. Bu gayretler sürdürülmeli ve kapsamı genişletilmelidir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Tanıyın Dayatması mı?

Avrupa Konseyi bununla birlikte durdurulması gereken Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik haklarının ihlalini şiddetle kınamaktadır. Avrupa Konseyi Türkiye’ye, uluslararası hukuka aykırı olarak gelecekte benzer faaliyetlerden kaçınması çağrısında bulunmaktadır. Avrupa Konseyi, Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarının diyalog yoluyla ve iyi niyetle, uluslararası yasalara tam uyularak çözülmesi gerektiğinin altını çizmekte ve Türkiye’ye, Kıbrıs ile Türkiye arasındaki bütün deniz yetki alanlarıyla ilgili anlaşmazlıkları diyalog yoluyla çözülmesi maksadıyla Kıbrıs’ın davetini kabul etme çağrısında bulunmaktadır.

Kıbrıs Problemi

Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler himayesinde görüşmelerin kaldığı yerden devam etmesini desteklemekte ve Kıbrıs probleminin, BM çerçevesi içinde ve UNSC 550 ile UNSC 789 Sayılı BM Güvenlik Konseyi kararları dâhil ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak ve AB’nin temelini oluşturan ilkeler doğrultusunda kapsamlı bir şekilde çözülmesine tamamen bağlılığını sürdürmektedir. Avrupa Konseyi Türkiye’den de aynı tutumu sergilemesini beklemektedir. AB, görüşmeler yeniden başladığında, Birleşmiş Milletler İyi Niyet Misyonu’na bir temsilci atamak dâhil müzakereleri desteklemekte aktif bir rol oynamaya hazırdır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi UNSC 550 Sayılı Kararı

BM Güvenlik Konseyi tarafından 11 Mayıs 1984 tarihinde, 13 kabul oyuna karşılık Pakistan’ın ret ve Amerika Birleşik Devletleri’nin çekimser oyu ile kabul edilmiştir. 550 sayılı karar ile Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin talebi ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından yola çıkılarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “Türkiye tarafından işgal altında kalan kısmında” yapılan karşılıklı “büyükelçi atamaları” ve “anayasal referandum” yapılmasının Kıbrıs’ın bölünmesi için yapılan ayrılıkçı hareketler olduğu belirtilmiştir. Güvenlik Konseyi, 541 sayılı kararın uygulanmasını yeniden talep ettiğini belirtmiş ve bütün üye ülkelere ülkelere “ayrılıkçı hareket” ile kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmaması çağrısını tekrarlamıştır.

BM Güvenlik Konseyi’nin 1984 tarihli ve 550 sayılı kararında ayrıca; Maraş’ın herhangi bir bölümüne kendi sakinleri dışındaki kişilerin yerleştirilmesine yönelik çabalar kabul edilemez olarak nitelendirilmekte ve bu bölgenin Birleşmiş Milletler idaresine devredilmesi çağrısında bulunulmaktadır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi UNSC 789 Sayılı Kararı

BM Güvenlik Konseyi’nin 1992 tarih ve 789 sayılı kararında 1984 tarihli ve 550 sayılı kararın uygulanması maksadıyla, Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü kontrolü altında bulunan alanın, Maraş’ı da içine alacak şekilde genişletilmesi çağrısında bulunulmaktadır.

25 Kasım 1992’de BM Güvenlik Konseyi 789 sayılı kararı ile Genel Sekreter Butros Gali’nin tavsiyesine uyarak, daha önce resmi belge olmadığını belirterek sunmuş olduğu haritayı resmileştirerek, toprak ayarlamaları dâhil fikirler dizisini onaylamıştır. Mevcut statükonun kabul edilemez olduğu belirtilen kara ile Güven Artırıcı Önlemlerin (GAÖ), Mart 1993’e kadar uygulamaya koyulması da karara bağlanmıştır.

 

Pozitif Gündem

Yunanistan ve Kıbrıs’a karşı yasadışı faaliyetlerini durdurma yönünde yapıcı gayretlerin sürdürülmesi durumunda Avrupa Konseyi; 2016 tarihli AB-Türkiye Bildirisine uygun olarak; özellikle Gümrük Birliği ve ticaretin kolaylaştırılması,  halkların birbirleri ile teması, üst seviyeli diyalog ve göç meselelerinde süren işbirliğine odaklanan pozitif bir siyasi AB-Türkiye gündemi başlatma kararı almıştır. Avrupa Konseyi; Konsey Başkanını, Avrupa Komisyonu Başkanı ile işbirliği ve Yüksek Temsilcinin desteği ile AB-Türkiye gündeminin bu bağlamda yeniden canlandırılması için bir öneri hazırlamaya davet etmektedir.

Zor zamanlar, zor kararlar alınmasını gerektirir. Kitleler halinde göç eden insan akınıyla karşı karşıya olan Avrupa, sorunu IŞİD’e karşı mücadelede samimiyeti çokça sorgulanan Türkiye’ye ihale etmek üzere. Brüksel’de imzalanan anlaşma hiçbir şekilde büyük uzlaşı falan değildi. Daha çok acele yapılmış sorunlu bir at takasına benziyordu. Anlaşma kendi içinde gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların tohumlarını da barındırıyor. Times

 

AB-Türkiye 2016 Bildirisi – Göçmen Mutabakatı

Türkiye ve AB, göçmen kaçakçılarına karşı alınan tedbirlerin artırılmasına devam edilmesi hususunda mutabık kalmışlar ve Ege Denizi’nde NATO faaliyetinin başlatılmasını memnuniyetle karşılamışlardır. 20 Mart 2016 tarihi itibarıyla Türkiye’den Yunan adalarına geçen tüm yeni düzensiz göçmenler Türkiye’ye iade edilecektir. Yunan adalarından Türkiye’ye iade edilen her bir Suriyeli için Türkiye’den bir diğer Suriyeli AB’ye yerleştirilecektir. Türkiye, Türkiye’den AB’ye yasadışı göçe yönelik yeni deniz ve kara güzergâhlarını önlemek için gerekli her türlü tedbiri alacaktır ve bu amaç doğrultusunda AB’nin yanı sıra komşu devletlerle de işbirliği yapacaktır. Tüm beklentilerin karşılanması kaydıyla, en geç Haziran 2016 sonuna kadar Türk vatandaşlarına yönelik vize gerekliliklerinin kaldırılması amacıyla, Vize Serbestîsi Yol Haritasının katılan tüm üye devletler bakımından yerine getirilmesine hız verilecektir. AB, Türkiye ile yakın işbirliği içerisinde, Türkiye için Sığınmacı Mali İmkânı kapsamında başlangıç olarak tahsis edilen 3 milyar avronun ödenmesini hızlandıracak ve Mart ayı sonundan önce, Türkiye’nin sağlayacağı hızlı bildirimler ile tespit edilecek geçici koruma altındaki kişilere yönelik daha çok sayıda projenin finansmanını sağlayacaktır.

Küstah Yaptırım Tehdidi (!)

Avrupa Birliği diğerlerinin yanı sıra, Ekim 2019’da Türkiye’ye ilişkin önceki sonuç bildirgesini hatırlatarak ve yeniden teyit ederek; uluslararası hukuka aykırı olarak tek taraflı faaliyetler ve provokasyonları yinelemesi durumunda; kendisinin ve üye ülkelerin çıkarlarını korumak maksadıyla; Avrupa Topluluğu Anlaşması Madde 129 ve Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Anlaşma Madde 215 dâhil kendi tasarrufunda bütün araçlar ve seçenekleri kullanacaktır.

Türkiye’nin ilk yerli sondaj gemisi “Fatih”, Karadeniz’de sondaj faaliyetleri gerçekleştirmek üzere İstanbul’un fethinin 567. yıl dönümünde sefere çıkarken Recep Tayyip Erdoğan tarafından uğurlanmış, Erdoğan’ın selamına düdük ve siren sesleri ile yanıt vermiştir. Kaynak: NEHABER

 

Avrupa Konseyi Doğu Akdeniz’deki durumu yakından izlemeyi sürdürecek ve gelişmelere göre hareket edecek ve en geç Aralık 2020’de icra edeceği toplantısında yeniden görüşecek ve uygun kararları alacaktır.

Çok Taraflı Konferans (?)

Son olarak; Avrupa Konseyi Doğu Akdeniz konusunda bir Çok Taraflı Konferans çağrısı yapmakta ve Yüksek Temsilciyi bu konferansın organizasyonu için müzakereleri üstlenmeye davet etmektedir. Katılım, müzakerelerin çerçevesi ve takvim gibi esasların bütün katılımcılar tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Konferans, çok taraflı çözümlerin gerektiği; deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, güvenlik, enerji, göç ve ekonomik işbirliği meseleleri ele alabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurul Konuşmasında Doğu Akdeniz

Doğu Akdeniz’de bir süredir yaşanan gerilimin gerisinde kazanan hepsini alır, anlayışıyla hareket eden ülkeler bulunuyor. Ülkemizi dışlama amaçlı nafile adımların başarı şansı kesinlikle yoktur. Bizim ne Doğu Akdeniz’de ne de başka bir bölgede kimsenin hakkında, hukukunda meşru çıkarlarında gözümüz bulunmuyor. Ancak ülkemizin ve Kıbrıs Türkleri’nin haklarının çiğnenmesine, çıkarlarının yok sayılmasına da göz yumamayız.

Bölgede bugün yaşanan sıkıntıların sebebi Yunanistan ile Kıbrıs Rum Kesiminin 2003’ten beri maksimalist taleplerle attıkları tek yanlı adımlardır. Türkiye Doğu Akdeniz’deki her türlü olumsuz gelişmenin yükünü tek başına omuzlamak durumunda bırakılan bir ülkedir. Buna karşılık bölgedeki doğal kaynaklar söz konusu olduğunda ülkemizin yok sayılması ne akıl ve vicdanla ne de uluslararası hukukla izah edilebilir.

Anlaşmazlıkların samimi bir diyalogla uluslararası hukuk temelinde hakkaniyetle uygun biçimde çözümü öncelikli tercihimizdir. Ancak aksi yöndeki hiçbir dayatmaya, tacize, saldırıya asla müsamaha göstermeyeceğimizi de açıkça ifade etmek istiyorum. Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkeler arasında diyalog ve iş birliğini tesis etmeye yönelik çağrımızı burada tekrarlamak istiyorum. Bu amaçla tüm bölge ülkelerinin hak ve çıkarlarının göz önünde bulundurulduğu, içinde Kıbrıs Türkleri’nin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz.

Bölgedeki krizin sebeplerinden biri de 1968 yılından bu yana aralıklarla devam eden müzakerelerde Kıbrıs meselesine adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulunamamasıdır. Çözümün önündeki yegâne engel Rum tarafının uzlaşmaz, hak tanımaz, şımarık yaklaşımıdır. Uluslararası anlaşmaları hiçe sayan Rum tarafı Kıbrıs Türkleri’ni kendi yurtlarında azınlık yapmayı, hatta tümüyle adadan tasfiye etmeyi amaçlıyor.

Garantör ülke sıfatıyla Kıbrıs Türk Halkı’nı haklı davasında hiçbir zaman yalnız bırakmadık, bundan sonra da bırakmayacağız. Kıbrıs meselesinde çözüm ancak Kıbrıs Türk Halkı’nın adanın ortak sahibi olduğu gerçeğinin kabul edilmesiyle mümkündür. Kıbrıs Türk halkının güvenliğiyle adadaki tarihsel ve siyasi haklarını kalıcı biçimde teminat altına alacak her çözümü destekleyeceğiz.

22 Eylül 202o’de Almanya Şansölyesi Merkel ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile telekonferans görüşmesi yapan Erdoğan, Yunanistan’la istikşafi görüşmelerin başlayacağını söylemiştir.

 

İstikşafi Görüşmeler Meselesi

İstikşafi konuşma/görüşme, katılımcıların birbirlerinin düşüncelerine eleştirel fakat yapıcı yaklaşımlar sergilediği bir sosyal etkileşimdir. Ortak değerlendirmeler yapılabilmesi için ilgili bilgiler taraflarca sunulur. Tarafların önerilerine itiraz ve karşı-itiraz yapılabilir, fakat itiraz ve karşı-itiraz söz konusu olduğunda, nedenleri ortaya koyulmalı ve alternatif öneriler sunulmalıdır. İstikşafi görüşme ve konuşmalarda ortak ilerleme için temel olarak anlaşma aranır. Görüşmelerde bilgi aleni bir şekilde açıklanmalı ve muhakeme açık olmalıdır.

 İstikşafi konuşma ve görüşmelerde;

  • Katılan herkes aktif bir dinleyici konumundadır.
  • Katılımcılar soru sorarlar.
  • Taraflar ilgili bilgileri birbirleriyle paylaşır.
  • Düşüncelere karşı çıkılabilir ve itiraz edilebilir.
  • İtiraz durumunda nedenleri açıklanmalıdır.
  • Katkılar geçmişte olanlar üzerine bina edilir.
  • Herkes katkıda bulunması için teşvik edilir.
  • Fikirler ve düşüncelere saygı gösterilir.
  • İstikşafi görüşme esnasında güven ortamının tesis edilmesi şarttır.
  • Taraflar arasında ortak bir amaç duygusu olmalıdır.
  • Taraflar ortak kararlar için anlaşma zemini aramalıdır.

Türk dilini incelemek ve gelişmesi için çalışmak üzere 12 Temmuz 1932 tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türk Dil Kurumuna göre ‘‘istikşaf’’ kelimesi Arapça ‘‘keşf’’ kelimesinden türemiştir, anlamı da ‘‘keşif ve tahkik etmeye çalışma, etraf ve teferruatını zahire çıkarma’’ gibi anlamlar içermektedir.

Türkiye’ye karşı HAVUÇ-SOPA yöntemi uygulayacaklarını açıklayan AB Konseyi Başkanı Charles Michel.  

 

Havuç-Sopa Yöntemi Meselesi

Avrupa Birliği Konseyi başkanı Charles Michel, Türkiye’ye karşı havuç-sopa yöntemine başvuracakları açıklamasını yapınca, Numan Kurtulmuş attığı bir Twitter mesajında; ‘‘Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel Türkiye’ye karşı havuç-sopa yöntemine başvuracaklarını söylemiş. Michel gibilerine hatırlatırız; hadlerini bilsinler. Türkiye ne sopa ile korkutulacak, ne de havuçla kandırılacak bir ülkedir’’ yanıtını vermiştir.

Havuç ve sopa (Carrot & Stick) iyi davranışları ödüllendirme, kötü davranışları ise cezalandırma anlamına gelmektedir. Çalışanları motive etmenin yöntemlerinden bir tanesidir. Havuç-Sopa politikası oluşturmak tipik olarak hızlıdır ve uygulaması çok kolaydır. Havuç-Sopa politikasının uygulanması ve verim alınabilmesi için öncelikle bir hedef belirlenmeli, ödül (havuç) belirlenmeli ve havucu kimin en çok hak ettiği tespit edilmelidir. İyi çalışmalarının karşılığında ödül olan havuca erişebildiklerini gören çalışanlar, yanlış yaptıklarında ceza olan sopaya da maruz kalabileceklerini anlarlar. Sopayı kimin yiyeceği de tıpkı havucun kime verileceği gibi çok iyi belirlenmelidir.

Sonuç

Türkiye’yi havuç-sopa yöntemiyle yola getireceğini düşünen, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kışkırtmaları ile aba altından sopa göstererek Türkiye’yi yaptırım ile tehdit eden Avrupa Birliği liderlerini, Kıbrıs’taki Türk ordusunu işgalci olarak nitelendiren Yunan cumhurbaşkanını şiddetle kınıyorum. Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktur. Türk ordusunun 1974 yılında gerçekleştirdiği Barış Harekâtı ile o sorun çoktan halledilmiştir.

Avrupa Birliği, NATO ve ABD’nin dillerinden düşürmedikleri anlaşmazlıkların uluslararası hukuk kurallarına göre çözülmesi dayatmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Yunanistan, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesini imzalamadığını ve imza atmadığı bir anlaşmanın arkasına sığınarak Akdeniz’de hak iddia ettiğini her platformda dile getirmektedir.

Uluslararası hukuk kurallarını dillerine dolayan Yunanistan ve diğerlerinin, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine itiraz ederken görmezden geldiği husus; adaların kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge oluşturamayacakları yönündeki mahkeme kararlarıdır.

Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hak ve çıkarlarını koruduğunu iddia eden AB liderleri; Yunanistan anakarasından 580 kilometre, Türk anakarasından ise sadece 2 kilometre uzaklıkta olan 10 km² büyüklüğündeki Meis Adasının hangi mantıkla 40.000 km² büyüklüğünde kıta sahanlığı/münhasır ekonomik bölge yarattığını Türkiye’ye izah edemezler. 

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.